9 Haziran 2018 Cumartesi

Baytan Çabhan Bölgesi'ndeki Kıpçak mezarları

Otomatik alternatif metin yok.

Kıpçaklar mezarların üzerine insan heykelleri yapardı...
“1250’li yıllarda Kıpçaklar arasında yaşayan meşhur Flaman gezgini Rubruck Kıpçaklar’ın ölü gömme adetleri hakkında şunları söylemektedir:
Kıpçaklar ölülerin üzerine büyük bir tepecik yapar ve onun üzerine de bir insan heykeli dikerler. Heykelin yüzü daima doğuya çevrilir. Zenginler mezarın üzerine büyük bir piramit yaptırır.Bu bir tür küçük evden ibarettir.
Rubruck’un bahsettiği heykellerin birisi Karaçay’da Zeleçuk Irmağı kıyılarında bulunmuştur. Ayrıca Rubruck’un gezi yazılarında belirttiği Kıpçaklar’a ait piramit şeklinde, küçük bir eve benzeyen mezarlar iki açıdan çok önemlidir.
Birincisi, Kıpçaklar’a ait bu tür mezarlar bugün Karaçay-Malkar bölgesinin Ogarı Çegem köyü yakınlarında hala ayaktadır.
İkincisi, piramit şeklinde küçük bir eve benzeyen aynı tip mezarlar Karaçay’ın Kart Curt köyü yakınlarında, Kuban Irmağı kıyılarında bulunmaktadır. Bunların önemini artıran bir husus ise, bu mezarların 14-18.yy.’a ait eski karaçay mezarları olmalarıdır.
Doğu batı yönünde uzanan bu mezarların uzunlukları 3-4 metre, genişlikleri 2-3 metredir. 1967-70 yıllarında Karaçay-Çerkes Bilimsel Araştırmalar Enstitüsü tarafından da incelenen bu mezarlar taşla doluydu ve ölüler 1-1,5 metre derinlikte başları batıda, ayakları doğuda olmak üzere sırtüstü yatıyorlardı.
Yüzleri güneye çevrilmişti. Baş ve ayak uçlarına odun kömürü dökülmüştü. Bazılarının kolları ise yanlarına uzatılmış şekildeydi.
Bu eski Karaçay mezarlarında sırma işlemeli başlıklar, gümüş, altın düğmeler, gümüş kemerler, yüksükler, küpeler, yüzükler, makaslar ve simli kumaşlar da bulunmuştu.”
(Ufuk Tavkul, Türk Dünyası dergisi, Kültür Bakanlığı yayını, haziran 1994)

Bir Kuman ölürse...
“XI-XIII. Yüzyıllarda Kumanlar’ın ölü gömme törenleri hakkında elimizde biraz daha fazla bilgi vardır. Gözlem yeteneğini bildiğimiz G.Rubruquis, Kuman mezarlarının klasik bir tasvirini çizmiştir:
‘Kumanlar, ölünün üzerine büyük bir tümsek yaparlar ve bunun üzerine yüzü doğuya dönük, elinde göbeğinin hizasında bir bardak bulunan bir heykel dikerler.
Kumanlar, zenginler için ehramlar, yani sivri binalar yaparlar. Bazı yerlerde tuğladan büyük kuleler, bazı yerlerde de taştan evler yapıldığını gördüm. Halbuki bu ülkede taş yoktur.
Yeni ölen birinin mezarına, her yöne dörder tane olmak üzere, uzun sırıklara on altı at derisi astıklarını ve önüne içmek için kımız, yemek için de et koyduklarını gördüm.
Bu ölünün tanassur ettiğini söylüyorlardı. Doğu yönünde başka mezarlar da gözüme çarptı. Yuvarlak ve dört köşe taşlarla örtülmüş olan bu alan, dört yöne yöneltilmiş doört uzun taşla sarılmıştır.
Biri hasta düştüğü zaman yatağına girer ve hiç kimsenin gelmemesi için evine bir işaret koyar. Bundan dolayı, hastayı hizmetkarlarından başka hiç kimse ziyaret etmez.
Büyük saraylara mensup biri hastalandığı taktirde, sarayın etrafında bekçiler bekler ve hiç kimsenin girmesine izin vermezler.
Çünkü ziyaretçi ile kötü ruhların veya rüzgarın girmesinden korkarlar. Falcıları papaz gibi telakki ederler.’
Son satırlarından anlaşıldığına göre, Kumanlar arasında Şamanizm hakimdi. Bu tasvirin ilk bölümünde G.Rubruquis taş heykellerden söz etmiştir. Arkeologların bildikleri gibi, heykellere Kuman bozkırlarında XI-XIII. Yüzyıllardan kalma zengin göçebe mezarlarında rastlanır.
Sonra Orta Asya’da, özellikle Kazakistan’da bulunan heykellerin çoğu daha eski devirlere çıkar. “Taş baba” adı da verilen bu heykeller (bu anlamda balbal tabiri de kullanılmıştır) bulundukları mezara gömülen ölüyü değil, ölünün hayatta iken öldürdüğü düşmanları tasvir ederdi.”
(A.Yu.Yakubovskiy, Altın Ordu ve Çöküşü, S.14)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KARAKEÇİLİ YÖRÜK AŞİRETİNİN TARİHİ

Bir milletin kültürü,geçmişinden süzülüp gelen maddi ve manevi değerlerin bütününden meydana gelir. Büyük Türk milletinin tarihi dünya tari...