20 Kasım 2017 Pazartesi

Sultan II.Bayezid Külliyesi

Osmanlı İmparatorluğu'nun 2. Başkenti durumundaki Edirne'yi bir darruşifaya kavuşturmak amacıyla temeli 1484 yılında atılan ve 4 yıl gibi kısa bir sürede bitirilerek 1488 yılında hizmete açılan bu külliyenin kurucusu Fatih Sultan Mehmet'in oğlu ve II. Bayezid'tir.
Külliyedeki diğer üniteler hastane hizmetini doğrudan veya dolaylı olarak tamamlayan sosyal, kültürel ve dini nitelikteki yapılardır. Tüm birimlerin aynı amaca yönelik hizmetleri döneminin sağlık ve sosyal yardım anlayışını yansıtmaktadır.
Bu geniş yapıların 4 yıl gibi çok kısa bir sürede bitirilmesi ise imparatorluğun teknik ve ekonomik gücünün bir göstergesidir. Sitenin mimarının Hayrettin olduğuna dair yaygın bir görüş vardır. Ancak bu görüş bugün kesin tarihi belgelerle güçlendirilmemiştir. Bazı araştırmacılar site mimarının Yakup Şah Bin Sultan Şah olduğunu ileri sürüyorlar.
Bölümler
Külliyenin önemli bir bölümünü oluşturan Tıp Medresesi, medrese ve şifahane bölümlerinden oluşmaktadır. Medrese öğrencilerin eğitim gördükleri yerdir. Burada 18 öğrenci odası, bir dershane ve bunların açıldığı bir orta avlu vardır. Şifahane bölümüne iki avludan geçilerek girilir. 12 odanın bulunduğu birincisi geniş avluda poliklinik hizmet ve yönetici odaları vardı. 4 odanın bulunduğu ikinci avlu eczane ve ilaç depolarıydı. Şifahanenin ana mekanı ise hastanesinin yataklı bölümüdür. Bu bölüm 6 kışlık ve yazlık yatak odası ile 1 musiki sahnesinden oluşmaktadır.
Musikiyle Tedavi
Bu bölümün akustiği oldukça hassastır. 10 kişiden oluşan musiki topluluğunun haftada 3 gün verdiği musiki konserleri yankılanmadan binanın her tarafından rahatlıkla dinlenebilir.
Musikiyle hasta tedavisi bu hastanenin özellikleri arasındadır. Tedavide musikinin yanı sıra su sesi ve güzel kokudan da yararlanılmaktaydı. Şadırvandan fışkıran suların çıkardığı ses, tedavinin önemli bir kısmını oluşturmakta hastayı huzura kavuşturmaktaydı. Bu şifahanede tedavi parasızdı ve haftada 2 gün şehirdeki hastalara parasız ilaç dağıtılırdı.
Bir merkez etrafında toplanmış bulunan hasta odaları az personeline hizmet verilmesini sağlardı. Personel tüm odaları kolayca gözleyebilir. Gerektiğinde acil olarak hastaların yardımına koşardı.
Hastanenin Kuruluş Yıllarındaki Kadrosu
Hastane kadrosunda 1 baştabip, 2 tabip, 2 göz mütehassısı, 2 operatör, 1 eczacı vardı. Diğer personelle birlikte personel sayısı toplam 32'ye ulaşıyordu.
Geçen zaman içinde, Darrüşşifa'daki hizmet şekli değişikliğe uğramıştır. Kuruluşunda çok yönlü bir hastane iken bir süre sonra sadece akıl ve ruh hastalarının tedavi edildiği bir ünite halini almış daha sonrada bu tür hastaların tercih edildiği bakımsız bir kurum haline gelmiştir.
Edirne kentinin biraz dışında yer alan İkinci Beyazıt Kulliyesi (1488) mimarisiyle olduğu kadar zihin özürlülerin tedavi edildiği, günümüzde Sağlık Müzesi olarak kullanılan şifahanesi ile de dikkat çekmektedir.
Darüşşifa ve Tıp Medresesi, II. Beyazıt'in 1484 yılında Akkirman seferlerinden elde ettiği ganimet gelirleri ile 1484-1488 yılları arasında yaptırılan külliyedeki 10 farklı birimden birisiydi.
Musiki ile hasta tedavisi, bu hastanenin özellikleri arasındadır. Tedavide yalnız musikiden değil,su sesi ve güzel kokulardan da ( sünbül, şebboy, karanfil, yasemin ve fesleğen ) yararlanılmaktadır.
Büyük kubbe altındaki şadırvandan fışkıran suların kubbeye kadar yükseldiğini görenler yazmışlardır. O yükseklikten düşen suyun çıkardığı melodiler hastaları huzura kavuşturmaktadır. Tüm hastalar için musiki konserleri verilmekte ve hastalar bundan yarar görmektedirler.
Avrupalı’nın akıl hastalarına “hasta” gözü ile bakmayıp onları “şeytanın işbirlikçisi” kabul ettiği bir devirde Bâyezid külliyesindeki akıl ve ruh hastaları musiki ile tedavi edilmiş, ayrıca çeşitli çiçek de, koku ve manzarasıyla derde deva olmuştur!..
Bâyezid Dârüşşifa (hastanesi) iki asır bu hizmete devam etti. Avrupalı’nın ancak bugün tatbik edebildiği bu tedavi için Dâr-üş-şifa kadrosunda hekimler yanısıra hanende ve sazendeler bulunuyordu. Bahçelerinde çiçekler hususî surette yetiştiriliyor, bu arada yine bu hastaların tedavisi için türlü av hayvanı, mütehassıslar nezaretinde hususî surette pişiriliyordu!.. (Mustafa MÜFTÜOĞLU 18.11.2005 Milli Gazete)
Akıl hastalarının Avrupa'da yakıldığı ve tıbbi tedaviye layık görülmediği bir devirde müzikle ruhi ve diğer hastalıklara müptela olanların tedavisi için düşünülerek planlanan Edirne'deki II. Bayezit Hastanesi, XVIII. ve XIX. yüzyıllardaki hastane yapılarına ışık tutmuştur. Bu hastanede 6 yaz 6 kış odası vardır. Yaz odalarından birinin musiki salonu olabileceği, hastalar için haftada üç defa düzenlenen konserlerin bu salonda verilmiş olabileceği bildirilmektedir.
M.S. 834-932 yılları arasında yaşamış olan Müslüman Türk bilginlerinden Ebu Bekir Razi, melankoliklerin meşguliyetle tedavileri üzerine yazdığı bir yapıtında, önce melankoliyi tanımlamış, "......... melankolik hasta kesinlikle meşguliyetle tedavi edilmelidir....." dedikten sonra, meşguliyetle tedavinin nasıl uygulanacağını da şöyle anlatmıştır. "........ melankolik hasta balık tutma veya avlanma gibi eğlenceli işlerden biri ile uğraşmalıdır. Mümkünse çeşitli oyunlara alıştırılmalı, huyunu, ahlakını, davranışlarını beğendiği ve sevdiği kimse ile buluşup görüşmeli, dostluk kurmalıdır. Müzik öğrenmeli, öğretmeli özellikle güzel sesle okunan şarkılar dinlemelidir. Melankolik hastanın ancak bu şekilde sıkıntılarından, dertlerinden kurtularak iyileşme olanağı sağlanabilir........."
Tabib Şuuri, "müzikten anlamayan bir hekim tıpta bilgin ve mesleğinde yetenekli olmayıp teşhise kadir olamaz diyerek müzikle tedaviye verdiği önemi göstermiştir. Şuuri, Tadil-i Emzice adlı eserinde belirli makamların günün belirli zamanlarında etkili olduğunu belirtmektedir. Hüseyni makamı sabahleyin, Nihavent makamı öğleyin, Buselik makamı ikindi vakti, Uşşak makamı da gün batarken etkilidir.
Büyük İslam filozof ve bilginlerinden İbni Sina (980-1037) musiki'nin tıpta oynadığı rolü şöyle tanımlamaktadır. "Tedavinin en iyi ve en etkili yollarından biri hastanın akli ve ruhi güçlerini arttırmak, ona hastalıkla daha iyi mücadele için cesaret vermek, hastanın çevresini sevimli ve hoşa gider hale getirmek, ona en iyi musikiyi dinletmek ve onu sevdiği insanlarla bir araya getirmektir." İbni Sina'ya göre: ses tonu değişiklikleri insan ruh hallerini belirtir.
Hastalara iyi gelen makamlar;
Büzürk makamı: Ateşli hastalıklara, zihni temizlemeye, vesvese ve korkuyu
İsfahan makamı: Zihin açmaya, zekayı artırmaya, anıları tazelemeye
Irak makamı: Afakana ve dar mizaca
Raks makamı, felce, epilepsiye iyi gelir.
İstafahan makamı, zihni açar, zekayı arttırır, gönül tazeleyicidir,üşüten ve ateş verici hastalıklardan korur.
Rast makamı: Havale ve felce
Zirevkent makamı: Sırt ve eklem ağrılarına
Rehavi makamı: Baş ağrısından uzaklaştırmaya
Neva makamı: Kadın hastalıklarına
Zengule  makamı: Kalp hastalıklarına
Hicaz makamı: İdrar zorluğuna, cinsel yönden uyarılmaya
Buselik makamı: Kulunç ve bel ağrılarına
Uşşak makamı: Kalp, karaciğer, sıtma ve mide hastalıklarına
Irak makamı, çocuklarda menenjit ve afagan hastalıklarına iyi gelir.
Zirefgen makamı, çocukların dimağından kaynaklanan, fasial felç, felç ve sırt ağrısı, eklem ağrıları, kulunç hastalıklarında faydalıdır.
Rehavi makamı, çocukların tüm baş ağrılarına faydalı olup, burun kanamasına, fasial paralizi, felç ve balgamdan ileri gelen hastalıklar.
Zengube makamı, çocuğun kalp hastalıklarında, menenjit ve beyni ilgilendiren hastalıklarda, mide ve karaciğer hastalıklarında faydalı.
Hicaz makamı, çocuklarda görülen idrar zorluğuna, erişkin erkeklerin cänsel olarak uyarılmasında etkili.
Buselik makamı, kulunç ve kalça ağrısı, soğuk baş ağrısı ve çeşitli göz hastalıklarında faydalı.
Uşşak makamı, küçük çocukların kulağına güzel sesle okunursa, çocukların uykusunu getirmesi ve naz uykusunda dinlenmeye etkisi olup, yetişkin erkeklerde meydana gelen ayak ağrılarına faydalı.
Hüseyni makamı, çocukların karaciğer ve kalp hastalıklarında beden ısısını düşürmede, mide hararetinde ve ergin erkeklerde gizli humma ve 4 günde bir gelen ayak ağrılarına faydalı.
Neva makamı, ergenlik çağına gelmiş çocuklarda meydana gelen, urk-un nisa hastalığı ve kalça ağrısına faydalı olup gönül okşayıcı bir makamdır.
KAYNAK; T.C. Trakya Üniversitesi Sultan II.Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi
T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI
Derleme;Akcan Mir 
Sultan II.Bayezid Külliyesi ile ilgili görsel sonucu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KARAKEÇİLİ YÖRÜK AŞİRETİNİN TARİHİ

Bir milletin kültürü,geçmişinden süzülüp gelen maddi ve manevi değerlerin bütününden meydana gelir. Büyük Türk milletinin tarihi dünya tari...