Sayfalar

8 Mayıs 2018 Salı

Hadisler Ne Kadar Güvenilir ?

Hadisler Ne Kadar Güvenilir ? ile ilgili görsel sonucu
Peygamberimiz’in sözleri, eğer Kuran-ı Kerim gibi dinin temel bir kaynağı olsaydı; Peygamberimiz, kendinden sonrakilere ulaşması için sahabeden bunların hem yazılmasını, hem ezberlenmesini isterdi. Peygamberimiz’in bunu istemek bir yana, hadislerin yazımını yasaklaklamıştır. Eğer Peygamberimiz bunların ezberlenmesini isteseydi, sahabenin Peygamber’e en yakın olanlarının; Ebu Bekir’in, Ömer’in, Osman’ın, Ali’nin, Zübeyr’in, Zeyd bin Sabit’in, Selman el Farisi’nin onbinlerce hadis nakletmesi beklenirdi. Oysa bu sahabelerin naklettiği iddia edilen sözler çok azdır. “Sahabe” kelimesini, sadece Peygamberimiz’in yakın çevresi için kullananlar da olmuştur.) Oysa Kuran, Peygamber’in döneminde birçok münafığın inanmadığı halde kendini inanmış gibi gösterdiğini, birçok zayıf inançlı, inancı oturmamış kişinin, inandıklarını söylemelerine rağmen Peygamber’e zorluklar çıkardıklarını haber vermektedir. Ne yazık ki yüzlerce Kuran ayetiyle çelişen, dine binlerce ilave yapan hadisçiler, bu ayetlerin manasını görmezden gelerek tüm sahabeyi tartışılmaz ilan etmişler, hangi sahabeye uyulursa uyulsun kurtuluşun bulunacağını söylemişlerdir.
Ebu Hureyre’nin anlattıklarından, en çok korktuğu kişinin Hz. Ömer olduğunu Hadis kitaplarından anlarız.Hz. Ömer’in Ebu Hureyre’yi, hadis naklinden dolayı tehdit ettiği ve tartakladığı anlatılır.
Ebu Hureyre’nin şu ifadesi Müslim’de geçer: “Ömer ölünceye kadar ‘Allah’ın Resulu buyurdu’ diyemezdik” (Müslim, 1. cilt). Müslim’i eğer görebilseydik kendisine şöyle sorardık: Ey Müslim, sen Sahihi Müslim diye tüm hadislerinin doğru olduğunu iddia ettiğin bir kitap yazdın, cerh ve tadille kitabında hadis nakledenleri incelediğini söyledin. Ebu Hureyre’yi kendin de görmemene rağmen, onu gören ve halife olan Hz. Ömer’in onu yalancılıkla ithamını, Ebu Hureyre’nin -en azından- şüpheli bir şahıs olması için neden yeterli görmedin? Demek ki senin “sahih” dediğin hadisler, bu kadar sağlam temellere dayanıyor. Ebu Hureyre’yi yalancılıkla suçlayan bir tek Hz. Ömer değildi. Hz. Aişe’nin de onu defalarca yalancılıkla suçladığını; Ebu Hureyre’ye sahip çıkan hadis kitaplarında bile görebiliriz. Buhari bu hadislerin 446 tanesini kullanmıştır.
Yine Hz. Ali onun “Sevgili dostum bana haber verdi ki” diye Peygamber’den bahsettiğini duyunca: “Peygamber ne zaman senin sevgili dostun oldu?” diye sormuştur
“Meşhur bir hadisçi, kendisinden hadis naklettiği bir kişiyi görmek için onun bulunduğu yere seyahat eder. O yere vardığında, bu kişinin atına yiyecek verecekmiş gibi yapıp atı çağırdığını ve sonunda ata yiyecek vermediğini görür. Bunun üzerine ‘Atı kandıran insanları da kandırabilir’ diye, onun naklettiği hadisi almaz.” Bu hikayeyi dinleyen bizlerin; “Aman hadisçiler ne titizmiş” deyip, onların yalancı hiç kimseden söz almadıklarını, böylece naklettikleri hadislerin ne kadar güvenilir olduğunu görmemiz umulmaktadır. Yüzbinlerce hadisten hadislerini seçtiğini söyleyenlerin; “bu şundan, şu ondan, o öbüründen” şeklinde göndermeler yaptıkları hadis nakilcilerinin önemli kısmı, hadis kitapları toplandığında vefat etmişti. Geri kalanların çoğu ise İslam coğrafyasının dört bir yanına dağılmıştı. Bunların hepsini ziyaret etmek ve doğru sözlü olduklarını tespit etmek, özellikle o dönemin ulaşım şartları düşünüldüğünde, mümkün değildir. Ziyaret mümkün olsaydı bile, bu kısa ziyaretler bir insanın ne kadar doğru sözlü olduğunu tespit için elbette ki yetersizdi. Herhalde her hadisçi, atını kandıran bir hadis nakilcisini tespit edecek kadar şanslı değildi! Bizim örneğimiz olan Ebu Hureyre’ye gelecek olursak; atını kandıran hadis nakilcisini kabul etmemekle bir “titizlik gösterisi” sunan hadisçiler, Hz. Ömer ve Hz. Ali gibi iki halifenin yalancılıkla itham ve dayaklarına, Peygamber’in hanımı Hz. Aişe’nin bu şahsın izahlarını reddine rağmen nasıl kendisini güvenilir kabul etmişlerdir? Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Aişe’nin bu tavırları; atın kandırılmasından daha mı az önemliydi?
Hz. Ömer’in Ebu Hureyre’yi atadığı valilikten hırsızlıkları nedeniyle geri çağırttığı anlatılır. Hz. Ömer, Ebu Hureyre’ye hitaben: “Seni Bahreyn’e vali yaptığımda ayağında bir çift ayakkabı yoktu. Sonra duydum ki sen 1000 dinara, 600 dinara atlar satın almışsın. Sen Bahreyn’in en ücra köşesinden, insanlar vergilerini, Allah ve Müslümanlar için değil de senin için versinler diye mi geldin?” der (Zehebi, Siyer). Ebu Hureyre’nin bizzat kendisinin aktardığı bir hadiste ise Hz. Ömer ona şöyle demiştir: “Ey Allah’ın ve Kitabı’nın düşmanı! Allah’ın malını çaldın değil mi? Yoksa senin on bin dinarın nereden olacak?” (İbni Sa’d, Tabakat, 4. cilt). Ne yazık ki Ebu Hureyre, Hz. Ömer’in kendisine çıkışmalarını böyle anlatır ama hadisçiler Hz. Ömer’in bu çıkışlarına rağmen, Ebu Hureyre’yi birinci dereceden güvenilir şahıs kabul edip, en çok hadisi ondan nakletmişlerdir. Bir de cerh ve tadil kriterleriyle, güvenilmeyen hiçbir kimseden hadis nakletmediklerini iddia etmişlerdir. Hz. Ömer’in “Allah’ın ve Kitabı’nın düşmanı” ilan ettiği şahsı, “en güvenilirler” arasında kabul eden hadisçilerin, cerh ve tadil uygulamalarının ne kadar güvenilmez olduğu görülmektedir.
Emeviler Ebu Hureyre için bulunmaz bir fırsat ve altın çağdı. Emeviler Ebu Hureyre’ye el Akik’te bir köşk inşa edip arazi vermişlerdir. Kab el Ahbar İsrailiyat’ı, Yahudi uydurmalarını dinimize en çok sokan kişidir. Peygamberimiz’in vefatından sonra Hz. Ebu Bekir veya Hz. Ömer dönemlerinden birinde İslam’a girdiği söylenir. İsrailiyat hakkındaki bilgisi ve bitmek tükenmek bilmeyen hikayeleri, onu, devrinde ilgi odağı haline getirmiştir. Peygamber’e iftira ederek söylenen hadislerin birinde “İsrailoğullarından hadis naklinde bulunun, bunda zarar yoktur” denir. Bu hadisi, Abdullah bin Amr’ın naklettiği söylenir. Tirmizi, Ebu Davud, Buhari bu hadise yer vermiştir.
Abdullah bin Amr, Kab el Ahbar’ın talebelerindendir. Uyduracakları binlerce İsrailiyat’tan önce bu hadisi uyduranlar, daha sonraki uydurmalarını buna bina etmişlerdir. Kab el Ahbar bunların en önde gelenidir. Kendisi yalnız hadis nakil etmekle kalmamış, daha evvel incelediğimiz Ebu Hureyre’ye, bunun yanında Abdullah bin Amr, İbni Ömer, İbni Abbas gibi şahıslara da ders vermiştir. Böylece uydurmaların yayılması için bu şahısları da kullanmıştır. Ebu Hureyre’ye karşı çıkan Hz. Ömer, aynı tavrı Kab el Ahbar’a karşı da göstermiş ve onu sürgünle tehdit etmiştir. Hz. Ömer’in öldürülmesine kadar fikriyatını yaymakta güçlük çeken Kab, Hz. Ömer’in vefatıyla kısmen ferahlamıştır.
Apaçık Kuran dururken ve Kuran tek başına yeterliyken, hâlâ bu hadislerden medet ummak din adına yapılan bir zulüm değil midir?
Israrla savunulan şudur: Hadisleri inkar eden Peygamber’i inkar eder. Hadisler birbirini yalanlarken Kuran dışında kaynak aramak ne kadar güvenilir cok acı bana göre zaten peygamberı inkar etmektir..Emevilerin dinini degil Kur an da olan islamı yaşamanız dileğimle Allah a emanet olun..
Derlemedir 21/06/2016
Tarihçi Araştırmacı yazar
Akcan Mir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder