3 Mayıs 2018 Perşembe

HZ. İSA KİMDİR, NEDEN VE KİM TARAFINDAN ÇARMIHA GERİLMİŞTİR?

Ä°lgili resim

İsa, İbranice ismi ile Yeşu, Yeşua (kurtuluş) veya Yehoşua, (Tanrı kurtarıcıdır anlamında), İsrail oğullarının Yehuda aşiretinden, yaşlı bir marangoz olan Yosef'in çocuk yaşta evine aldığı ve sonradan ikinci karisi olan, gene Yehuda aşiretinden Miryam'in (Meryem) oğludur. Yosef'in Meryem ile evlenmesi Meryem'in hamile kalmasından sonradır. Bu durum, Meryem'in İsa’ya bakire olarak hamile kalması söylencesine yol açmış ve onun Tanrı’dan hamile kaldığı inancına kanıt olarak sunulmuştur.

Isa, Kudüs yakınlarındaki Bethlehem kentinde doğmuş ve Yahudi kuralları mucibince 8 günlükken, Yerushalayim'de (Kudüs) sünnet edilmiştir. İsa’nın çocukluğunu Nazareth (Nasıra) kentinde geçirmiş olması Nasıra'lı İsa olarak anılmasına sebep olmuştur. İsa’nın gençlik yıllarında nerede olduğu ve ne yaptığı meçhuldür. Bilinen, onun 30 yasından, olduğu 33 yaşına kadar fikirlerini yaydığı ve taraftar topladığıdır.

Hz. İsa’nın doğumu dört İncil’den yalnız Matta ile Luka’da anlatılır. Bu iki İncil Hz. İsa’nın doğumu ile başlar. Markos ve Yuhanna ise Hz. Yahya’nın peygamberliğe başlaması ile başlar. Hz. İsa’nın doğumundan hiç söz etmezler. Doğumu anlatan her iki incil’de aynen Kuran’ın anlattığı gibi bakire Hz.Meryem’in Allah’ın bir mucizesi olarak (aracı bir erkek olmaksızın) Hz. İsa’ya hamile kalıp Hz. İsa bir mucize olarak babasız dünyaya geliyor.

İsa’nın havarileri ile birlikte Musevi bayramları olan Hamursuz (Pesah veya Passover), Shavuot (Pentecost), Sukkot (çardaklar bayramı) Simhat Tora (On Emir'in Hz. Musa'ya verilisinin bayramı) ve kutsal gün olan Şabat'ı (Cuma öğlenden sonrayı Cumartesi öğlenden sonraya bağlayan tam gün) kutladığını biliyoruz.


İsa’nın Kfar Nahum (Capernaum) köyündeki sinagogda hahamlık yaptığı ve Havarilerini oradayken seçtiği ve onları İsrail’deki köylere "İsrail Evi'nin kaybolmuş kuzularını toplamaya" gönderdiği İncil'de yazılıdır. Bu husus, İsa’nın ayrı bir dinin kurucusu olmadığına işaret ediyor.
Dolayısıyla İsa’nın Musevi dinine yeni ve pasifist yorumlar getirdiği, ve devrinin dinde reformu öngören bir hahamı olduğunu söyleyebiliriz.

Olağanüstü özellikleriyle elçiler arasında dikkat çeken İsa, putperest Roma İmparatorluğu'nun hakimiyetinde bulunan; bugünkü İsrail, Filistin, Suriye ve Ürdün topraklarını kısmen içeren bir bölgeye; İsrail kavmine gönderilmişti.

İsa'nın doğduğu Yahudiye toprakları, Romalılar tarafından, MÖ 63'de işgal edildi. Bu tarihten sonra Roma, Yahudiye'yi bir "sömürge" olarak yönetti. İsa'nın doğumu sırasında, pagan Roma'nın başında, MÖ 27 tarihinde Roma senatosunun, Augustus ünvanı verdiği, Sezar'ın, yeğeninin oğlu Octavianus (MÖ 27- MS 19) vardı. Çağının en büyük emperyal gücü olan Roma'nın sınırları, Batı Avrupa, Kuzey Afrika, Mısır, Anadolu ve Suriye'yi içine alıyordu.

Yahudiye'de yönetici olan Herod (MÖ 74 - MS 4), Roma senatosuna bağlı bir kraldı. Ancak bu, bir kraldan ziyade, Roma'nın bölgedeki valisi konumundaydı. Bu dönemde Roma, Yahudiye'de, bir Romalı yönetici bulundurmuyor, tayin ettiği kralla(valiyle) yönetiyordu. Herod, ölümünden önce Yahudiye krallığını, oğulları arasında paylaştırarak; kendisi ile birlikte dörtlü bir yönetim oluşturdu. Ancak İmparator Augustus, Herod'un ölümünden sonra, onun vasiyetini tanımadı.

Romalılar, Kudüs'e valiler göndererek, daha sıkı bir şekilde kontrol altında tutmaya başladılar, Herod'un oğullarından Herod Antipası da, babasının ölümünden sonra, düşük profilli bir kral(vali) olarak tanıdılar. İsa, tebliğe başladığı zaman, Roma yönetimi değişmişti. Augustus'un üvey oğlu Tiberius (MS 14-37), imparator olmuştu. Roma, Yahudiye kralı Herod Antipas'ın yanında, ülkeyi daha sıkı kontrol etmek için vali Pontus Pilatus'u görevlendirmişti.




Zekeriya Peygamberi öldüren, İsa'nın öncüsü ve habercisi Zekeriya oğlu Yahya peygamberin uyarılarını duymayan ve hatta ölümüne seyirci kalan İsrail kavmi, Musa'nın getirdiği "Din"i, çoktan bozmuştu. Zekeriya'nın oğlu elçi Yahya, kral Herod Antipas'ın emriyle tutuklanmış; daha sonra da kavminin seyirciliğinde öldürülmüştü. Helen kültürü ve Roma paganizminden etkilenen ve ellerindeki Tevrat'ı rafa kaldırıp; "Sözlü Tevrat" oluşturan din adamları, "şahsi görüş veyorumlarını" egemen kılmışlardı. Kaldı ki rafa kaldırdıkları Tevrat bile, Musa'nın getirdiği Kitap olmayıp; Babilsürgünüyle kaybolan ve yeniden Ezra(Üzeyr)ya yazdırılan Tevrat'tı.

Tabiki bu hakka(İslam'a) çağrı karşısında, yukarıda bahsettiğimiz; her elçinin karşılaştığı süreç başladı. Yahudi din adamları; ferisiler ve hahamlar, özellikle de Mabed'i kontrol altında tutan, Yahudiye'nin ileri gelen zenginlerini de içine alan sadukiler, tepkilerini göstermekte gecikmediler.



Yahudi halkı üzerinde güçlü bir otoritesi olan "din adamlarını" ve "düzenlerini" sarstı. Roma'nın zulmünden ve Kral Herod'dan rahatsız olan halkın huzursuzluğu daha da arttı. Mabetteki ve Yahudiye'deki hakimiyetlerini, Roma'nın desteği ile sürdüren hahamlar, sadukiler ve ferisiler; İsa'nın çağrısının, kurdukları düzeni yıkacağını, maddi-manevi gelirlerinin kesileceğini, en önemlisi halkın üzerindeki otoritelerinin sarsılacağını anladılar.

Kral Herod'u ve Roma valisi Pilatus'u kışkırtarak; İsa'nın konuşmasını, "Hak'ka ve Gerçeğe" insanları çağırmasını engellemek için, önceden bir çok nebiye yaptıkları gibi onu da "öldürmeye" karar verdiler. Aslında, İsa'yı suçlayacak hiç bir hukuki dayanakları yoktu. Ölüm cezasını uygulama yetkileri de yoktu ve halkın tepkisinden de çekiniyorlardı. Bu karışık durumdan kurtulmak için, "devlete karşı suç işlediği iddiası" ile, İsa'yı, önce kral Herod'a, sonra da vali Pilatus'a şikayet ederek, tutuklanmasını istediler. Gerekçeleri ise, İsa'nın, "mesih"lik iddiasında bulunduğu ve bu iddiada bulunanların eninde sonunda; "aşırı kargaşa ve iç isyan çıkardıkları" varsayımı idi.


Pilatus, İsa'yı tutuklamanın ve öldürmenin, Roma hakimiyetine karşı Yahudiye'de var olan direnişi, daha da arttıracağıdan çekinmekteydi. Ancak, daha önce Roma'ya başkaldıranlara karşı işbirliği yaptığı Yahudi din adamlarının karşısında, zor duruma düşeceği ve siyasi durumunun sarsılacağından endişe ediyordu. Pilatus ölüm cezasını istemeyerek de olsa vermek zorunda kaldı. İnfazın, Yahudi yasalarına göre taşlanarak değil, Roma hukukuna göre "çarmıha gerilerek" yapılmasına karar verdi.

Önce öldürdüler sonra Hristiyanlığı yaydılar ne yaman çelişki.Gerçekten din mi yoksa çıkar mı insan sormadan edemiyor doğrusu.
Derlemedir.Mihriban Akcan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KARAKEÇİLİ YÖRÜK AŞİRETİNİN TARİHİ

Bir milletin kültürü,geçmişinden süzülüp gelen maddi ve manevi değerlerin bütününden meydana gelir. Büyük Türk milletinin tarihi dünya tari...