1 Temmuz 2018 Pazar

MİTOLOJİDE ÇİFT CİNSİYET

Ä°lgili resim

İnsanoğlunun Doğa’ya rağmen ayakta kalma becerisini geliştirdiği bu sürecine ait arkeolojik veriler, organize bir din olgusundan söz etmemiz için şimdilik yetersizdir. Ancak yaklaşık kırk bin yıl önceden Göbekli Tepe sürecine doğru gelindiğinde Doğa ile bütünleşen din kavramının belli bir kimlik kazandığı ortadadır. Öyle ki; kolları omuzları dirsekleri olan 3-6 metre yüksekliğinde 5-10 ton ağırlığındaki “T” biçimli dikmeler soyut da olsa antropomorf-insan biçimli tanrıları akla getirir. Gleen Schwartz’ın da dediği gibi Göbekli Tepe insan biçimli tanrılara sahip ilk merkezdir. Bu durum felsefi bağlamda ilk kez Platon ve Aristoteles’le tanıştığımız mimetik-taklitçi/öykünmeci yaklaşımın binlerce yıl öncesinde görselleştiğinin kanıtıdır. Tabii bu yaklaşımı Atum inancı, Tevrat (Tekvin 5:1 27), İncil (Korinthliler 11: 7) vs. de karşılaşılan “Tanrı’nın insanı kendi suretinde yarattığı” anlatımına dayalı tersten bir okunmayla da yorumlamak mümkündür!

insanoğlunun “doğayı” anlamak üzere ürettiği kosmogonialara (Hellence kosmos “evren/düzen” anlamına gelirken, gonos kökü “döl, doğmak” anlamındadır). Bu noktada da insan aklının kabul edip anlayabileceği bir olgu olan “üreme ve çoğalma” mekanizmaları devreye girer. Kozmik süreçler gayet “insani” olarak tanımlayabileceğimiz tanrıların evlenmesi, doğumlar, kendi aralarında yaptıkları egemenlik ve güç kavgaları olarak tasvir edilir. Hint, Mısır, Sümer, Babil, Hurri, Hitit ve Hellen kosmogonia ve/veya theogoniaların hemen tümünde karşımıza çıkar. Örneğin Mısır’ın Nu/Nun olarak isimlendirilen girdaplı sularından (khaos) doğmuş Heliopolisli yaratıcı Güneş Tanrı Atum bu bağlamda incele - meye değer; çünkü o aynı zamanda “Büyük Er - dişi” olarak da isimlendirilir. MÖ 8. yüzyılın sonuna ait Hesiodos’un Theogoniası’nda Khaos kendinden Nyks ve Ere - bos adlı iki karanlığı yaratır; Gaia’da Uranos’u, dağları ve Pontos’u bu yolla doğurur. MÖ 6. yüzyıla gelindiğinde Orphik Düşünce’de yer alan yaratılışta ise “her şeyden önce var olan, ikili” Khronos-Zaman ve Aither vardır. Khronos, Aither’in yani Göksel havanın içine bir yumurta bırakır; bu yumurtanın içinde eril ve dişil organ - ları bir arada bulunan Phanes/Protogenos “ilk do - ğan” oluşur.
hermafrodit mitoloji ile ilgili görsel sonucu
ilk somut erdişi “androgynos”dur; zira Khaos gibi kavramlar parthenogenesis kabiliyetine sahip olsalar da bu becerilerini iki ayrı cinsel organ yardımıyla gerçekleştirmemiştir ya da bu durum metinle - re yansımamıştır. Phanes bu kimliğiyle Orphik kozmogoniada zıtlıkların bütünlediği mükem - meliyeti temsil eder; kendi kendine Nyks yani Geceyi doğurur. Sonra da kızı Nyks ile birle - şerek Uranos, Gaia, Güneş ve Ay’ı yaratır yani yeryüzü ve onu ayakta tutan tüm elemanlar Phanes soylu olarak tanımlanır. parthenogenesis kabiliyetine sahip Khaos, Phanes ya da Gaia gibi Klasik Hellen theogonialarının bu yara - tıcı kuvvetleri, üstlenmiş oldukları bu önemli rollere rağmen, Arkaik, Klasik Dönem görsel sanatlarında bu kimliklerini yansıtacak be - lirgin imgelere sahip olamamışlardır.MÖ 4. yüzyıla gelindiğinde çift cinsiyetli - likteki mükemmeliyet/kusursuzluk kavra - mı Hellen dünyasında yeniden görünür. İlk kez “Hermaphroditos” adı yazılı metinlerde Theophrastos’un ünlü Karakterler’inde batıl itikatlara sahip kişiliklerin anlatıldığı XVI. bö - lümde yer alır. Burada Hermaphroditos kültü - nün ritüllerini yerine getirenler batıl kimlikler olarak karşımıza çıkar.

Hermaphroditos MÖ 4. yüzyıla tarihlenen ve genellikle terracot - ta figürinlerden oluşan erken görsellerinde anasyromenos-cinselliğini teşhir eden, bereket simgesi itifallik bir anlatımla betimlenir. Her - mes ve Aphrodite’den bir erkek evlat olarak dünyaya gelen Hermaphroditos Karialı bir su perisi olan Salmakis’in tutkulu aşkı yüzünden çift cinsiyetli olur (Ovid. Met. 4. 285-388). De - likanlının karşı konulmaz cazibesi ve güzelliği ni gören su perisi Salmakis ona sahip olur. Hi - kayede sanki cinsel roller değiştirilmiş gibidir; aşkının sona ermemesi için sevdiğinin içinden çıkmasına izin vermez Salmakis, tanrıya son - suza dek birlikte olmaları için yakarır. Şehvet dolu bu istek kabul edilir ve “metamorphosa uğrayan çift” “adrogynos bir tek” halini alınır. Hermaphroditos’un ebeveynlerine dair Hel - len efsanelerinde yer almayan; ancak Mısır ve Kıbrıs üzerinden inceleyebileceğimiz gerçeklik onun bu karışık ve cinsellikle dolu hikâyesine kısmen de olsa bir açıklık getirir. O her şeyden önce babası Uranos’un ersuyun - dan doğmuş Kıbrıslı Aphrodite’dir. Hint efsanelerine bakıldığında ilk insan olarak Yima/Yama kavramıyla karşılaşırız. Buna göre Yima aslen çift cinsiyetli bir varlık - tır; daha sonra erkek ve kız ikiz kardeşler olan Yima ve Yimeh insan vücutlu iki ayrı varlığa dönüşür ve evlenmeleriyle insan nesli çoğalır. Benzer olgu Âdem-Havva hikâyesine yakınlı - ğıyla bilinen Sumer mitolojisinde de işlenir.

Hellenler’de ise Orfizmde insanın yaratılışın - da yine benzer çift cinsiyetli bir “ilk” kavramı yer alır. Üstelik bu öyküde tam anlamıyla yü - celtilen, mükemmelleştirilen bir çift cinsiyet - lilikten söz edilir. Öykü Aristophanes’in çok iyi bilinen Platon ile diyaloglarında anlatılır. Şölen’de Platon’a atfedilen ve Orfizm öğretisini yansıtan görüşlerde başlangıçta insanın sadece üç tane ve her birinin ayrı cinsiyette yaratıldı - ğından söz edilir. Buna göre erkek Güneş’ten, kadın Dünya’dan ve üçüncü cins olan And - rogynos da hem güneşin hem dünyanın çe - kiminde olan Ay’dan doğmuştur. Bu üç insan aynı ebeveynleri gibi küresel biçimli olup dört ayaklı, dört kollu, çift kafalı olarak yaratılmış - lardır. Gün gelir bu üç insan tanrıların katına talip olurlar. İnsanların bu fazlasıyla özgüvenli ve küstah halleri Zeus’un duruma bir çare bul - masını gerektirir. Zeus insanları tamamen yok etmek, devler gibi soylarını yıldırımla yakıp, kül etmek istemez, zira o zaman insanlardan,ancak güçsüzleşmeli ve hadlerini bilmelidirler. Nihayetinde onları ortadan kadın ve erkek olarak ikiye bölmeyi planlar. Böylece sürekli birbirlerine muhtaç olacaklar ve zayıf düşeceklerdir. İkiye bölününce çiftleşmeleri ve sayılarını çoğaltmaları da mümkün olacaktır. Tanrılar da insanlardan daha fazla sunular ve kurbanlar alabileceklerdir. “Yine de hadlerini bilmez, uslu durmazlarsa, yeniden onları ikiye bölerim” der Zeus, “Bu kez tek bacak üzerinde zıplaya zıplaya giderler!”. Görüldüğü gibi öyküdeki bölünme, çoğalma ve soyun devamı aslında bir cezalandırmadır. “Söylediğim gibi bir zamanlar iki yerine tektik ama günahlarımız yüzünden tanrı bizi parçaladı”. Kutsal kitaplarla birlikte konuyu Âdem ile Havva’ya kadar taşımak mümkündür “Ve Tanrı dedi: suretimizde benzeyişimize göre insan yapalım ve denizin balıklarına ve göklerin kuşlarına ve sığırlara ve bütün yeryüzüne ve yerde sürünen her şeye hâkim olsun. Ve tanrı insanı kendi suretinde yarattı (Tevrat, Tekvin 1: 26/27).Tanrı yerin toprağından Âdem’i yaptı, burnuna hayat nefesini üfledi ve Âdem yaşayan can oldu” (Tevrat, Tekvin 2:7). Tekvin’deTanrı daha sonra çok güzel ağaçlarla dolu bir bahçe (cennet bahçesi) yaratır ve Âdem’i bu bahçeye bekçi dikip, ortadaki “iyilik ve kötülüğü bilme” ağacına dokunmasını yasaklar (Tevrat, Tekvin 3:22) ve dokunursa öleceğini bildirir. Bu bir anlamda insanın bilinçlenmesine koyulan yasaktır. Bilindiği üzere kaburgadan doğma kadın yasağı çiğner. Yasağı çiğneme cezasının ölüm olması çarpıcıdır. İnsanın bilinçlenmesinden bu denli çekinilmesi, otoriteye sorgusuz boyun eğerek kolay yönetilebilmeleri için olsa gerektir. Bu durum Orphik yaratılışta Zeus’un fazlaca cüretkâr ve küstah bulduğu “küresel insanların” cezalandırılmasını hatırlatır. Cezaya çarptırılan küresel insanlar kadın ve erkek olarak ikiye bölünmelerinden sonra kendi eşlerini/aynılarını arama telaşına düşerler. Bu arayışın telaşı içindeki insanlar bir daha Zeus’un tahtına göz dikmek gibi boylarından büyük işlere girişmeyecek; eşlerini bulabilenler ise yeniden kavuşma ve birleşmenin muradına erecektir. Anlaşılıyor ki her şeyi kontrol eden Tanrı ya da Tanrıların yeryüzünün hâkimi olarak görevlendirdiği insanlara karşı eski tecrübelerinden kaynaklanan ciddi bir güvensizliği vardır. Bu sebeple de mutlaka kontrol altında tutulmaları gerekmektedir.

aktuelarkeoloji.com.tr/mitolojide-cift-cinsiyet




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KARAKEÇİLİ YÖRÜK AŞİRETİNİN TARİHİ

Bir milletin kültürü,geçmişinden süzülüp gelen maddi ve manevi değerlerin bütününden meydana gelir. Büyük Türk milletinin tarihi dünya tari...