24 Haziran 2018 Pazar

Harmonia (Harmony)


Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi

ARES, Eski Yunan mitolojisinde Savaş Tanrısı, Romalılarca Mars diye anılır. Zeus ile Hera’nın oğludur. Bir söylenceye göre de Tanrıça Hera, Athena’yı kıskanarak, Zeus’un yardımı olmadan bir çocuk doğurmak istemiş, yeryüzüne bir çiçekten gebe kalarak Ares’i doğurmuştur. Yunanlıların pek sevmedikleri bu savaş tanrısı,Homeros’un destanlarında insanların baş belası, kaleler yıkan, olumsuz, kötü bir varlık olarak işlenmiştir.



Zeus da Ares’den pek hoşlanmaz. Savaş simgesi olmaktan öteye gidemeyen Ares, akılcı Athena ile çekişme halindedir. Kendisine tapılan bir kent bulmak zordur. Yunanlılar onun anayurdunun zalim ve sert insanların ülkesi Trakya olduğunu söylerler. Ares değerli armağanlarla güzellik ve aşk tanrıçası Aphrodite’nin kalbini kazanır. Her şeyin çoğalmasına hizmet eden tanrıça ile yıkıcı tanrı Ares’in sevişmeleri doğaya uygundur. Çünkü doğada yaratıcılıkla yıkıcılık bir aradadır. Ares ile Aphrodite geceleri buluşurlar. Bir sabah Güneş, Ares ve Aphrodite’yi yakalar ve eşi Hephaistos’a haber verir. Demirci Tanrı



Hephaistos öç almak için hafif ancak kuvvetli bir file yapar, ikisi bir arada yakalar, bütün tanrılara gösterir. Hiddeti geçip çiftlerin bağlarını çözünce Aphrodite,Kıbrıs Adası’na çekilir.Ares ise uyuyup Güneş’in gelişini haber vermeyen arkadaşı Alektryon’u horoza çevirir.Bundan sonra horozlar Güneş’in doğuşunu insanlara haber vermeye mahkum edilirler.Ares de Trakya’ya çekilir.

Bu birleşmeden Phobos(bozgun), Deimos(korku) ve Harmonia (uyum) doğar.Kızlarından Enyo ve Eris (kavga)de çok zaman yanında bulunurlar.


Harmonia, Aphrodite ile Ares‘in kızı, Kadmos’on karısı. Kocası ile birlikte bir yılana dönüştürüldüler.

Harmonia, Yunan mitolojisindeki çift soylu karakterlerden birisidir. İlk efsanede Afrodit ve Ares'in, ikincisindeyse Zeus ve Elektra'nın kızı olarak gösterilir, yani ilk efsanede Thebai krallığından, ikincisinde ise Dardanos soyundan gelmektedir. Ama her ikisinde de değişmeyen şey, Kadmos'un eşi olmasıdır.

Europa bir boğa tarafından kaçırılınca, babası ağabeylerini kızının izinden yollamış, onu bulmadan geri dönmemelerini söylemişti. Kardeşlerin içinde en akıllısı Kadmos, oraya buraya koşacağına, doğru Delphoi’ye gitti. Apollon’a Europa’nın nerede olduğunu sordu. Apollon bu konuyu artık unutması gerektiğini söyledi ona, babasının evine dönmeyip kendi adına bir şehir kurmasını öğütledi. Deîphoi’den ayrılırken bir buzağı çıkacaktı karşısına; onun ardından giderek hayvanın dinlenmek için durduğu yerde bir şehir kurmalıydı.

İşte Thebai böyle kuruldu: buzağı ülkesi anlamına gelen Boîotia adını aldı. önceleri büyük güçlüklere göğüs gerdi Kadmos. Pınar başında bekleyerek geleni geceni parçalayan bir ejderi öldürdüğü sırada Athena görünüp, ejderin dişlerini toprağa ekmesini söyledi delikanlıya. Kadmos tanrıçanın söylediğini yaptı: topraktan silahlı adamların çıktığını görünce de şaşırdı kaldı. Silahlılar onu bırakıp birbirlerine girdiler. Kadmos’a yardam etmeyi kabul eden beş kişinin dışında, herkes birbirini öldürdü.

Bu beş kişinin yardımıyla Thebai’yi zengin bîr şehir haline getirdi Kadmos başarıyla egemenliğini sürdürdü. Herodotos. Yunanistan’a alfabeyi getirenin o olduğunu söyler. Kadrmos’un karısı Harmonia, Ares’le Aphrodite’nin kızıydı. Düğünlerine bütün tanrılar gelmişlerdi.

Thebai efsanesinde bu güzeller güzeli kıza verilen üstün hediyelerden bahsedilir; birisi Kharitlerin dokuduğu elbise, ötekisi ise zarif bir kolyedir. Yasak bir aşkın meyvesi olan Harmonia ile (kendisi, ebeveynlerinden dolayı Athena ve Hephaistos'un kinlerine hedef olacaktır) kimsenin paylaşamadığı bu armağanlarının Thebai şehrine felaket getirdiği söylenir. Ayrıca, Kadmos'tan doğan beş çocuğunun da kaderleri özeldir.

Bu arada Aphrodite, Hephaistos’un usta ellerinden çıkma bir gerdanlık armağan etmişti kızma. Bu kutsal gerdanlık, sonraları, çeşitli uğursuzluklara yol açacaktı.

Thebai efsanesinde Kadmos ile Harmonia' nın düğünü üstünde durulur: Zeus Harmonia'yi kendi eliyle verir Kadmos'a ve Thebai kalesinde düğününü yapar. Bütün tanrıların hazır bulundukları bu düğünde geline olağanüstü armağanlar verilir; biri Kharit'lerin dokuyup işledikleri bir elbisedir, bunu Harmonia'ya Athena (ya da Aphrodite) vermiş derler, öbürü ünlü bir gerdanlıktır. Bu armağanlar Thebai şehrinin başına bela olmuş, şehre karşı iki saldırıya yol açmıştır (Ehphyle, Amphiaraos, Alkmaion). Efsaneye göre uğursuzluğun nedeni, Athena ile Hephaistos'un Harmonia'ya karşı, Ares'le Aphrodite'nin kızı olduğundan ötürü, hınç beslemeleridir. Thebai kral soyunun kaynağında bulunan Kadmos'la Harmonia'nın beş çocuğu olur, hepsinin de kaderi olağanüstüdür, bunlar İno, Semele, Agaue, Autonoe ve Oidipus soyunun atası Polydoros'tur (İno, Semele, Agaue, Aktaion, Labdakos).

Dardanos'la lasion'un kız kardeşi olarak gösterilen Harmonia Semendirek efsanelerinde rol oynar. Kadmos ona Zeus'un kaçırdığı kız kardeşi Europe'yi ararken Semendirek adasında rastlamış ve sevmiştir. Düğünü de gene aynı görkemle Semendirek'te yapılmıştır.

Bu arada, Kadmosun eşi olan Harmonia'dan başka, bir de Kharitlerin arasında bulunan, uyum ve dengeyi temsil eden Harmonia vardır ki; bu ikisi, sıkça karıştırılır.

Kndmos’la Harmonia’nın dört kızları, bir de oğulları oldu. Çocuklarının başına gelenlerden anlaşıldı ki tanrıların sevgisine pek güvenmemek gerekiyormuş. Kızlardan biri, Dionysos’un annesi Semele, Zeus yüzünden can verdi. İkinci kızları Ino ise altın postlu koçun sırtına binerek ölümden kurtulan Phriksos’un üvey annesiydi. Kocası delirip de oğulları Melikertes’i öldürünce, oğlunun ölüsünü kollarına alarak denize atlamıştı Ino. Yine de tanrılar bu ana-oğula acıdılar.

Ino bir deniz tanrıçası oldu, oğlu da bir deniz tanrısı. Salı parçalandığı zaman Odysseus’u kurtaran deniz tanrıçası bu Ino’ydu işte. Sonraları Leukothea adıyla anıldı; oğluna da Palaimon denildi. Ino da. kardeşi Semele gibi sonunda rahata kavuştu; ama öteki kızkardeşler, oğullarından öyle çektiler ki… Agaue, Dionysos tarafından çıldırtıldıktan sonra, oğlu Pentheus’u aslan sanarak kendi elleriyle öldürdü. Autonoe’nin oğlu Aktaion ünlü bir avcıydı. Autonoe, oğlunu kendi öldürmedi; ama onun genç yaşta korkunç bir haksızlığa uğrayıp can verişini gördü.

Aktaion, bir gün ormanda avlanırken susamış, susuzluğunu gidermek için de korudaki dereye doğru yürümüştü. O derenin Artemis’in en sevdiği dere olduğunu, tanrıçanın hep orada yıkandığını nereden bilsin? îşte o sırada Artemis, üstündeki elbiseleri çıkarmış, suyun kıyısında bütün güzelliğiyle çırılçıplak duruyordu, öfkesinden, delikanlının suçlu olup olmadığını düşünmedi bile. Islak elini bir sallayışta Aktaion’u geyik yaptı. Yalnız dışı değil, içi de geyik oldu Aktaion’un. Zavallı delikanlı, korku nedir bilmezken, korkmaya, kaçmaya başladı. Onun kaçtığını gören köpekleri ardına düştüler. Ne kadar koştuysa arayı açamadı. Aktaion, kendisini çok seven köpekleri tarafından parçalandı.

Gençliklerini mutluluk içinde geçiren Kadmos’la Harmonia, ihtiyarlıklarında çocuklarıyla torunları için büyük üzüntü çektiler. Pentheus’un ölümünden sonra ayrıldılar Thebaiden, uğursuzluktan kurtulacaklarını sandılar. Ama uğursuzluk arkalarını bırakmadı. İllyria’ya vardıkları zaman tanrılar, yılan haline getirdi onları. Bir kötülük yapmamışlardı, ama yaşın yanında kuru da yanıyordu işte.

Bu talihsiz ailede en küçük bir günah bile işlemeyen tek kimse, Oidipus’du. En büyük acıyı çeken de o oldu.


Derlemedir.




İlgili Yayınlar

Roberto Calasso, "Kadmos ile Harmonia'nın Düğünü" (The Marriage of Cadmus and Harmony), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2005.

İştar



Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, oturuyor ve iç mekan

İştar, Akad mitolojisindeki bir tanrıça. Sümer mitolojisindeki İnanna'dan türemiştir; İştar'a İnanna'nın Akad mitolojisindeki hali denilebilir. Kökeni kuzeybatı Semitik tanrıça Astarte'ye dayanır. İştar'ın Astarte, Anunit ve Atarsamain olarak da anıldığı olmuştur.


İnanna Utu/Shamash'ın ikiz kız kardeşi, Nanna/Sin'in kızıdır. Enlil'in dünyasında ilk doğan odur. Verilen ilk isimler Sümerce iken ikinciler Akadlar tarafından bu tanrılara verilen isimlerdir.

Tanrıça İştar Venüs gezegenini temsil eder. Bereket, aşk, savaş ve seks tanrıçasıdır.

İştar'ın batı dillerindeki kullanılan karşılığı, 'yıldız' anlamında 'star' (İngilizce), 'Stern' (Almanca)'dır. Eski dönemlerde batıda, haftanın her bir günü, birine ayrılarak Güneş, Ay ve beş yıldıza (bazıları aslında gezegen) tapınılıyordu. 'Saturday' olarak kullanımdaki İngilizce sözcük, Satürn gezegenine adanmıştı.

İştar'ın simgesi bugün çok yaygın olarak kullanılan beş köşeli yıldızdır. Dikili tahta kazık, Meşe ağacı (bol yapraklı ağaçlar) ve Kırmızı gül İştar'ın diğer simgeleridir. İştar yıldızı ayrıca, güneş çemberinin içinde ters çevrilmiş şekliyle pentagram, (satanizm) simgesidir. İştar'ın başkaca adları arasında Astarte, Aştoret, Artemis, İsis, Venüs, Kibele gibi çeşitli adlar bulunur. İlk başta Baal'in annesi olan İştar, daha sonra ölen Baal'in reenkarnasyon ile yeniden dünyaya gelmesiyle bu kez Baal'ın eşi olur. Kırmızı gül İştarı simgelerken, lale Baal ile ilgili bir simgeyi oluşturur. Leyla ile Mecnun gibi edebiyatta yeralan bazı efsanevi aşk konuları, batıda da başka adlar alarak, gerçekte Baal ve İştar'ın aşkını simgelerler. Kırmızı Gül'ün kırmızı olmasının asıl nedeni kan dökülmesini (insan kurbanlarını) simgelemesidir.

İştar kuzey Zazaca'da Astare, güney Zazaca'da ise İştar olarak adlandırılır Türkçe karşılığı ise yıldız demektir.Baal Babil'in baş tanrısı haline gelen Marduk'un bir diğer adıdır. Baal sözcüğü efendi, sahip, koca anlamlarını taşır. Baal için aynı zamanda Tammuz'da denir. Fırtına tanrısı olan Baal bitkilere yaşam veren yağmuru yağdırdığı için aynı zamanda bir bereket tanrısıdır. Baal aynı zamanda güneş tanrısıdır. Bol yapraklı bir ağaçla ve odun bir kazıkla simgelenen İştar ise, bitkileri simgeler. Yaz geldiğinde ortadoğu bölgesinde yağmurlar kesildiğinden Baal'in öldüğü (öldürüldüğü) kabul edilirdi. Ancak putperest inançlarda gerçek bir ölüm olmadığından, Baal'in bu dönemde bir yeraltı dünyasına gittiği inancı vardı. Tarımla geçinen insanlar için tarlalarından ürün almak, Baal'in İştar'la çiftleşmesine bağlıydı. Bu inanca göre ilkbaharda yeraltı dünyasından yeniden doğan Baal İştar'la cinsel ilişkiye girerdi; yani yağmur yağdırarak İştar'ı (bitkileri) sular ve bitkilerin böylece ürün vermesini sağlardı. Bu olay her yıl gece ve gündüzün eşitlendiği Mart ayında kutlanırdı. Bu kutlamalarda yemek yenip, şarap içilir ve daha sonra Baal ve İştar tapınaklarında kadın ve erkek fahişelerle seks yapılırdı. Bundan amaç Baal ve İştar'ı cinsel birleşmeye teşvik etmekti. Baal ve İştar tapınmasının bir bölümü bunlara kurban sunulmasıyla ilgiliydi. Bu tapınmanın uygulayıcıları Baal için kurbanlar sunmak adına kendi küçük çocuklarını Baal putuna ateşte yakıyorlardı. Baal'in rahiplerine "Cahna" (Cahna -> Kahna -> Kahin) denirdi. Bu rahipler dinsel törenlerde kurban olarak sunulan insanların etlerini yerlerdi. Aslı "Cahna Baal" (Baal Kahini) olan "Cannibal" (Kanibal-yamyam) adı buradan doğmuştur. Bu nedenle İştar'ın bir simgesi olan kırmızı gül, Baal ve İştar tapınmasının kan dökücülüğünü vurgulamak için kırmızıdır. Baal ve İştar'ın aşkıyla ilgili başka simgeler arasında sarı, yeşil ve kırmızı renkleri de vardır. Sarı renk güneşi (Baal), yeşil renk ağacı, bitkileri (İştar) ve kırmızı renk ise, Baal ve İştar adına dökülen insan kanlarını simgelemektedir.

Günümüzde Baal ve İştar'la ilgili tapınmalar Paskalya (Ostern), Nevruz adlarıyla kutlanmaya devam etmektedir. Bu bayramlarda kutlama amacıyla yeralan paskalya çöreği, yumurta ve tavşan İştar'la ilgilidirler ve İştar'ın doğurganlığını (bitkilerin ürün vermesini) simgelerler. Boğa Baal'i simgelerken, inek (kutsal inek) ise İştar'ı simgeleyerek tapınmalarda yeralmıştır. Gül-Haç, Gülün Adı (film) sözcükleri de Baal ve İştar'la bağlantılıdır ve Gül İştar'ı kastederken, Haç ise Baal'in bir diğer adı olan Tammuz'un "T"'sinden gelen "haç" işareti olmaktadır. Pentagram ise, güneş çemberinin (Baal) içinde ters çevrilmiş İştar yıldızı olarak, üstteki iki uç, güneşin ışınlarını ve Baal'in gücünü simgeleyerek Baal'in boynuzlarını simgelemektedir.

Baal ve İştar'la ilgili simgeler yaygın olarak siyasal, askeri, ticari, dinsel alanlarda ve cinselliğin söz konusu olduğu alanlarda sıklıkla kullanılan sembollerdir. Örneklerden biri Holywood yıldızlarının adlarının içine yazıldığı simgeler Baal (Güneş çemberi) ve İştar'ı (Beş köşeli yıldız) simgeler. Sembolün ters çevrilerek pentagram olarak kullanılmasıyla, normal şekilde kullanılması arasında bir fark, pentagramda anlamların açık olması diğerinde ise saklı olmasıdır. Örneğin: Pentagramda savaş ve kötülük sözcükleri aynı şekilde açıkça savaş ve kötülük anlamlarını taşırken, düz sembolde bunun tersi olan sözcükler aynı anlama gelir. Buna göre, güneş çemberinin içinde üstte bulunan tek köşesiyle duran İştar yıldızı (pentagramın ters çevrilmiş hali) söz konusu olduğunda, barış ve iyilik sözcükleri saklı anlamlarıyla savaş ve kötülük demek olup, bütün anlamlar (açık ya da gizli olsun) acıya, kötülüğe ve kan dökmeye yönelik amacı simgelerler.[1]

Kalp Sembolü ve İştar

Kırmızı Gül'ün dışında, aşkın sembolü olarak kullanılan bir simge kalp sembolüdür. Kalp sembolü aslında bir aşk ve seks tanrıçası olan İştar'ın kalçalarını simgeler. Kalp sembolü İştar'ın beş köşeli yıldız sembolünü içine alacak bir şekli içerir. Bunu görmek için İştar yıldızının üstte bulunan tek köşesi pentagramda olduğu gibi ters çevrilerek kalp sembolünün içine yerleştirilir. Ya da bunun tersi olarak kalp sembolü ters çevrilerek, kalp sembolünün incelen ucundan itibaren içine İştar'ın beş köşeli yıldızı üstte tek köşesi gelecek şekilde yerleştirilir.[1]

İştar ve Baal ile İlgili Simgeler ve Kutlamalar

İştar: Beş köşeli yıldız, Meşe ağacı (Bol yapraklı ağaçlar), Odun kazık (Kutsal odun -> Holywood - Hollywood sözcüğünün saklı anlamıyla), Yeşil renk, Kırmızı gül, Gök kraliçesi, Madonna, Kutsal Bakire Anne.
Baal: "T", Haç, Boğa boynuzları, Güneş, Güneş çemberi (Güneş diski), Sarı renk.
İnsan kurbanları: Kırmızı renk, Kırmızı gül.
Kalp sembolü: İştar'ın kalçaları.
Noel: Baalmas (Christmas)
Cadılar Bayramı: Halloween
Paskalya: Ostern, (Nevruz)
Christmas rose: Beş köşeli yıldıza benzeyen beş yapraklı bir çiçek. Nimrod'un beşiğinin şekli.

21 Haziran 2018 Perşembe

KİLİTBAHİR KALESİ (Denizin Kilidi)




Foto:Akcan Mir 30.05.2018
Tarihçi Strabon’a göre, kenti ilk kez Lesboslular (Midilliler) kurdu. Sırasıyla Pers’lerin Atinalıların, Spartalıların, Romalıların, Latinlerin yönetiminde kalan Eceabat, 1354′te OrhanGazi’nin oğlu Süleyman Bey’in Rumeli’deki fetihleri sırasında Osmanlı topraklarına katıldı. Ece Bey’in önderliğinde fethedilen bölgeye Süleyman Bey tarafından Eceabat (Ece’nin imar ettiği, Ece’nin kurduğu) adı verilmiştir. Anıtsal Osmanlı kaleleriyle ünlüdür.
İstanbul'un Vatan topraklarına katılmasından sonra Büyük Sultan İstanbul'un güvenliğinin Çanakkale boğazından geçtiğini çok iyi takdir etmiş ve İstanbul'a saldıracak düşmanın İstanbul'a varmadan Çanakkale durdurulması gerektiğini düşünerek bu kaleleri inşa ettirmiştir.Kilitbahir Kalesi (Çimenlik Kalesi) Kale-i Sultaniye ile birlikte karşılıklı olarak İstanbul’un fethinden sonra boğazların denetimini sağlamak amacıyla Fatih Sultan Mehmet’in emriyle Yakup Bey tarafından 1462’de yaptırılmıştır. Kalelerin inşası kısa sürede süratle tamamlanmıştır. Kilitbahir kalesinin inşa kitabesi günümüze ulaşmamıştır. Buna karşılık tarihî kaynaklarda kalenin Fatih tarafından yaptırıldığı kesin olarak belirtilmektedir.
Taşdan bir yoncayı andıran kale , Çanakkale'nin karşı kıyısındaki Kilitbahir Köyü'nde bulunur.Üç ayrı avlusu vardır ve ortasında yedi katlı üçgen bir kuleden oluşuyor.Dıs surlar yay biçimindedir ve on adettir.İkisi dairesel,dördü üçgen,dördü de kare formundadır.Üç kapısı vardır ,ikisi karada bir taneside deniz yönündedr.Kule genelde kalede görev yapan askerlerin barınma yeri olarak kullanılmıştır. Kilitbahir köyünün bulunduğu bölgenin tarihte bilinen ilk adının, “Kynossema” (Köpek Mezarı) olduğu tespit edilmiştir. Bu isim; mitolojide geçen bir öyküye dayanmaktadır. Söz konusu öyküde, Troia Savaşı’nda bütün ailesini kaybeden Troia Kraliçesi Hekuba’nın, üzüntüsünden dişi bir köpeğe dönüştüğü ve burada öldüğü anlatılmaktadır.Bir diğer ismi de Maydos diye biliniyor.(Ege ve Doğu Akdeniz Bölgesi’nin M.Ö. 1200- 800 yılları arası, neredeyse hiç yazı kullanılmadığı için, ‘Karanlık Dönem’ olarak bilinir. Yazının tekrar tarihsel olaylar hakkında bilgi verdiği M.Ö. 8. yüzyıla ait belgelerde Madytos antik kentinin ilk kurulduğunda bir Thrak yerleşmesi olduğu, daha sonra M.Ö. 7. yüzyılda Midilli Adası´ndaki (Lesbos) Mytelene yerleşmesinden gelen Aioller´in kontrolüne geçtiği belirtilir. Doç. Dr. Göksel Sazcı (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Arkeoloji Bölümü))Kulenin merdivenleri ahşaptan olup Sizi ilk girişde Piri Reis karşılamaktadır.Yukarı bölümlerde günlük yaşamın ticaretten ibadete kadar eserler yer almaktadır.KALE MUHAFIZLARI, 'YEKTİR ALLAH' NİDALARIYLA KARŞILIYOR.Orada İlk duyunca ruhunuzun farklı bir boyuta taşındığını hissedeceksiniz.Oradaki atmosfer ile insan resmen bütünleşiyor.1915'teki Çanakkale Deniz Savaşı sırasında düşman güllesi isabet etmiş bir kaledir. Dolayısıyla Kilitbahir Kalesi aynı zamanda gazi bir kaledir. Zamanla coğrafi koşullara, rüzgara, yağmura bağlı olarak kalenin bazı noktaları harap olmuş bile olsa o ruhıyeti hisetmeniz zor değil.Dönemin tarihçilerinden Tursun Bey, İstanbul’un fethinin ardından Boğaz'ın en dar yerinde (Eceovası denilen mevkide) karşılıklı iki kale yapıldığını, birine Kilîdü’lbahr, diğerine Sultâniye adının verildiğini ve bu kalelere topların konulduğunu yazar. Kritovulos (Kiritoboulos) ise 867 (1463) yılı olaylarından bahsederken Gelibolu ve Bolayır Valisi olan Donanma Kumandanı Yâkub Bey’in bu kalelerin inşasıyla görevlendirildiğini, 869 (1464-65) yılı olaylarını anlatırken de inşaatın tamamlanmış olduğunu belirtir. İstanbul’un fethinden sonra Fatih dönemi mimarisinde geometriye verilen önemi yansıtan üç yapraklı yonca planına sahip Kilitbahir Kalesi, gelişen topçuluk teknolojisi ile dönemin askeri mimarisinin öncü bir şeması olarak karşımıza çıkmaktadır. Yaşanmişlıkları yaşamanız dileğimle kalın sağlıcakla .






Akcan Mir 02.06.2018










KARAKEÇİLİ YÖRÜK AŞİRETİNİN TARİHİ

Bir milletin kültürü,geçmişinden süzülüp gelen maddi ve manevi değerlerin bütününden meydana gelir. Büyük Türk milletinin tarihi dünya tari...