21 Ocak 2019 Pazartesi

SU UYUR DÜŞMAN UYUMAZ !!

ERMENI KATLIAMLARI KARS ULU CAMİİ ile ilgili görsel sonucu
ERMENI KATLIAMLARI KARS ULU CAMİİ ile ilgili görsel sonucu

Günümüzde Avrupa ve Amerika üniversitelerindeki Ermeni araştırmacılar, kesin olarak kabul ettikleri “Ermeni soykırımı”nı dünya kamuoyuna da kabul ettirmeye gayret etmektedirler. Tarihi gerçekler ve belgeler göz ardı edilerek yapılan bu siyasi propaganda faaliyetleri yeni başlamış değildir. Geçen yüzyılın devam eden olayları içerisinde uzun bir süreç bu yaklaşımı doğurmuştur. İşin ilginç tarafı, Avrupa ve Amerika kamuoyu da bu yönlendirmelerle ve siyasi gerekçelerle Ermeni iddialarını bugün kabul eder duruma gelmiştir.Ermeni seviciler bunları ırk ayrımı olarak görse de kusura bakmasınlar ben de elbette haklarında olumlu düşünemem .Öte taraftan soykırım iddialarının yürütücüsü konumundaki Ermeni Diasporası Türkiye’nin mahkûm edilmesi ile yetinmiyor, aynı zamanda soykırıma inanmayanların yargılanması yolunu da birçok ülkede açmış bulunuyor. Diaspora Ermenileri, Ermeni soykırımını inkâr etmenin bir insanlık suçu olduğunu birçok ülkenin mevzuatında yasal bir düzenleme haline getirmeyi başarmış, ancak bu büyük hata uluslararası mahkemeler tarafından önlenmiştir.Fransız yazar Benard, "Kesin olan şu ki Türkler, Ermenilerden daha fazla katliam kurbanı olmuştur. Bu kesin bir gerçek. Türkiye soykırım yapmamıştır." demiştir.İngiltere,Fransa,Rusya neden arşivlerini açamıyor.Benim ülkem bütün Arsiverini açmış durumda ,merak edenler gitsin baksın .(Arşiv Belgeleriyle Ermeni faaliyetleri 1914-1918 (cilt I-VIII)Türklerin Ermenileri katlettiğine yönelik hiçbir belgenin olmadığını vurgulayan Benard, Eğitim Bakanlığına bağlı ortaokul ve lise seviyesindeki okullarda tarih derslerinde öğrencilere 1915 olaylarının anlatıldığını ancak Türkiye'nin soykırım yapmadığını savunan görüşlerin öğrencilere aktarılmadığını belirterek bunun doğru olmadığını söyledi.

Benard, uluslararası toplumun Türklerin savunduğu görüşü kabul etmesi için Ermeni hükümetinin arşivlerini açması gerektiğine işaret ederek "Ermeni hükümeti arşivlerini açmıyorsa doğruyu söylemiyor demektir." dedi.
“Her sene olduğu gibi bu sene de, batıdaki Ermeni diasporası ve onlara yakın güçler çeşitli törenler ve etkinlikler vesilesiyle Türkiye’ye iftiralar atmaya çalıştı. Ermeni diasporasının ve Ermeni lobisinin 1915 olaylarını çarpıtıp dünyaya bu olayları bir “soykırım” gibi servis etme gayreti senelerdir devam ediyor.

İtiraf etmek gerekir ki, Ermeni lobisi bu işte gözeçarpacak bir mesafe kat etmiş, bazı batılı tarihçileri, bilim adamlarını, yazarları ve siyasileri kandırarak ya da satın alarak kendi saflarına çekmiş, Türkiye aleyhine kullanmaktadır. Bundan önceki yazılarımda da dile getirdiğim gibi, Ermeniler çoğu zaman bu tutumundan dolayı küresel güçler tarafından Türkiye’ye karşı kullanıldı. Maalesef, Türkiye’de de az da olsa, “soykırım vardır” diyen insanlara rast gelmek mümkün. Bu insanların çoğu büyük ihtimal 1915 olaylarına ilişkin ne arşivlerde bir çalışma yaptı ne de bu konuyla alakalı kitap okudu.(Azerbaycan merkezli haber ağı the Great Middle East (Büyük Orta Doğu)’nun Genel Yayın Yönetmeni Ali Hacızade,)

Efsaneye göre Ermeniler ,Hayk isimli bir atadan türediler.Hayk vaktiyle Ağrı dağına inmiş,bazı bölgelere yerleşmiştir.Ne kadar tanıdık bir efsane değil mi ?Nuh Tufanının aynısı ,fakat bağımsız kaynaklara göre Ermeniler ,bölgeye sonradan gelmişlerdir.Ancak kendileri bu efsaneye inanmayı tercih ederler çünkü Türkiye'nin doğusu Ermenistan hayalleri buna dayanak olmalıydı.Üstelik bu efsane onlara haklılık payı kazandırmalı nasıl mı ?Türkler istilacı diyebilmeliydiler.Biz yerlisiydik,Türkler bizi yerimizden etti safsatasını savunmalıydılar.Bilimsel gerçekler ise Ermenilerin Hint-Avrupa kökenli bir ırk olduğunu göstermektedir.Ermeni adına ilk defa, M.Ö. 6. yüzyılda Pers Kralı Darius’un kitabelerinde rastlanmaktadır. Ve asıl ilginç olan nokta şudur ki, Ermeniler, kendilerine hiçbir zaman “Ermeni” dememişler, bilakis kendilerini “Haikhlar” olarak adlandırmışlardır. Ermeni ismi, Pers Kralının, bölgenin adına izafeten uydurmuş olduğu bir isimdir. Çünkü çivi yazılı belgelerden anlaşıldığı kadarıyla, daha M.Ö. 3. Binyıldan itibaren[1], onların yerleştiği Doğu Anadolu Bölgesine “Armanu” veya “Armenia” denilmekte idi. Başka bir tabirle, Ermenilerin gelmesinden yaklaşık 1600 yıl önce de, Doğu Anadolu Bölgesi, “Armenia” adıyla anılıyordu. İşte Pers Kralı, hâkimiyeti altında bulunan ve muhtemelen batıdan göçmen olarak gelen bu yabancılara “Armenia Bölgesinde oturanlar” anlamına gelen “Ermeniler” ismini vermişti. Şu noktayı da açıklığa kavuşturmakta fayda görüyoruz: Ermeniler, kendilerinden önce bu topraklar üzerinde oturmuş olan Urartuları (M.Ö. 9.-6. yüzyıllar arası) ataları olarak göstermeye ve dolayısıyla bölgenin gerçek sahibi olduklarını ispat etmeye çalışmaktadırlar. Halbuki, yapılan filolojik tetkikler, Ermenilerin kullandığı dilin, Hint-Avrupa kökenli dillerden olduğunu, açık ve net bir biçimde ortaya koymuştur. Buna karşılık Urartuların dili, M.Ö. 3. Binyılda Doğu Anadolu’nun hemen hemen tamamı ile Güneydoğu Anadolu’nun bir bölümünde oturan ve bilim adamları tarafından Proto-Türkler oldukları ileri sürülen Huri kavminin diliyle akraba olup, Asya kökenli dillerdendir. O halde, Ermenilerin böyle bir iddiada bulunmaları, tamamıyla yersiz ve yanlıştır. Çünkü filolojik açıdan, böyle bir görüşün haklılığına asla imkan yoktur[2]. Eğer Urartulara mutlaka bir akraba aranıyorsa, Filolojik açıdan, bu akrabalığa en layık olanlar Türklerdir.Ermeniler, büyük bir ihtimalle, M.Ö. 8. yüzyılda vuku bulan Trak göçleri neticesinde Anadolu’ya geldikten ve yaklaşık iki asır orda burada yaşadıktan sonra, Urartu Devletinin yıkılmasını fırsat bilerek, M.Ö. 6. yüzyılın başlarında, Van Gölü ve civarındaki topraklara, Pers Kralının egemenliğini kabul etmek ve ona vergi ödemek şartıyla yerleşebilmişlerdir. (3)
Laventi Barsegyan,sözde soykırım müze müdürü;Ermeni ve Türklerin aynı ırktan olmadığı ,antropologlar araştırmışlar ve Ermenilerin kafatasının küresel Türklerin ise uzun olduğunu saptamışlardır.Ermeni tarihçiler kökenlerini mitolojik verilere dayalı açıklarlar.Urartularla hayali bir bağ kurulmaya çalışılsada tamamen tahmindir.
Roma ile Persler arasında kalma mücadelesi verirken 1918-1920 yılları arası bir bağımsızlık varlığı gözüksede Osmanlı döneminde asla bağımsız olmadılar. Roma, Pers, Emevi, Bizans, Selçuklular, İlhanlılar,Akkoyunlular ve Osmanlı imp.yönetiminde yaşadılar.Birinci sınıf olarak yaşadıkları dönem Osmanlı dönemidir.Bizans döneminde bile patikhaneleri olmamıştır.Hristiyanlığı ilk tanıyanlardır.İlk papazları da Kirkodur,mensuplarıda gregoryan denilmiştir.Sürekli devlet kurma çabasında oldular ve sürekli bağlı oldukları devletlere ihanet ettiler.Huzurlarının bozulmasını Türklere bağlasarda ,onları sürgün eden dindaşları Bizanslılardı.Kırkbin Ermeni Malatya ,Kayseri yörelerine techir edildi (ALİ SEVİM)Bir kısım Ermenilerde Bursa'ya yerleştırıldı (HALİL İNALCIK)
Moğollar ile Selçuklular arasında Kösedağ savaşı (1243)Ermenilerin tam aradığı fırsat olmustu.Moğol idaresine geçerek Selçuklulara ihanet etiler.II.Gıyasettin Keyhüsrev'in eşi ve çocuklarını ,moğollara teslim etmişlerdir.Osmanlı döneminde Kütahya'da ilk dini merkezlerini kurdular.Tarihlerinde ilk kez dini özgürlükleri  Osmanlı sayesınde olmuştur.Türklerle aynı mahallelerde yaşadıkları için kültür alışverişleri olmuştur.19 yy.Helmut isimli bır seyyah hrıstıyanlaşmış Türkler bile demiştir.Kim güçlüyse ondan yana olmuş ,ıdaresınde bulunduğu devletlere hep ihanet içinde yaşamışlardır.
Kirkor Agabaloğlu (Türk -protestan-Ermeni dini lideri);Kendilerinin sürekli baskı altında olduklarını ,Osmanlıların buna hak vrmediğini ,onlar için birsey yapmadığını söyleyebilecek kadar yüzsüzleşmiştir.Sormalıyız kı ;5 Bakan,22 paşa,42 yüksek dereceli memur ,askerlikten muaf (Türkler vatan için savaşırken ,bunlar ticaret yaptılar,maddi güclerini fazlasıyla kazandılar .Bunları koruyan Türklere ihanetin alasını yaptılar)7 büyükelçi,11 konsolos,12 muderrıs,8 doktor ve nıcelerı ıcımızde beslenıp yedıklerı kaba .....Osmanlı tebası Ermenler idi.Türkçe konuşuyorlar ve ibadetlerini bile Türkçe yapıyorlardı.Petro'nun hayalı sıcak denızler ve İngiltere ile Avrupa'dan güçlü olma hayali İskenderun körfezi ve Irak'da Basra körfezine inilmesi için  ERZURUM'UN alınması gerekiyordu.ERzurum ,Osmanl'nın doğudaki kalesiydi.Petronuntruva atlarına ihtiyacı vardı ,misyonerler gibi.Kapıtulasyonların Fransızlara verilmesi ile misyonerlik çalışmalarına başlandı.200 yılı aşkın katolık ermeniler yaratıldı ta ki ABD 'nin 1850 protestanları yaratmasına kadar.
Papkin Anoushıan(New Jersey Ermeniler ruhani lideri)Un bitti,din bitti.Protestan ermenilerin amacı protestanlığı yaymaktı ama başarılı olamadılar.Zengin Ermeniler gibi fakir olanlarıda vardı.Yiyecek,içecek,giysi  vs.yardımlar edildi .Amaç protestanlığa geçmeleriydi.Çalışmalarn bir diğer yüzüde Türk düşmanlığı aşılamaktı.Onlara hayallerini vereceklerdi.(hayallerindeki devleti kurmak gibi.)Tanzimat ve ıslahat fermanları bile hızlarını kesmedi.
Vahakn Dadrian (Ermeni Tarihçisi)1839-1856 reformların taşralarda uygulanması başarısızlıkla sonuçlandı.Verilen her taviz onlar için bağımsızlık yolunda bir taşdı.
Ermenilerin taleplerinin en büyük destekçisi Yeşilköy ant.olmuştur.Rusya nezaretınde Ermenilerin yoğun yaşadıkları yerlerde reform yapılmasıydı.Batılı emperyalıstler buna yanaşmadı .Ruslar da Ermenileri kendilerini terk etmekle suçladı.oyunları bozulmuştu.Ve İngiltere başrole geçti,Ermenilerin en büyük destekleyicisi oldu.Söz sahıbı kendı olmalıydı kı Hindistan ticaret yolu tehlikeye girmemeliydi.Ermeniler elbette boş durmuyor sürekli örgütleniyorlardı.
Rusya ,Ermenilerle Hınçak teşkilatını kurdu.Teşkilat kurabilecek kadar rahatlardı bu kadar açık ve net.Bunun yanısıra birçok dernek kurdular.Türklerin haricinde Türklere destek veren ,kendilerine yardım etmeyen kendi soydaşlarını bile öldürmekten çekinmediler.Fransız ve İngiliz destekli Osmanlı bankası bombalanmasında kimlerin kullanıldığı da gözden kaçmamalıdır.
Dikkat çekmek için ilk isyan Erzurum,Kayseri,Yozgat ve Çorum..diye devam eder.İsyanlar özellikle doğuda çıkmıştır.En büyük ses getiren olay da İstanbul'da yaşanmıştır.Misyoner güçlerin ,yardımı ile Ermeni isyanları ses getirmeye başlamışdı.İsyan çıkaranlarda İngiliz,Fransız ve Rus destegi ile yurt dışına gönderildi .Ceza bile almadılar..
31 Mart Ermenileri daha çok umutlandırdı.Ve yayın günümüzde olduğu gibi çok güzel kullanıyorlardı.Adana isyanında Olaya sebeb veren ermenıler ceza bile almamışken ,Türkler idama edildi.(Bir-iki ermeni de bu idam edilenlerin içindeydi)
Balkan savaşları ile bağımsızlığını kazananlar ,Ermenileri daha da kamçılıyordu.Rus ve İngilizler dekendilerine destek verdikleri takdirde hayallerıne yardım edeceklerını söyluyordu.Açıkca Balkan savaşları tam bir çözülme olmuştu.8 Şubat Yeşilköy ant ile de dönüm noktası oldu.
Ermeniler kendilerini Rum,Sırp gibi azınlıklarla kıyaslıyorlardı.Farkları vardı .Rumlar ,Sırplar bırlık içinde yaşarken Ermeniler dağınık halde yaşıyorlar bütünlük yoktu.
Armen Garo (pastırmacıyan)Osmanlı mebusuydu.İsyanların da lideri.Bu gözden kaçmamalıdır .İçimizde yetişip yukarıda bahsetiğim gibi yediği kaba ....
İmparatorluk Savaş esnasında iken Hınçak ve Taşnak çeteleri suikast,ve gerilla saldırıları ile içten darbe yapıyordu.Rus ordusunun ilerleyişlerini kolaylaştırıyorlardı.İngilizlerde Bağdat ve Mezopotamya'ya doğru ilerliyorlardı Ermenilerin oldukları bölgelerden çıkarılmaları gerekiyordu.
Fransız arşivlerinde Ermeni çetelerinin telgraf tellerini kestikleri ,ordunun ikmal yollarına yaptıkları sabotajları  belirtıyor.Demem şu ki Adana'dan Sivas ,Erzurum'a kadar olan bölge Osmanlı-Kafkasya -Suriye Çanakkale ordularının geçit yerleriydi.En canlı tarihi olayımız SARIKAMIŞtır.Ermeniler Lojıstık desteği keserek Rusların azınlık olmasına yenilmeleri bile kaçınılmazken kesilen lojıstık destek ile Türk askeri açlık ve kışlık giysileri olmamasıyla donarak ölüme terkedildi.Rusların kayıtlarına göre Rus komutanlar ,Ermenilerin geri alınıp yerine rus komutanları göndermelerini istemişlerdir.Sebebi canice yaptıkları katliamlardı.Bu bilgiler AMERİKALI BİR BİLİM ADAMININ MİCHAEL REAİKER TARAFINDAN DOKTORA TEZI HAZIRLARKEN ORTAYA ÇIKMISTIR.BU MEKTUPLAR rUS ARŞİVLERİNDE ..VAN'DA KATLEDILEN TÜRKLERİ ERMENİLER HİÇ KONUŞMAZ.Hoş hiçbirini konuşmamayıda tercih ederler.Müslümanlar bunu hak etti diye düşünürler.kendileri bile kendi tarihlerini yazarken şüphe içindeyken uşaklık etmek onların geninde var.
Doğuda katledilen insanımızın hakkını kim arayacak.Ermeniler hala kazan kaynatmaya çalışırken neyin inkarını yaşayacağız ya da yazacağız .Utanmasanız madalya vereceksınız adamlara pes.Tarihde olduğu gibi bizim devletimizi kendi halkımızda hep sırtından vurdu.Tarih förmülü olan bir bilim değildir.Yanlı şoldu baştan formül yaratalım diyenlere duyurulur.Unutmadılar ,unutturmaya çalıştılar ..
1950 yılında Asala gerçeğini ne çabuk unuttunuz !!Ermeni intikamı peşinde koşanların ekmeğine yağ sürenler ne çıkarınız var bu payda..Arşivler açık ,yüzsüzce ırkcılık dıyenler !! Açıp okumaktan bile aciz..Canlı canlı evlere,camiilere doldurulup yakılan benim atam ..Yakanları savunacak kadar aciz olamam.Geçmişime kanli iftira atanlara sessiz kalamam .Kalmak isteyen içinde  iyi niyetli olamam.Kapatmaya çalışanların durumu açıkca bana çok manıdar !!
Sözüm ona aydın geçinen, yarın mahşerde Atalarımızın yüzüne hangi yüzle bakacaksın !!
Kimin kime soykırım yaptığı belli iken sessiz kalmak Türk olana yakışmaz .Utanmaz varsa Git Kars'a Ulu camii analrsın sana .Ardahan,Erzurum,Batum anlatsın  sana!!
Ermenilerin anlattığı yalana bizi inandıramazsınız .Şimdi git bak 7 yaşında çocuk ,okulda Türk alfabesini ,evinde ermeni alfabesini öğreniyor .Senin kurutmaya çalıştığın yarayı onlar çocuklarına kaşıtmaya hazırlanıyor.UYAN ve kendine gel !!

Ermeni soykırımı iddia eden Ermenilere sormak lazım .6-7 asır Türklerin tebası iken ,Güçlü osmanlı ordularımız var iken Fatihler,Kanuniler ,Yavuzlar katletmemişken neden 1914-1915 yılları sözde soykırım gündemi önde tutuluyor ?Abd Tarihçisi Justin Mccarthy ;belgelere göre soykırımı Ermenilerin yaptığını söylemiştir.Bernard Lewis İngiliz asıllı Amerikan tarihçisi 1915 soykırımını inlar etmiştir.
Günümüzde Diasporadan umudunu keserek kendini nesli tükenen bir hayvan gibi gördüğünü söyleyenler artık sahte Türklük ve islam kılıflarını çıkararak özgürce propagandalarını yapabiliyorken ,Kendi ülmeizde kendi hakkımızı ,uğradığımız haksızlığı söylerken neden gündeme alıyorsunuz diyenlere kısa dıyeceğim şu ki Su uyur ,Düşman uyumaz..Siz uyuyabilirsiniz .Ben UYUMAYACAĞIM !!! Atalarımızın ,Şehitlerimizin kanını siz yerde bırakabilirsiniz .Ben ve benim gibi düşünenler BIRAKMAYACAK !!


Akcan Mir.Tarihçi Araştırmacı Yazar.

[1] M.Ö. 2200’lerde Akkad Kralı Narm-Sin’in Anadolu’ya yaptığı askeri bir seferi anlatan Şartamhari metinlerinde Van ve civarına “Armanu” veya “Armenia” memleketi denilmektedir. Bir başka ifade ile Ermenilerin bölgeye gelmesinden yaklaşık 1600 yıl önce de Doğu Anadolu Bölgesi’nde bir Armanu memleketi vardır.
[2] Ekrem MEMİŞ, “M.Ö. 3. Binyılda Anadolu’da Türkler”, Türk Dünyası Araştırmaları, Sayı 53, İstanbul 1988, s. 46, n. 6.
[3] Boğazköy kazılarında ele geçirilen ve yukarıda sözü edilen Akkad Kralının Anadolu’ya girişini anlatan KBO III, 13 numaralı metnin 15. satırında Türki Kralı İlşu-Nail’den söz edilmektedir ki, bu bize M.Ö. 3. Binyıldan itibaren Türklerin Anadolu’da var olduklarını göstermektedir.O halde, Ermenilerin Anadolu’daki tarihleri, M.Ö. 6. yüzyıldan daha geriye gitmemektedir. Halbuki, çivi yazılı belgelerdin öğrenildiğine göre[3], Türkler M.Ö. 3. Binyılın sonlarından itibaren Anadolu’da mevcutturlar ve Anadolu’nun kaderinde önemli roller oynamışlardır.
Ä°lgili resim
Ä°lgili resimÄ°lgili resim


10 Ocak 2019 Perşembe

DÖVMELERDE TÜRK TAMGALARI




Bedenlere eski çizgilerle yeni anlamlar yükleyen dövme, kökeni tarihin derinlik-lerinde saklı, inanca dayanan bir sanat formudur. Bir başka deyişle, yazısı kutsal kitap gibi vücutta olan sözsüz iletişim tekniğidir. Dövme, bedene uyumlu bir boya maddesinin ömür boyu çıkmayacak biçimde derinin alt yüzeyine desenler halinde nakşediliş sanatıdır. Bu yüzden dövmeye beden işaretleri diyorum. İşaret harften daha eskidir. Onun bu arkaikliğinde bir gizem yatmaktadır. Hatta dövme, bir amblem ve kimliktir. Zaman zaman soyluluğun, köleliğin, askerliğin, ergenliğin, ahlaksızlığın, erdemliliğin, bir kabileye aidiyetin ve kötülüklerden arınmanın ifadesi olmuştur. Artık dövme bölgesel motif, inanç olmaktan çıkmış; süs, moda, sanat haline gelmiştir. Şamanizm, Paganizm, Animizm, Sabilik, Taoizm, Budizm, Maniheizm ve Zerdüştlük gibi inanışların izlerini taşımaktadır.Pigdogramları (resim yazılarını) dövmede bulabiliriz. Dövme; Herodotus, gezgin kaşif Marco Polo, James Cook ve Profesör Kindler Spindler tarafından belgelenmiştir. Dövmenin ilk izlerine Avusturya’da, İtalya’da, Yunanistan’da, Anadolu’da, Mısır’da, Cezayir’de, Afrika’da, Okyanusya (Markiz, Samoa) adalarında, Yeni Zellanda’da, Amerika’da, kutuplarda ve Japonya’da rastlanmıştır. Kazak ve Kırgız Türklerinin kültürlerinde de oldukça eski ve yerleşiktir. İskit kurgan buluntularında doğadaki mücadeleyi anlatan hayvan motifleri görülmektedir. Türkiye’de ise değişik yörelerde, daha çok Güneydoğu Anadolu bölgesinde bir yaşlı âdeti olarak devam ettirilmektedir. Şehirlerde ise gençler arasında bir moda olarak yaygınlaşmıştır. Günümüzde dövmecilik, ressam ve hekimlerin kontrolünde yapılması gereken bir meslek haline gelmiştir.


Bu çalışmada Bozhöyük’te tespit edilen dövmeler üzerinde duruldu. Resimleri çekilen kaynak kişilerin beden işaretleri ve düşünceleri irdelendi.1 Buradaki beden işaretleri ile runik işaretler arasındaki benzerliğe dikkat çekildi. Ayrıca, dövmenin tarihçesi, yapıldığı yer, yapılış şekli, yapılış nedeni ve küçük bir sözlüğü verildi. Daha sonraki araştırmalar için ise kaynaklar da eklendi.Dövmenin Tarihçesi:


“Avusturya-İtalya sınırında bulunan buz adamın dövmeli olduğu Ekim 1991’de Prof. Dr. Kindler Spindler tarafından açıklandı. Japonya’daki balçıktan dövmeler M.Ö. 5000’li yıllara dayanıyor. Kamış ve yaprak boyalarıyla yapılmış Mısır mumyalarındaki dövmeler ise M.Ö. 2000’li yıllara aittir.


Antik Trok kavmi dövmeyi asalet nişanesi sayarken; eski Yunanlılarca ahlaksızlık sayılıyordu. Roma da suçlu ve köleleri tanımaya yarardı. Amerika (Meksika, güney ve kuzey Amerika yerlileri, kızılderililer) kıtasında yerliler arasında dövme yaptırma işle-minin çok yaygın olduğu 15.-19. yüzyıllar arasında oraya giden din adamlarıyla birçok tarihçinin anılarından anlıyoruz.




Kaynaklar, ilk çağlarda kamış ve yaprak boyaları ile yapılan dövmelerden söz etmekte, M.Ö. 2000’lerden kalma Mısır mumyalarında dövmelere rastlanıldığını belirtmektedir. Hun kurganlarında çıkan cesetlerde son derece kıvrak çizgilerle ve dekoratif bir anlayışla yapılmış düşsel yaratıklar ve koç figürlerinden oluşan dövmeler görülmek-tedir. Dinsel-büyüsel kaynaklı bu dövmelerin is olduğu ihtimali ve deriye şırınga edilmesi ile oluştuğu düşünülmektedir.Hunlara ait Pazırık kurganında bulunan bir başkana ait cesetten anlaşıldığı üzere Hunlarda asil vekahraman kişilerin dövme yaptırabildiği, daha sonraları Kazak ve Kırgızlarda da devam eden bu geleneğin yine kahramanlık niteliği taşıyan bireylere uygulandığı bilinmektedir. Taşdık ve Altın Yış mezarlarındaki cesetlerin bazı kısımlarındaki dövmeler, av sahnelerini tasvir eder. Antik Trak kavmi dövmeyi asalet nişanesi sayarken, eski Yunanlılar için ahlaksızlık damgası gibiydi.” (Bulut 2002: 36-54).

“Kendi uygarlıklarının henüz başlangıç aşamalarını yaşayan özgün topluluklarda dövme yapma işlemi törensel bir nitelik taşır; dövmeyi yapan kişi birtakım dinsel ve zihinsel kuralları yerine getirmek zorundadır. Güneş tanrısı Bal’ın isteği üzerine “ilahi ve gizemli bir kudret edinme” aracı sayılır. M. W. Thomson’a göre Musa Peygamber elleri ve alınlarını mistik sembollerle süsleyen Araplardan dövme adetini ödünç alarak kendi amacı için kullanmıştır. Katolik kilisesi M.S. 4. yüzyılda “Tanrının imajını bozu-yor” gerekçesiyle Roma’daki köle ve mahkumların yüzüne dövme yapılmasını yasak-lamıştı. 787 yılında Papa 1. Hadrinan, vücudun herhangi bir yerine dövme yapmayı batıl inanç ve Paganizmi çağrıştırdığı için tümüyle men etmişti.

Eski Roma’da suçluları ve köleleri tanımaya yarayan dövmelere 19. yüzyıl İngiltere’sinde de rastlanılmaktadır. Cezayirli gemiciler aracılığı ile Osmanlı denizcileri ara-sında yaygınlaşan dövme; XVII. yüzyıldan itibaren Yeniçerilerce bağlı bulundukları “orta”yı (bölük) simgelemek amacı ile yaptırılmaya başlanmış, Yeniçeri ocağının kapatılışına dek sürmüştür. İlkel topluluklarda dövme yapılırken törenler düzenlenir” (Kadıoğlu 2002).

“Çağlar boyu Avrupa da kaybolan dövme geleneği, 19. yüzyıl İngiltere’sinde aniden canlandı; Kaptan Cook’un 1769’daki ilk seyahatiyle birlikte denizciler arasında yaygınlaşıp egzotik biçimde renklilik kazandı. Galler Prensi 1862’de kutsal toprakları (Filistin) ziyaret edince koluna bir haç dövmesi yaptırdı. Kral Edward VII, oğlu George’un 1882’de Japonya ziyareti sırasında bileğine bir canavar motifi işlendi. Böylece dövme İngiltere’de krallık fermanı ile onaylanmış oldu.

Bazı Ortadoğu kavimleri 12. yüzyılda ‘yılan ve timsahlardan korunmak için’ bedenlerine deniz canavarı resimleri yaparken; 19. yüzyıl Avrupa’sındaki dövmeler, ağırlıklı biçimde ‘amblem’ değeri taşıyordu. Askerlerin, aynı meslekten kişilerin birbir-lerini tanıma aracıydı.” (Bulut 2002: 36-54).

2. İşaretler ve Bozhöyük’te Dövme:




Resim sanatçılarının Diyarbakır ve Mardin’e gelerek dövme üzerine inceleme yapmaları, bölgenin kültür zenginliği içerisinde yer alan dövme geleneğine dikkatimizi çekmiştir.

Altı yıldır Güneydoğu Anadolu yöresinde bulunmaktayım. Bu süre içerisinde in-sanların vücutlarındaki beden işaretleri (dövmeler) bana çok ilginç gelmiştir. Dünyanın bir çok yerinde olduğu gibi Hunların ve daha sonraki Türk topluluklarının sanatlarında da dövme görülmektedir. İskit (Saka) kurgan buluntularında mumyalanmış cesedin bacak ve kollarında dövme “motifi olarak hemen hemen yalnız hayvanlar ve hayvan uzuvları kullanılmıştır. Hayvanların en çok yer verilen ve dikkati çekenleri geyik, keçi, kedi, köpek, kurt, at, ayı ve yırtıcı kuşlar gibi ekseriyeti yabani olanlar” görülmektedir (Durmuş 1983: 96).


Pazırık Dövmesi

Günümüzde de hayvan motifleri dövme olarak yaptırılmaktadır. Ancak Bozhöyük’te rastladığmız dövmeler resim değildir, resim yazısının düşünce yazısına (ideograma) dönüşmüş şekilleri gibidir. Bazı beden işaretleri runik yazılara benzer. Orhun Yazıtları’ndaki Köktürk işaretlerinden yukarıya doğru ağzı açık c işaretinin içinde üç veya tek nokta olan nd / nt konsonuna yani güneş gibi (☼) içi tek noktalı bir şekle veya ters v şeklinde tek noktalı bir şekle, ters Y gibi ç konsonuna, yine ters Y işaretinin kesişme noktasından artı veya haç işareti (+ / †) gibi geçen bir şekli temsil edilen s / ş konsonuna ve > şeklindeki o / u vokaline anımsatacak tarzda bir izlenim bırakmaktadır.



Bozhöyük’teki beden işaretleri, yirmi iki Türkmen bölüğünün hayvanlarına vurdukları işaretlere; özellikle Afşar, Bayat, Çepni, Çuvaldar, Eymür, Karabölük, Uluyundluğ, Tutırka ve Yazğır boylarının damgalarına da benzemektedir (Kaşgarlı 1998: 55-58). İnceleme imkanı bulduğumuz sekiz kişideki beden işaretlerinde görülen gizli yazıları kayıt altına almak istedik. Çünkü 58 ile 80 yaş arasında ömür sürmüş bu insanlardan sonra belki de unutulmaya yüz tutan bu beden işaretleri ve bu işaretlerin anlattıkları kaybolup gidecektir.2

2.1. Dövmenin Yapılış Amacı ve Bozhöyük’te Dövmenin Yapılış Sebepleri:

Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık inancında ‘dövme’ yasaklanmıştır. Kitab-ı mukaddeste “ölüler için bedeninizde yara açmayacaksınız, dövme işareti koy-mayacaksınız” (Levilier:19128 ) emri yer alır. İslam Peygamberi’nin hadislerinde dövme yasaklanmıştır (Davudoğlu 1983: 511).

“Dövme motiflerinde mezar taşlarından, dokumalarımıza, mimarimizden işleme tekniklerimize kadar uzanan ve hemen hepsinde dinsel, büyüsel, mitolojik; sosyal ve cinsel statü, aşiret işareti niteliği taşıyan motiflerin benzerlerini bulmak mümkündür. Bu motiflerin kişiyi rahatsızlıklardan, nazardan koruduğuna; güzellik ve yiğitlik getirdiğine olan inanç halen devam etmektedir” (Kadıoğlu 1996).

“Dövmeyi yapan kişi birtakım dinsel ve büyüsel kuralları yerine getirmek zorundadır. Çeşitli model ve örneklere göre yapılan dövmelerin deriye işlenişi bazen aylarca bazen de birkaç yıl sürebilmektedir. Dövmenin estetik yönüne göre çok daha önem taşıyan yanı hemen her zaman dinsel, büyüsel, iyileştirici, toplumsal ve cinsel rolleri belirleyici, bağlı bulunan topluluğu işaret edici özelliğidir.” (Kadıoğlu 2002).

Bozhöyükte dövme şu maksatlarla yapılmıştır;

a. Güzel görünmek, erkeklerin beğenisini kazanmak, evliliğe hazır olmak,

b. Şans ve baht açıklığı, evlenebilmek,

c. Kuma gelmemesi, çocuk doğurmak,

d. Küçükken nazardan korunmak, hasta olmamak ve uzun ömürlü olmak,

e. Elinin bereketli olması,

f. Yılan sokmaması ve ayağının uğurlu gelmesi.

Bunların dışında yörede (daha çok erkeklerin) hangi aşirete ait olduğunun bilin-mesi için alnın şakak tarafına ve burnun ucuna çocuğunun ölmemesi için dövme yaptır-dığı da bilinmektedir. Çocuklarda ise ölmesin diye işaret parmağı ile başparmağın ara-sındaki perdeye üç nokta şeklinde bir motif işlenmektedir.

2.2. Bozhöyük’te Dövmenin Yapıldığı Yerler ve Yapılış Şekli:

Yörede vücuda yapılan dövme yerleri cinsiyete göre değişiklik göstermektedir. Erkeklerde daha çok ellerde, isme’l-bikar denilen burun, çene, elmacık kemikleri üzerinde birer nokta şeklinde yapılmaktadır. Bayanlarda ise ellerde kollarda, ayaklarda, alınlarda, çenelerde, dudaklarda, yanak ve göğüslerde yapılmaktadır.

Bozhöyük’te alın, dudak,3 çene, bilek, el, parmak, ayak bileği, ayak üzerine dövme yaptırıldığı görülmektedir. Alında daha çok güneş işareti (¤), dudakta haç işareti (†), çenede küçük çarpı işaretleri (x) ile baklava dilimleri (◊) ve çentikler (‹), yuvarlak-lar (○) ve noktalar (●), ayak bileği ve devamında üç çemberin içinden geçen çatal işareti () ile büyük d şeklinde yarım ay (D), ayak üstünde ise alındaki işaretin düzeltilmiş şekli ile üç nokta (●●●), el bileğinde ise çentikleri artırılmış güneş işareti (☼) ve tarak (‡), el üstünde çenedeki şekillerin daha genişletilmiş biçimleri ve çentikli çarpı işareti-nin üst üçgeninde bir beş köşeli yıldız, yüzük ve orta parmakta ise küçük bir artı (+) işareti resmedilmiştir. Oval ve düz çizgiler ile noktalar olumlu bir imaj bırakırken çap-raz, köşeli ve verevine işaretler olumsuzluklara karşı tepki; artı, haç, yıldız, güneş işaretleri ve oval şekiller ise dinî bir duygu telkin etmektedir.

Bizim incelediğimiz beden işaretlerinin coğrafyası aşiretlerin yayılış sahasına göre Bağdat, Suriye ve Muş üçgeni arasındaki bölgeyi kapsamaktadır. Yöredeki bir çok aşiret, bu beden işaretlerini kullanmaktadır. Dövmeye yörede “dek, “vesm” ve “veşm”, dövme işini yapan erkeklere “dekkak”, bayanlara ise “dekkabe”, dövme yaptıran erkeklere “medkuk”, kadınlara “medkuke” denilmektedir. Dövme yapmakta kullanılan malzemeler “el-merare” denilen safra yani “öd”, “siraç” denilen idare lambasından elde edilen “is”, “Halîb Ümmül-Bint” denilen kız çocuğu annesi sütünden oluşmaktadır. 297 SBArD Eylül 2006, Sayı 8, sh. 293 – 305

Dövme “Merbaiye” denilen bahar mevsiminin başında yaptırılır. Dövme yapımında “ibre” denilen birbirine iple bağlanmış bir veya birden fazla dikiş iğnesi kullanılmakta-dır. Siraçtan elde edilen is ile kız çocuğu emziren annenin sütü, öd sıvısı bir kabın için-de karıştırılır. Bu karışım bir müddet bekletilir. Bilahare medkukun, dövme yaptıranın istediği yere dekkak tarafından işlenir. İşaretlerin şekli bozulmasın diye ergenlik döne-minden sonra dövme yaptırmayı tercih ederler.

Dinin temel kaynaklarına rağmen yasaklanan dövme, bir beden işareti olarak Bozhöyük’te kullanılmıştır. Hatta Mardin’den turistik bölgelere giderek dövme yapan kadınların olduğunu, Kapadokya civarında daha çok dövme yaptıklarını da, dövme yaptıran öğrencilerimden öğrendim.4 Ancak ellerine yaptırdıkları dövmelerin şekillerini kendileri tarif etmiş. Yörenin beden işaretleri artık unutulmak üzeredir.

3. Sonuç:

Tarihin derinliklerinden insan vücuduna taşınan beden işaretleri, kırsal kesimde bir yaşlı âdeti olarak kalırken, gelişmiş şekliyle kentsel alanda gençler arasında resim motifleriyle moda olmuştur.Bozhöyükteki beden işaretleri ise runik yazılara benzemektedir. Bozhöyük’teki geleneksel tekniklerle yapılmıştır. Yörede dövme yapmasını bilen-ler turistik bölgelere giderek bu sanatlarını Baraklar gibi geçim kaynağı olarak icra etmektedirler. Şehirlerde dövme yapan atölyeler de vardır. Karar verme merciinde bulu-nanların dövme yaptırmayı bir yasal düzenlemeyle kontrol altına almaları gerekir. Dövme üniversitelerde bir sanat dalı olarak incelenmektedir, bunun için çok geç kalma-dan ülke bölge bölge taranmalı ve bir arşiv yapılmalıdır. Dövme konusunda ressamlar, ilahiyatçılar, hekimler, sanat tarihçileri, filologlar, arkeologlar ve antropologlar bir ekip olarak çalışmalıdır.

Çalışmamızda 13 kaynak kişi ve 60 dövme terimi üzerinde durduk. Dövmenin tarihini ve Bozhöyük’teki şeklini ele aldık. Bozhöyük’te tespit ettiğimiz beden işaretleri ve oluşturduğumuz küçük sözlük bundan sonraki araştırmalara bir katkı sağlar ümidiyle incelememizi saygıyla bilgilerinize sunuyorum.



Sözlük:

Aşağıdaki kelimeler, kaynakçada gösterilen eserlerden ve kendi kaynak kişileri-mizden alınarak bundan sonraki araştırmacılara yardımcı olmak amacıyla oluşturulmuş-tur.

Ana Tanrıça: Dövmelerdeki yılan, boğa, kuş, kartal, inek, geyik, ceren, birbirine sarılı çift yılan, daire halka halhal, nokta, üçgen, sekizgen, kare, ikiye bölünmüş dört-gen, içinde yuvarlak noktaları olan geometrik şekillerin hemen tümü şu veya bu şekilde Ana Tanrıça’yı kutsamayı, dolayısıyla hayat kaynağı olan annenin doğurganlığını, döl bereketini, kadın rahmini, anne karnına düşen spermin yumurtayı döllemesini, ceninin gelişim evrelerini ve nihayetinde hayat ve ölümü imgeler.

Arap harfleri motifi: Gaziantep yöresinde erkeklerde görülen dövme şekilleridir.

Ay motifi: Yaşam kaynağını, sonsuz yaşam isteğini simgelemektedirler

Ayyıldız motifi: Kadıoğlu’nun 1994 yılında Çankırı’da bir Türkmen köyünde yaptığı çalışmada ise 50-55yaş civarındaki kadınlarda, burnun üst kısmı ve alnın orta-sında bulunan ay-yıldız şeklinde dövmenin dışında vücudun başka hiçbir yerinde döv-menin bulunmaması dikkati çekmiştir.

Ceren motifi: Çene altından başlayarak, boyunda devam eden ve iki göğüste şekillenen ceren motifidir.

Tarak ve ayna motifi: Kadınlarda el üstü ve ayak bileklerinde rastlanan tarak ve ayna şekilleridir.

Halka motifi: Dövme desenleri arasında ayak bileklerinde halka motifleri önemli yer tutmaktadır.

Dek: 1. metin, teks. 2. büyük aşık kemiği. 3. puan. 4. dövme. 5. benek.

Dekkak : Dövme işini yapan erkek.

Dekkake: Dövme işini yapan kadın.

Deri: Deri eşsiz ve son derece ilginç bir organdır.Bir yetişkinin bedenini kapla-yan deri ortalama olarak 3 m2 den biraz fazladır ve ağırlığı tüm vucut ağırlığının % 15 i kadardır. 1 cm2 deride milyonlarca hücre, sıcak, soğuk ve ağrıyı hissetmek için binlerce sinir ucu vardır. Ayrıca yağ bezleri, kıl dibi kesecikleri ve ter bezleri derinin parçasıdır. Bu karmaşık yapıyı besleyen milyonlarca kılcal kan damarı da ınanılmaz bir şebekeyle deriye yayılmıştır. Ortalama deri kalınlığı yine yetişkin bir insanda 2,5 mm ye kadar olmakla beraber yer yer çok ince (örneğin göz kapaklarında) yer yer de el araları ve ayak tabanlarında olduğu gibi çok kalındır.

Dermis: Epidermisin altındaki tabakaya denir. Derinin % 90 ını oluşturur. Bu tabakada güçlü beyaz lifler ve içinde damarların, kas hücrelerinin,sinir hücrelerinin, lenf kanallarının, kıl foluküllerinin ve bezlerin bulunduğu bu tabaka asla piercing uygulan-maması gereken tabakadır.

Dolgu: Derinin altında iğne ve iplikle açılan boşluğa zerk edilen dövme malze-mesi.

Dövme boyası: Dövme için üretilmiş özel boyalar.

Dövme fuarı: Uluslararasılaşan ilk dövme fuarı 1970 yılında yapıldı.

Dövme iğnesi: Paslanmaz çelikten yapılmış özel iğneler.

299 SBArD Eylül 2006, Sayı 8, sh. 293 – 305

Dövme sanatı: Avrupa’da bir bir güzel sanatlar dalı olarak kabul edilmektedir. Ülkemizde de tez konusu olarak ele alınmaktadır.

Dövme : Yok edilemeyen bir boya maddesinin belirli bir teknikle derinin alt yü-zeyine işlenmesidir.

Dövmenin acısı: Dövme, yapıldığında acı verir ama, bu keyifli bir acıdır. Bu acı daha sonra bedenine güzellik katar, ona yeni anlamlar yükler. Kadınlar için zarifliğin, soyluluğun, güzelliğin; erkekler için gücün belirtisidir. Kötülüklerden koruyacağına, ömrü uzatacağına inanılır.

Dövün: Dövmeyi yaptıracak kişi veya “gurbet” tarafından belirlenen şekillerin yanmış kibrit çöpü yardımı ile vücut üzerine çizilmesi.

Dövün motifi: 1991 yılında Gaziantep Barak bölgesinde yapılan araştırmalarda 40-45 yaşın üzerindeki erkek ve kadınların el, yüz ve vücutlarında yörede “dövün” ola-rak adlandırılan dövmelere rastlanmıştır. Bu kişilerde el, yüz ve vücudun çeşitli bölüm-lerinde dövün bulunur; 18-20 yaş civarı genç kızlarda ise yalnız sağ yanakta bir nokta şeklinde dövün yer alır.

Dudak dövmesi: Kadın dudaklarındaki yoğun dövmelere dair rivayetler çeşitli. Birine göre, İslam öncesi zamanlarda Mekke pazarında bir erkeğin bir kadını zorla öp-mesini protesto eden kadınlar, dudaklarını boyamışlar ve dudak dövmesi böylece baş-lamış. Bir başka rivayette de bu dövmenin utanç belgesi olarak yapıldığı anlatılıyor.

El-Merare : Dövme yapmakta kullanılan safra veya öd gibi malzemelerin genel adıdır.

Epidermis tabakası: En üst tabakadır. Deriyi oluşturan hücreler epidermisin %95 ini oluşturur. Üst derinin altı ise yağ bezi adı verilen dokudur. Dolayısıyla piercing takı-sının uygulanacağı bölge burasıdır. İğne derinin en fazla 1mm altına girecek şekilde ayarlanır.

Gölgeleme: Resimde gölge oluşturma, gölge ile resme hacim verme.

Gurbet: Gaziantep Barak bölgesinde geçimini dövme yaparak, boncuk, iğne gibi ufak tefek gereçler satıp, karşılığında yumurta, arpa, buğday vb. alarak karşılayan küçük gezici gruplar.

Gurbet motifi: Gaziantep yöresinde “gurbet” adı verilen, geçimini boncuk, iğne gibi ufak tefek gereçler satıp, karşılığında yumurta, arpa, buğday vb. alarak karşılayan küçük gezici gruplar tarafından, 15-20 yıl öncesine kadar isteyenlere dövün yapıldığı, şimdi ise bu uygulamanın devam etmediği belirtilmiştir. Dövün yapılmadan önce, döv-meyi yaptıracak kişi veya “gurbet” tarafından belirlenen şekiller yanmış kibrit çöpü yardımı ile vücut üzerine çizilir. Üç ya da dokuz adet halinde (bu rakamların mistik özelliği bilinmektedir) bir araya getirilerek sıkıca bağlanan iğnelerle deri dövülür; ko-yun ödü ve kazanların altından toplanan isle hazırlanan karışım, bu dövülme sırasında altderiye yerleştirilir. Kabuk bağlayan bu yara zamanla iyileşir ve desen belirir.

Günedoğu’da dövme modası: Bu coğrafyadaki dövme, yaşlı modasıdır.

Güneş motifi: Erkeklerin sağ şakaklarında dokuz noktayla yapılmış güneş kursu, onu taşıyanın her daim sağduyulu, akıllı ve zeki olacağına, ahrette yanmayacağına dela-letmiş. Çok rastlanan güneş ve ay motifleri yaşam kaynağını, sonsuz yaşam isteğini simgelemektedirler.

Haç motifi: Haç motifi Hıristiyanlığın bir simgesi diye bilinse de gerçekte bu motifin tarihi çok daha eskilere uzanıyor. Renkleriyle birlikte uğurlu yön bildirdiğine, kötü bakışların etkisini yok ettiğine inanılıyor. Ucu içe dönük okun deldiği daire ise döllenmenin bir göstergesi olarak doğurganlık ve bereketi simgeliyor.

Halîb Ümmül-Bint: Bebeği kız olan annenim dövme yapımında kullanılan taze sütü.

Hapishane veya askeriye tekniği: İğneye iplik sarıp boyaya daldırarak derinin alt yüzeyine işleme yöntemiyle dövme yapmak.

<span>Hayat ağacı motifi</span><span>: </span>Kadınlarda boyundan göğüse inen hayat ağacı motifi Ana Tanrıça inanışından kaynaklanıyor. Hayat kaynağı annenin doğurganlığını, ceninin geli-şim evrelerini ve nihayet hayat ile ölümü imgeliyor.

İbre : Dövme yapımında kullanılan dikiş iğnesi ve ipleri.

İs: Dövme yapılırken en çok kullanılan boya maddesi istir. İsle birlikte çivit, antimuan tozu, kavrulup dövülmüş kemik tozu, çeşitli bitki özleri, safran ve kına da kullanılır. Bu malzemelere göre deride beliren izler kırmızıya yakın bir tonda olabilir.

İsme’l-bikar: Erkeklerde daha çok ellerde , burun, çene, elmacık kemikleri üze-rinde birer nokta şeklinde yapılan dövmelerin genel ismidir.

Japon tekniği: Çok canlı renklerle ejderha resimlerinin işlendiği dövme şekli.

Kabuk: Dövme yapılan organ mendille silinip bezle sarılıyor, yara yaklaşık üç gün içinde kabuk bağlıyor, kabuk sıyrılınca dövme ortaya çıkıyor.

Kentsel yaşamda dövme modası: Günümüzde Batı’da çok yaygın bir uygulama alanı bulunan dövme, kentsel yaşamda özellikle gençler arasında giderek daha çok ilgi çeken bir süslenme biçimine dönüşmüştür.

Kontur: Resimde nesneyi belirgin gösteren çevre çizgisi.

Medkuk : Dövme yaptıran erkeklere verilen addır.

Medkuke : Dövme yaptıran kadınlara verilen addır.

Merbain : Baharın soğuk geçen günlerine verilen addır.

Merbaiye : Dövme yaptırma zamanı, baharın başlangıç zamanına verilen ada denir.

Mezar motifi: Kızılcahamam’da “Yenge Mezarı” olarak anılan kadın mezarla-rının başucuna konulan tahta işaretleri dövmelerde görülmektedir..

Pasifik yerlileri veya Eskimo tekniği: Çapa biçiminde bir çubuğun üzerine başka bir çubukla çekiçleme vurarma yöntemi ile dövme yapma.

Pirsing: İğnenin iliğine geçirilen iple deriye boya işleme, küçük takılar takma. 1980’lerde sektörel uygulamaya geçen dövme ve beraberinde İngilizce bir kelime olan piercing ile birlikte anılmaya ve sektör haline gelmeye başladı.

Runik motif: Köktürk işaretlerine benzeyen, daha çok verevine ve köşeli dövme işaretleri.

Rus tekniği: Rus mafya üyeleri hapishanedeyken ellerine dört duvar arasında ol-duklarını anlatan beş nokta veya ihbarcı olmadıklarını anlatan ve görmedim, duymadım, konuşmadım anlamına gelen üç nokta dövmelerini yaptırırlarmış.

Samuel O’Reilly tekniği: Dövme makineleriyle uygulama yapılmaktadır. İlk elektrikli dövme makinesi 1890’lı yıllarda kullanılmıştır.

Sirac : İdare lambasından elde edilen istir.

Sterlizatör: Kullanılacak aletler mutlaka steril edilmiş olmalıdır. Sterilizasyon; kullanılacak malzemelerde ısı ve çeşitli deterjanlarla sağlanmaktadır. Parçalar ultrasonic cleaner (bu cihaz, ses dalgalarıyla metalin üzerindeki boya kan gibi parcaları söker atar) cihazı ile temizlendikten sonra, özel deterjanda bekletilir 1saat, daha sonra kesin sterili-zasyon için kuru hava sterilizatöründe (dişçilerin kullandıkları cihaz) 1saat ısıya tabi tutulur ve böylece tüm viral, mikobiyal ve bakteriyel enfeksiyonların önüne geçilir. Bir dövmecide kuru hava sterilizatörü bulunması zorunludur.

Tatto: Mitolojide ise dövmeyle ilgili çok çeşitli söylentiler vardır. Evrenin tanrı-ları, dövme tanrısı ve balıkların desenleri ile renklerin yaratıcısı Bilge Tohu’nun bilgece bakışları altında Ta Tau sanatını icra etmişti. Ta Tau bugün Tattoo adıyla anılan dövme-ye adını veren tanrı olarak bilinir. Bir gün Mata Mata Arahu ve Tura-i Po adındaki tanrı-lar Tanrıça Hina’yı baştan çıkarabilmek için yeryüzüne indiler. Ve vücutları mavi de-senlerle kaplandı. Bundan sonra insanlar kendilerini tanrılara beğendirmek için vücutla-rını farklı farklı desenlerle kapladılar. Ve herkes aslında tanrıları taklit etti. 18. yüzyılın batı denizcileri ise vücutlarına köpekbalığı, yunus, kılıç, çapa resimleri çizdirmiş, sevgi-lilerinin isimlerini yazdırmışlardı. Bazı figürler ise denizde yol aldıkları her beş bin mili ifade ediyordu.

Toz tekniği: Dövme yapmada isin yanı sıra kül, çivit, antimuan tozu, kibrit tozu, güherçile, kavrulup dövülmüş kemik tozu, çini mürekkebi, susam yağı, çeşitli bitki özle-ri, safran, hayvan ödü ve kına katkı maddesi olarak kullanılır.

Tüy tekniği: Güneydoğu’da herhangi bir kümes hayvanının tüyünün ucuna iplik-le bağlanan iğneyle uygulanır. Burada kullanılan boya malzemesi anne sütü ve is (ku-rum) ten elde edilir.

Ultrasonic cleiner: Temizleme cihazı.

V motifi: Karın üzerinde V veya V’li haç işareti, baş ağrısını önlermiş.

Vesm: Dövmenin Arapçadaki karşılığıdır, bk. dek.

Yakma tekniği: Diğer bir teknik, açılan yarıklara barut, kibrit ve güherçile içeren karışımları yayarak ateşlemektir. Yanan deride hiçbir zaman çıkmayan mavi bir yanık izi oluşur.

Yıldız motifi: Bozhöyük’te çapraz işaretinin üstündeki üçgenin içerisinde ay-yıldızdaki gibi beş köşeli yıldız vardır.



Kaynak Kişiler:

Aşağıdaki 13 kadının beden işaretleri değerlendirildi.

(60 yaşında, Billok aşiretinden, Bozhöyük köyünden),

(65 yaşında, Şeyhguri aşiretinden, aslı Bağdat’a dayanıyor),

(60 yaşında, Korçi aşiretinden, aslı Mardin’in Arban köyüne dayanıyor),

(58 yaşında, Kolçi aşiretinden, aslı Mardin’in Badin köyüne dayanıyor),

(65 yaşında, Tat aşiretinden, aslı Suriye’ye dayanıyor),

(60 yaşında, Kemes aşiretinden, aslı Mardin’in Sultan köyüne dayanıyor),

(62 yaşında, Şeyhguri aşiretinden, aslı Bağdat’a dayanıyor),

(70 yaşında, Şeyhan aşiretinden, Aslı Muş’a dayanıyor),

(50 yaşında, Derkesi aşiretinden, aslı Mardin’in Arban köyüne dayanıyor),

(80 yaşında, Baravi aşiretinden, aslı Cizre’ye dayanıyor),

(60 yaşında, Şüküra aşiretinden, aslı Mardin’in Duyuran köyüne dayanıyor),

(70 yaşında, Derkesi aşiretinden, aslı Mardin’in Büyükayrık köyüne dayanıyor),

(60 yaşında, Here aşiretinden, aslı Mardin’in Gurs köyüne dayanıyor).

KAYNAKÇA:

BULUT Faik (2002), “Dövme”, Atlas Dergisi, Sayı 113, Ağustos, s. 36-54.

CAN İbrahim (1991), Beden Resimleri “Dövme”, İstanbul: Marmara Üniversitesi Sos-yal Bilimler Enstitüsü Resim Bölümü Resim Anasanat Dalı, Yüksek Lisans Te-zi.

DAVUDOĞLU Ahmet (1983), Sahihi Müslim Tercüme ve Şerhi, İstanbul: Sönmez Neşriyat, Cilt 9, 511-512.

DİYARBEKİRLİ, Nejat (1972), Hun Sanatı, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, s. 59-60

DURMUŞ İlhami (1983), İskitler (Sakalar), Ankara: TKAE yayınları: 141.

GÜLEN Abdülkadir (1975), “Mardin’in Kızıltepe Yöresinde Dak ve Döğmeler”, Türk Folklor Araştırmaları,Cilt 13, Sayı 311, s. 7334-7335.

HANÇERLİOĞLU Orhan (2000), “Dövme”, Dünya İnançlar Sözlüğü, (3. baskı), İstan-bul: Remzi Kitabevi, s. 122.

İVGİN Hayrettin (1979): “Gerede’nin Aşağı Ovacık Köyünde Mezar Taşları”, Türk Folkloru, Cilt: 1, Sayı: 1, s. 20-22.

KADIOĞLU Nihal (1996), “Anadolu’nun Bazı Yörelerinde Dövme Adeti ve Bu Adetin Çağdaş Yaşamdaki Yeri”, I. Türk Halk Kültürü Araştırma Sonuçları Sempozyu-mu, Bildiriler I, Ankara: Hagem Yayınları, s. 222-227.

KADIOĞLU Nihal (2002), “Anadolu’nun Bazı Yörelerinde Dövme Adeti ve Bu Ade-tin Çağdaş Yaşamdaki Yeri” ve “Doğunun Tenindeki Nakış”, Atlas Dergisi, Ağustos, Sayı 113.

KARAMAĞRALI, Beyhan (1980), “Türk Damgalarının Devamlılığı Hakkında”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Yıl:2, Cilt:2, Sayı:9, s. 18.

KAŞGARLI Mahmud (1998), Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi I, Cilt I, (4. baskı), (Çeviren: Besim Atalay), Ankara: TDK yayınları, s. 55-58.

KUM Naci (1963), “Türkmen Barakları”, Türk Etnografya Dergisi, Sayı: VI, 1963, s. 27-65.

ONAY Ahmet Tâlat (1996), Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, İstanbul: MEB ya-yınları,, s. 193-194.

ÖRNEK Sedat Veyis (1978), Budunbilim Terimleri Sözlüğü, Ankara: TDK yayınları, s. 388.

TAŞGIN Ahmet (2001), “Siverek’te Dövme Geleneği”, Tarihte Siverek Sempozyumu Bildirileri, Siverek Kaymakamlığı: 13-14 Ekim 2001, s. 229-233.

YARAN Rahmi (1994), “Dövme”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. 9 İstanbul: Diyanet Vakfı yayınları, s. 521.

304 Mehmet HAZAR

YILDIRIM Deniz (2000), Baraklar ve Dövme, Ankara: Anakara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Sosyal Antropoloji Bölümü Etnoloji Anabilimn Dalı, Lisan Tezi.

İnternet adresleri:

http://ucmorlale.com/

http://www.anatoliatattoo.com/

http://www.diptattoo.com/

http://www.diyarbakirsanat.org/

http://www.dovme.net/

http://www.ekoses.com/

http://www.folklor.org.tr/

http://www.hurriyetim.com.tr/haber/

http://www.rgbgrup.com/tattooo/

http://www.yasamdersleri.com/

http://www.zaman.com.tr/2002/08/02/kultur/

1 Yönetmen İlhan Bakır’ın bir Ada Film Atölyesi olan Beden Ayetleri Belgeseli gibi biz de kaynak kişile-rin resimlerini kaydettik.

2 Dicle Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Çağ. Türk Lehç. ve Edb. Bölümü öğrencilerinden Züleyha Ramazanoğlu bizim için Kızıltepe-Bozhöyük’te dövme yaptırmış 13 kadınla görüşerek resimlerini kayıt altına aldı. Künyeleri için bk. kaynak kişiler.

3 Cahiliye döneminde Arap kadınlar erkekler tarafından dudaklarının zorla öpülmesini boykot etmek için dudaklarına yoğun bir şekilde dövme yaptırırlarmış (Bulut 2002: 36-54).

4 Dicle Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Çağ. Türk Lehç. ve Edb. Bölümü öğrencilerinden Senem Karadaş (Kırşehirli).

Dr. Mehmet HAZAR

Dicle Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü Öğretim Görevlisi, Diyarbakır, mhazar@dicle.edu.tr. SBArD Eylül 2006, Sayı 8, sh. 293 – 305
https://onturk.org/2011/05/07/1470/Alıntıdır.



KARAKEÇİLİ YÖRÜK AŞİRETİNİN TARİHİ

Bir milletin kültürü,geçmişinden süzülüp gelen maddi ve manevi değerlerin bütününden meydana gelir. Büyük Türk milletinin tarihi dünya tari...