31 Mart 2018 Cumartesi

OGURLAR (BULGARLAR)

Ä°lgili resim



Bulgarlar için de 150 yıldan fazla bir zamandan beri menşe aranmış veUrallı, Fin, İslâv, Tatar vb. asıllı oldukları iddia edilmiştir823. Nihavet Türkasıldan geldiklerine dair önce Vâmbeıy tarafından ileri sürülen görüş824 G.Feher'in arkeolojik ve Gy.Nemeth'in linguistik araştırmaları ile kesinlik kazanmıştır.Kavim adı olarak "Bulgar" kelimesi 5. asrın 2. yansından öncemevcut değildi; ilk defa, 482 yılında, Bizans imparatoru Zenon'un, Do-ğuGot'larınakarşı savaşmak üzere, askerî yardımlarına müracaat ettiği Karadenizkuzeyindeki topluluk ismi olarak ortaya çıkmıştır825. Bulgar adı birtarihî hâdiseden doğmuş idi: Avrupa Hun hükümdarı Attila'nın ölümü üzerineevlâtları ile tâbi kavimler arasında patlak veren mücadelelerde Attila'mn2. oğlu Dengizik'in 469'da ölümünden sonra, bunun küçük kardeşi İrnekidaresinde Orta Avrupa'yı terkeden Hun kütleleri Karadeniz kıyılarındabuluştukları başka Türk zümreleri ile karışmışlardı26. Bu karışmadandoğan yeni topluluk Türkçe "Bulgar"827 diye anılmağa başladı. Başlangıçtan765 yılına kadar Bulgar hükümdarlarının adlannı ve hakanlık sürelerini gösterenve bugün ancak, daha geç zamandan kalma bir Rus kronikinde İslâvcatercümesine sahip olduğumuz "Bulgar hakanları listesinde İrnek, Bulgarhükümdar sülâlesinin atası olarak görünmektedir.Hun kütleleri ile karışan bu Türklerin asıl adı MOgur"du ve Tuna ağzındanVolga'ya kadar Karadeniz kuzeyi bozkırlarında, daha sonraki Peçeneklerve Kumanlar gibi ayrı boy birlikleri hâlinde oturuyorlardı: Saragur (Sarı/Ak/Ogur),Bittigur (Beş-Ogur), Ultingur~AUziagir (Altı-Ogur), Kutri-gwrKuturgur{"Tukurgur" = Dokuz-Ogur) Ungur~ Hunugur~ Onugur (OnOgur),Utigur~l)tuıgaT (Otuz-Ogur) . Bizans tarihçisi Priskos (5. asır)'un,Sabarlar tarafından Ural dağlarının doğusundaki yurtlarındanuzaklaştırılarak Karadeniz düzlüklerine geldiklerini (461 - 465'lerde) bildirdiğiOgur Türkleri, aynı tarihçiye göre o zaman üç grup teşkil etmekte idiler:Saragur, Urog (Ogur) ve On-Ogur. Bunlar Avarların önünden batıya çekilenSabarlann karşısında tutunabilmek için Bizans'a elçi göndermişlerdi.Son araştırmalara göre, Ogurlar büyük göçten önceki yurtlarında da üçzümre hâlinde idiler: Doğu zümresi (Seyhun-Çu nehirleri ve Çalkar Gölühavalisinde: On-Ogurlar) M; orta zümre (bugünkü Kazak-Kırgız bozkırı veEmba nehri boyunda -ihtimal- Otuz-Ogurlar) ve batı zümresi (Yayık nehrihavalisinde -herhalde- Dokuz-Ogur'lar)31. Bu sıralarda Saragur (Ak-Ogur)kütlesine karşılık ötekilerin "Kara Ogur"832 kanadını teşkil etmiş olmaları833muhtemeldirOgurlar Oğuzların kardeşleridir. Herhalde birbirlerinden çok erken devirlerde(en geç MÖ. 3. asırdan önceleri) ayrılmış olmaları (bk. yk. Türklerinyayılmaları) dolayısiyle, dillerinde bazı fonetik değişmeler meydana gelmiştir.En açık fark da ana Türkçe'deki Z sesinin Ogur lehçesinde R'ye çevrilmişolmasıdır. Aslında "Oğuz" tâbiri doğrudan doğruya "Türk boylan" mâ-nasına geldiğine göre, doğuda kalan ve Z sesini kullanmağa devam eden anakütleye karşılık, onlardan batıya doğru ayrıldıktan sonra R'li lehçe konuş-mağa başlayan Ogurlann (Batı Türklerinin) adlarında da bu fark dikkati çeker:Oğuz-Ogur . Yukarıdaki Ogur boy birlikleri de sırasıyla: 5 Oğuz, 6Oğuz, 9 Oğuz, 10 Oğuz ve 30 Oğuz demektir835. Nitekim Doğu Türklerindede böyle boy sayısı ile adlandırılmış birlikler vardır (bk. yk. Oğuzlar). Oguriehçesindeki diğer bir ayrılık da söz başındaki y yerine d söylenmesidir (meselâ,yılan-düom vb.). Eski Grek coğrafyacısı Ptolemaios (M. 160-170) Hazardenizine dökülen Yayık nehri (bugün Ural nehri. Asıl Türkçe ad 18. asır2. yarısında Ruslar tarafından değiştirilmiştir)'nin adını Daih (aix) şeklindebelirtmiştir ki, bu ad Bulgarların atalarının M. 2. yüzyılda Batı Sibirya'daİtil (Volga)'e doğru uzanan bozkırlarda yaşadıklarım belgelemektedir.Ogurlann tarihi çok daha geri gitmektedir. Bunların, M.Ö. 3. yüzyılsonlarına doğru Tanrı Dağlan eteklerinde oturan U-sun(Wu-sun)'larla ilgiliolmaları muhtemeldir837. Ancak bu ilgi, daha ziyâde, yukanda Kumanlarmünasebetiyle bahsettiğimiz U-sunların oturdukları sahaya (belki daha öncekiyurtlan) taalluk ediyor görünmektedir. Çünkü aynı tarihte Ogurlanndaha kuzeyde Kobdo, Tarbagatay bölgesinde yaşamakta olduklarına dairdeliller vardır. Burada, Çin kaynaklan "Ho-chieh" veya "Wu-chieh"(=Hu-kie veya Wu-kie, P. Pelliot, 1920; Wu-kie, Hu-kie, U-k'it, F. Hirth,1899; Ho-ku, L. Ligeti, 1940) adlı bir kavimden söz ederler838. R Hirth adınÇince şeklinin, asıl söylenişi "Ugır" (Uygur değil) olan bir kelimeden gelebileceğinisöylemiştir839 ki, bu ad onu doğrulayan Gy. Nemeth'e göre840 Türkçe"Ogur"dan başka birşey değildir841. M.Ö. 3. yüzyıl başlarında Orta Asya'daOgurlann en mühim kollarından biri, Çin kaynağında Orta ve Güney İrtiştaraflarında oturdukları ve Çin'e sansar, beyaz ve gök tilki ("Kun-tsun" =Kırsa ~ Karsak-bozkır tilkisi), bilhassa sincap derileri getirdikleri bildirilenTing-ling'ler842'dir. Bu meşhur sincap kürkü tacirlerinin adı da Türkçe'dir:Ting-li=Teyin'li=Sincap'lı843. Bütün Ogurlar esasen kürk ticareti ile tanınmışlardı. Kıymetli kürkler arasında sincap derisi başta geliyordu844.Ogur Türklerini, daha ziyâde hayvan yetiştirici kardeşlerinden ayıranbu kesif avcıhk ve kürk ticareti yanında, onların başka bir hususiyetleri de,batıda bulundukları coğrafî bölgenin şartları gereği, iyi çiftçi olmaları idi.Her çeşit ziraati ve meyveciliği zamanma göre en yüksek seviyede yapıyorlardı.O tarihlerde Macar diline giren Ogur Türkçesi kelimeleri (bk. Hazarhakanlığı) bunun delilleridir.Batı Sibirya'daki yurtlarında iken, Orta Asya'da Çi-çi Tanhu devletininçöküşünden (M.Ö. 36) sonra aynı bölgeye çekilen Hun kalıntıları ile komşuoldukları anlaşdan Ogurlann, daha sonra batıda sür'atle bir dünya imparatorluğudurumuna giren Avrupa Hunlarına bağlandıkları, bilhassa SaragurlarınAttilâ zamanındaki rollerinden bellidir. Hun imparatorluğu parçalanıpmerkezî otoritenin kaybolması (460-470 yıllan) üzerine, bu defa Hun kütleleriyleberaber, batıdan geldiği bilinen İrnek etrafında toplanarak, Bulgardevletini kurdukları görülüyor. Ogurlar İrnek'in halefi Mundo (Muncuk?)ve ondan sonra gelen 4 hükümdar zamanında, 550'lere kadar, aralarındakibirliği sürdürmüşlerdi. Bu tarihlerde şöyle yayıldıkları tesbit edilebiliyor:Kafkasların kuzeyinde (Azak'ın doğusunda) On-ogurlar, Don-Volga dirsekleribölgesinde Otuz-ogurlar, Dnyeper'e doğru bozkırlarda Do-kuzogurlar5. Bunlardan doğudakiler sırasiyle Sabarlann ve -Gök-Türk hâ-kimiyeti Azak Denizi'ne ulaştığı zaman (576'lar)- Gök-Türklerin idaresinegirmişlerdir. Menandros'a göre, Otuz-ogur hükümdarı Anagaios (Türkçe aslı:Ana-aga?) tarafından tâyin edilmiş olan Ak-kağan adlı kadın başbuğ,Gök-Türklere bağlananlardandı847.Batıdaki Dokuz-ogur (Kara-Bulgar?)'lar ise, yıllık vergi aldıkları Bizansile bazan dost, bazan hasım olarak münasebetlerini devam ettirdiler. İslâvkütlelerini ileri sürerek Bizans'a yaptıkları sürekli baskı, İmparator Anastasios(491-518)'u, başkent İstanbul'un korunması için, "uzun sur"u yaptırma-ğa zorlamıştı . 530'larda ise Bizans generali Belizarios kumandasında İtalyasavaşlarına katılmışlar, 549'da Longobardlarla çarpışan Gepidlere 10 binsüvari ile yardım etmişlerdi. Fakat Bizans -tıpkı Çin gibi.- Türklere karşı oynayageldiğioyunu Ogur'lara da tatbik etti. Dokuz-ogur ve Otuz-ogur kardeşlerinarasını açtı, birbirleri üzerine saldırttı. Mağlûp olan Dokuz-ogur-lardan bir kısmını (2 bin aile) Trakya'ya yerleştirdi. Otuz-ogurların Balkanlardaanî bir yürüyüşle İstanbul yakınlarında görünmelerinin (550'de) artıkbir faydası yoktu. Karadeniz kuzeyindeki Ogur hâkimiyetinin zayıflaması,Avarlann, yollarında rastladıkları Ogur-Bulgar Türklerinden bazı kütleleriberaberlerine alarak batıya doğru sür'atle ilerlemelerini (558'i takip edenyıllarda) kolaylaştırdı. Bayan Hakan'ın emrinde Dalmaçya'da savaşan Bulgarlar,626 İstanbul kuşatmasında Avarlara yardımcı kuvvetler teşkil etmiş-lerdi. Bunlar Balkanlar'a, Kuzey İtalya'ya, Macaristan'a yayıldılar. Avarlardanmemnun olmayan 9 bin kadar Bulgar ailesi önce Bavyera'ya, sonra italya'yataşındı (7. asnn 2. yansı).


BULGAR DEVLETLERİ


A. BÜYÜK BULGARYA


Devlet teşkilâtı düzenindeki ilk Bulgar birliğinde On-ogurlann çoğunlukoldukları anlaşılmaktadır. Bunlar 6. yüzyıldan itibaren Bizans, Ermenive Süryanî kaynaklarında Kuzey Kafkasya'da gösterilmişlerdir, hattâ buraya"Patria Onoguria" (On-ogurlann yurdu) denilmiştir (700'ler). 8. asnn ilk yansındada Azak denizine doğru yayıldıkları görülüyor849. İslâm kaynaklarındaki,bilmece gibi, okunup açıklanması güç "V.n.ndr, V.I.ndr, vb." adlı kavmin850bunlar olması lâzımdır (On ogundur=On-oğur)851.630'da Orta Asya'da Gök-Türk imparatorluğunun fetret devresine girmesiüzerine, Hazarlar gibi Bulgarlar da idareyi kendi ellerine alarak "Bü-yük Bulgar" devletini kurdular. Bunda aynı zamanda Avarlann, 626'daki ba-şarısız İstanbul kuşatmasını müteakip hakanın ölümü (630) üzerine, Balkanlardave Doğu Avrupa'da herhangi bir siyâsî nüfuz iddiasında bulunamıya-852cak kadar zayıf düşmelerinin de tesiri ihtimal içindedir . Devletin kurucusubaşbuğ Kourt (—Kurt) 853 Doulo adındaki hükümdar sülâlesine mensupidi. O. Pritsak'a göre bu hanedan tâ Mo-tun (=Biktun. M.Ö. 209-174)'danberi Hun tanhuları yetiştiren ünlü Tu-ko (Tu-ku) âilesidir (Çince'deki şeklTu-ko-d'o-klak, duo-klo=Doulo)854 ki, bu suretle Bulgar hükümdar sülâlesi(İrnek ve ondan 300 sene önce hüküm sürdüğüne -Hakanlar listesinde- işaretedilen Avitokhol855 yolu ile) Asya Hun tanhuları ailesine bağlanır*56.Kurt'un dağınık Ogur kabile birliklerini birleştirerek siyâsî teşkilât meydanagetirdiği ülkesine "Büyük Bulgarya" ("Magna Bulgaria") deniyordu. Fakatdevlet uzun sürmedi; Herakleios devri Bizans'ı ile oldukça sıkı münasebetlerdebulunduğu anlaşılan kurucusunun857 ölümünden (665) az sonra, komşuHazar hakanlığının baskısından parçalandı. Çoğunluğu Otuz-ogur olan birkütle kuzeye çekildi (Dış-Bulgarlar=İtil Bulgarları); Kurt'un oğullarındanBat-Bayan, Hazarlara tâbi olarak, Macarların ve On-ogur Bulgarlarınbaşında Kafkasya'daki yurtta kaldı. Bugünkü Balkarlann bunların halefleriolduğu sanılıyor858. Bat-Bayan'ın küçük kardeşi Asparuh*59 kalabalık Bulgarkütleleri ile Tuna'ya yöneldi (Îç-Bulgarlar). Balkanlara geçti (668) ve elverişlitoprakları zaptederek yeni Bulgar devletini kurdu (679) ve bu devlet,yıllık vergiye bağlanan Bizans tarafından 681 tarihli anlaşma ile tanındı860.



B- TUNA BULGAR DEVLETİ


Asparuh(679-702)'un, imparator Konstantinos IV'ün mukavemet te-şebbüslerini kırarak Dobruca'nın güneyinde kurduğu ve kısa zamanda askerî,siyâsî yönlerden geliştirdiği devlet İtil Bulgarları'nınkine nisbetle "küçük"sayılmış olmakla beraber, Ogur Türkleri tarafından kurulan en uzun ömürlüsiyâsî teşekküldür. Devletin sağlam temellere oturtulduğu, Bizans ve Avarimparatorlukları gibi iki büyük güç arasında varlığını korumasından anlaşı-lır. Dışarıdan gelen Bulgar Türklerinin (bunlara ilmî yayınlarda proto-Bulgar da denir) Balkanlardaki İslâv kütlelerini maharetle kendilerinebağladıkları görülmektedir. Umumiyetle kabul edildiğine göre Bulgarlar,devlet fikrine yabancı olarak ufak kabile hayatı yaşayan İslâv halka vatan,devlet ve millet kavramlarını öğretmişler861, onları teşkilâtlandırarak862, dahasonra Bizans'a karşı kendilerini koruma kabiliyeti ile donatmışlardır863.Tuna Bulgar devletinin en sıkı siyâsî münasebetleri şüphesiz Bizans ileidi. Hazar prensesi ile evlendiğini gördüğümüz imparator Justinianos H'nin,Bulgar ham 7erve/(702-718)'in yardımı ile 2. defa tahta çıktığı (705) bilindiğigibi, Bizans tarihçisi Agathon, 713 yılında İmparator Philippikos'un düşüşü*nü Bulgarların Bizans topraklannda ilerlemesine bağlamıştır864 ki, bu dadevletin kısa zamanda kazandığı kudreti ortaya koyar. 716 yılında Bizans ileyapılan bir ticaret anlaşması sonucu olarak, 717-718 yıllarında İstanbul'unAraplar tarafından kuşatılmasına karşı, başkent ortaklaşa müdafaa edilmişti.Bu işbirliği Bulgar devletine iktisadî imkânlar ve huzur sağlıyordu865. Ancak 8.asır ortalarında hakanlıkta iç mücadeleleri ve hanlardan bazılarınınöldürülmelerini fırsat bilen Bizans, Bulgarya'ya üst-üste seferler tertipledi(imparator Konstantinos V. Kopronymos, 741-775 zamanı) ve tahribat yaptı.Nihayet 9. asır başında, Orta Avrupa'da Avar hakanlığının Franklar tarafındantam bir çöküntüye götürüldüğü yıllarda Krum866 adlı ünlü bir Bulgarhükümdarının iktidara geldiği görüldü (803-814). Güney Macaristan ileTransilvanya'yı hanlık sınırları içine katan "mahir harp adamı ve aydın teşkilâtçı"Krum86 gibi kudretli bir komşudan ürken Bizans imparatoru NikephorosI, erken davranarak onu baskıya almak düşüncesi ile harekete geçti(811). Hanlık başkenti Pereyaslav (Preslav. Şumnu'nun güneybatısında, Çatalarköyü yanında)'ı tahrip etti ve ilerledi. Fakat hızla gelişen çetin savaşlarNikephoros'un yenilmesi, ordusunun imhası ve kendisinin savaş meydanındaölmesi ile neticelendi. Dört buçuk asra yakın bir zamandan beri ilk defa bir Bizans imparatoru düşman elinde can veriyordu. Arkasından, imparatorluğundoğu eyaletlerinden getirilen birliklerle takviyeli kalabalık ordusu ba-şında Bulgarlar üzerine yürüyen Mikhael IFyi de mağlûp eden Krum Han,âdeta Bizans'ı ortadan kaldırmağa hak kazanmış ve "altın mızrağını YaldızlıKapum,ya asmağa" 869 and içmişti O Sardika(Sofya)*yı (809'da), Niş veBelgrat şehir-kalelerini işgal ederek870 Orta Avrupa-Yakın Doğu arası enbüyük ticaret ve askerî sevkiyat yolunu kontrolü altına almıştı. 813'de Filibeüzerinden Edirne'ye ulaştı, burayı muhasara altında bırakarak sür'atle ilerledi.İstanbul'u kuşattı (814 baharı). Fakat saldırıların en hummalı zamanındaansızın ağzından, burnundan kan boşanmak suretiyle oluverdi (13 Nisan814)871.Oğlu Omurtag*72 Han (814-831) Bizans imparatorluğu ile derhal 30 senelikbir ticaret andlaşması imzalamakla isabetli bir davranış gösterdi873.Frank imparatorluğu ile uzlaşma teşebbüsleri sonuç vermeyince istemeyerekde olsa silâha müracaat eden ve Tuna-Sava-Drava havzasını almak, Maroşnehri vadisindeki, Orta Avrupa'nın -tâ Roma devrinden beri terk edilmişolan- en büyük tuzlalarını yeniden işletmeğe açmak suretiyle devletineemniyet ve büyük bir servet kaynağı kazandıran Omurtag Han zamanı TunaBulgarlarının tarihleri boyunca en parlak devirleri olmuştur. Kurulan şehirler,saraylar, geniş ölçüde inşaat ve imar, su yolları, âbideler, bu arada G.Feher tarafından harabeleri ortaya çıkarılan Pliska (Şumnu'nun kuzeydoğusundaAboba köyü yanında) ve Preslav şehirleri 4ile Madara kasabası(Şumnu'nun doğusunda) civarında yüksek bir kaya üzerinde 40 m 'lik yerikaplayan, kitâbeli, Krum Han'ın atlı kabartması o çağın hâtıralarıdır .Fakat sayıca, yerlilere nisbetle şüphesiz pek az olan Bulgar Türklüğü,yavaş yavaş, o tarihlerde yazılan bile olmayan ve yukarıdaki Grek harfleri ileGrekçe yazılı kitabelerden de anlaşılacağı üzere Bizans kültürünün tesirialtındaki İslâv çoğunluğunun etnik baskısını hissetmeğe başlamıştı. Teşkilâtlandırılanİslâvlar devlet hizmetlerine alınıyor, Türk unsurun yerlilerle evlenmeleriartıyor, idare tekniğinin zarurî sonucu olarak kalabalık yerli halkdili üst tabakada yayılıyor ve Türkler İslâvlaşıyordu. Omurtag Han'dan sonradaha da hızlanarak devam eden bu oluş (Malamır, 831-836; Presiyan, 836-852 zamanları), Boris Han 877 (852-889)'ın 864'de Ortodoksluğu resmenkabul ederek, o zamana kadar tek yaratıcı "Tangra~Tângry" (=Tanrı) inancındayaşayan Bulgarları878 Hıristiyanlaştırması ile tamamlandı. 869-870'de-kiİstanbul kiliseler toplantısında Bulgar kilisesinin müstakil piskoposlukolarak batı (Katolik) kilisesi temsilcilerince tanınması üzerine Roma'nınBalkan yarımadasındaki iddialarının sona ermesi ile879 Türk devleti büsbü-tün karakterini kaybederek İslâv-Bizans kültür çevresine girdi880



C- İTİL (VOLGA) BULGAR DEVLETİ


"Büyük Bulgarya" devletinin parçalanması üzerine İtil-Çolman (Kama)sahasına çekilen Bulgarların çoğunluğunu buraya yakın oturdukları bilinenOtuz-Ogurlann teşkil ettiği anlaşılıyor. Bölgenin yerli halkı Fin-Ugorları(Çeremis, Mordva, Zuryen, Votyak kavimleri vb.) da idarelerine alan Bulgarlarınorada Hunlardan, Sabarlardan, Uzlardan ve Hazarlardan da bazıkalıntılar buldukları muhakkaktır. Böylece bölge daha büyük sür'atle Türkleşmişoluyordu.îtil Bulgar devletinin ilk devirleri hakkında -12. asırda Volga nehir yolunahâkim olmak için Rus knezlikleri ile yapılan bazı mücadeleler dışındafazlaaydınlatıcı bilgi bulunmuyor. Ancak, Bulgarların bir müddet Hazar hakanlığınabağlı bulunmuşlarsa da, sağlam bir siyâsî teşkilât kurdukları, budevletin Moğol istilâsına kadar 5.5 asır yaşamasından anlaşılabilir. Bununsebebi, Bulgarların ziraate elverişli topraklan değerlendirebilen mahir çift-çiler olmaları, aynı zamanda ticaretten de iyi anlamaları idi. Orta İtil sahasıtabiat zenginliği ve ulaşım bakımından gerekli imkânlara sahipti. Kuzey bölgeleriniHazar denizi-İran-Kafkaslar-Türkistan ve dolayısiyle Orta Asya'dakibüyük kervan yoluna bağlayan, o çağlarda trafiği sık Volga, Kamagibi büyük nehirleri ve bunlann Ak-İtil, Vyatka, Susma, Sura vb. gibi kollarıve ayrıca verimli toprakları, otlakları, ormanları, hayvancılığı, dericiliği (Bizans'akadar yayılan "Bulgari" sahtiyanı meşhurdu), kürkçülüğü ile Bulgarülkesi, bilhassa Hazar hakanlığının zayıfladığı yıllardan itibaren sıhhatli birvarlık hâlinde gelişmişti. Bulgarlar birçok şehir ve kasabalar kurmuşlardı:Suvar, Osal, Tetiş, Cüke-tav, Züye, Kaşan, Kermencük, Kazan (eski Kazan)881. Bunlann arasında Volga-Kama kavuşağına -güneye doğru-100 kiiometre kadar mesafede İtil kıyısındaki başkent "Bulgar" şehri 9.-12. yüzyıllardaDoğu Avrupa'nın en mühim ticaret merkezi idi*®2. Doğuda Başkırtlar, batıdaBurtaslar ve Ruslar ile sınırlanan memlekette Bulgarların başlangıçta birerhan'ın idaresinde 4 grup (Bulgar, Suvar, Barsulaf İskit) oldukları, fakat 10.asır ortalarından itibaren hepsinin bir han idaresinde birleştikleri sanılmaktadır883.İtil Bulgarları hakkında en güvenilir bilgi Arap yazan İbn Fadlan tarafındanverilmiştir. Ticarî temaslar dolayısiyle İslâm dini ve kültürünün yayılmağabaşladığı ülkede, Bulgar hanı Almış, Müslümanlığı aslından öğrenmekistediğini Bağdad Abbasî halifesine bildirmiş, halîfe El-Muktedir de dinadamları ile mescit inşaı için mimarlardan kurulu bir heyeti Bulgar şehrinegöndermişti. H. 309 (M. 921-922) yılı Martında yola çıkarak başkentte Bulgarhanını ziyaret eden (Mayıs 922) bu heyetin başkam İbn Fadlan seyahatnotlarında Bulgarlardan başka Oğuzlar, Peçenekler, Başkırtlar, Hazarlar veİslâvlar hakkında da ilgi çekici malûmat vermektedir884.10. asrın ilk çeyreğinde eski Türk teşkilât ve unvanlarını (Yıltavar=İlteber;buyruk ve turun = tudun?) muhafaza ettikleri anlaşılan İtil Bulgarları885İslâmiyeti kabul etmekle Doğu Avrupa'da Türk-İslâm kültürününtemsilcisi oldular. Camiler yapıldı, kadılık kuruldu (12. asnn 2. yansındaBulgar kadısı, Yâkub b. Nöman), diğer İslâm ülkeleri ile de bazı temaslar(Milî * RR"7oldu ve bu islâm kültürü devletin çöküşünden soma da devam etti13. asrm ilk çeyreğinde bile "Büyük Bulgarya" ("Magna Bulgaria") diyeanılan888 İtil Bulgar Devleti Moğollar tarafından yıkıldı. 1223'teki birinciMoğol saldırısı oldukça zararsız atlatıldı ise de, Batu Han idaresindeki asılbüyük ordu Doğu Avrupa'da ilkin Bulgarlara çarptı. Ahaliyi öldüren, şehirlerive köyleri yıkan Moğollar mescit, cami ve hamamlarla süslü, 50 bin nü-fuslu Bulgar şehrini de tamamiyle tahrip ettiler (1236). Onlar çekildiktensonra, Deşt-i Kıpçak'da kurulan Altun-Ordu hanlığı zamanında kılıç artığıBulgarların yeniden şenlendirmeğe çalıştıkları eski Bulgar şehri Pulat, TimurHan tarafından ikinci defa ağır tahribata uğratıldı (1361) ve üçüncü defa,Timur'un Altun-Ordu hanı Toktamış'a karşı yaptığı sefer esnasında tahripedildi (1391). Tutunmasına imkân kalmayan halk dağıldı. Bir kısmı Kama'nınkuzeyine Kazan nehri boyuna göçtü. 15. yüzyıl ortalarında buralardaBulgar-Kıpçak karışımı Müslüman ahali bulunuyordu ki, sonraki KazanHanlığının esas nüfusunu bunlar teşkil etmiştir. Diğer taraftan, dilleri OgurTürkçesi'nin bir lehçesi olan, aynı bölgedeki Çuvaşların eski Bulgarların torunlarıolduğu kabul edilmektedir



TÜRKMÎLLÎ KÜLTÜRÜ/Prof. Dr. ibrahim Kafesoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KARAKEÇİLİ YÖRÜK AŞİRETİNİN TARİHİ

Bir milletin kültürü,geçmişinden süzülüp gelen maddi ve manevi değerlerin bütününden meydana gelir. Büyük Türk milletinin tarihi dünya tari...