Sayfalar

11 Mayıs 2018 Cuma

Aborjinlerin DNA sı..


Analiz, Neandertal ve Denisovanlardan geldiği olası olmayan, arkeologlar tarafından daha önce bilinmeyen üçüncü bir soyu tükenmiş insansıdan geldiğini gösteriyor.Neandertaller ve Denisovanlar Afrika dışına göç eden iki insansı türdür. Teoriye göre, Neandertaller Afrika’dan 300 bin yıl önce ayrılarak, Avrupa ve batı Asya’nın bazı bölgelerine yerleşti.



Denisovan türü ise 2008’de bir Sibirya mağarasında paleantropologlar tarafından bulunan genç bir kıza ait 40 bin yıllık diş ve serçe kemiği sayesinde keşfedildi. Bilim insanları, kemikten elde ettiği DNA incelemesi sonucu, Neandertal’e çok yakın bir tür olmasına karşın, yeni bir tür olacak kadar yeterli özelliklere sahip olduklarını tespit etmiştir. Günümüzdeki Papua Yeni Gine’deki bir grup Pasifik adaları yerlisi ve Doğu Asyalıların genomlarıyla Denisovan genomunun örtüştüğü görüldü.

Araştırma, yaklaşık 72 bin yıl önce Afrika’dan ayrılmış Papualı ve Aborjinli nüfusun atalarının olduğu ve daha sonra yaklaşık 58 bin yıl önce de ana gruptan ayrıldığını ortaya koymuştu ve 50 bin yıl önce orjinalinde Tazmanya, Avustralya ve Yeni Gine’den oluşmuş “Sahul” süperkıtasının, Neandertal ve Denisovan ve diğer nesli tükenmiş insansı türlerin göç yolu boyunca DNA’larını topladığına dair sava ulaşmışlardı.Çeviri: Reha BAŞOĞUL



Avustralya’nın yerlileri, 18. yüzyılda kaşif ve sömürgeci güçlerin geldiği zamana kadar dış dünyadan tamamen kopuk yaşadı. O güne kadar geleneksel yaşamlarına devam ediyorlardı. Okyanusya’da, Paskalya adasının sakinleri dışındaki tüm kültürler, yazısız ve sözlü kültüre bağlı bir şekilde yaşıyordu. Bu yüzden bu kültürlerde bilgiler, şarkılar ve hikayelerle nesilden nesile aktarılıyordu.

Aborjinler kendilerini yaşadıkları toprakların sahibi olarak görmüyorlar. İnançlarına göre, bu toprakları ataları ve efsanevi varlıklar adına kolluyorlar ve kullanıyorlar. Bu efsanevi varlıklar, Aborjinler için kişileştirilmiş tanrılar değil, “Düş Zamanı” varlıkları olarak adlandırılıyor.Düş Zamanı varlıkları ilk olarak boş dünyayı, sonra yüzey şekillerini, daha sonra ise dağları, nehirleri, hayvanları ve insanları yarattı. Aynı zamanda insanlara ateşi kontrol etme, silah kullanma, avcılık, klan düzeni, evlilik kuralları gibi yaşama dair bazı kurallar getirdiler.




Aborijinler Düş Zamanı varlıklarını ataları sayıyor. Bu yüzden uzun bir süre Avrupalılar, Aborijinleri “tarihsiz bir halk” olarak tanımlamışlar. Bazı Aborijin halkları atalarını hayvanlara dayandırıyor. Atalarının kendi çocukları için belli yerlere manevi güç bıraktıklarına inanılıyor. Kabile mensupları genellikle kendi bağlı oldukları klanın totem hayvanına göre atalarını anar (kuşkadın, kanguruadam).

Yaratılış döneminin ata varlıkları Wandjina olarak adlandırılıyor. Bu bulut ve yağmur ruhlarının denizden çıkıp gölcüklere ve pınarlara girdiklerine inanılıyor. Mağara resimlerinde betimlenen Wandjinaların gözleri ve burunları abartılı bir şekilde büyük fakat ağızları yok. Aborjinler, insanlardan memnun kalmayan Wandjinaların ağızlarını açtıklarında büyük su taşkınlarına neden olabileceklerini ve kayalardaki resimlerini de Wandjinaların bizzat kendilerinin yaptıklarını düşünüyor.
Dünyadan ayrılmayan tek düş zamanı varlığı: Gökkuşağı Yılanı

Aborjin efsanelerinin birçoğunda, Yurlungur ya da Wollunqua adlı Gökkuşağı Yılanıyla ilgili hikayeler yer alıyor. Bu yılan, Avustralya’nın en değerli kaynaklarından suya hükmetmesinden dolayı, en önemli Düş Zamanı varlıklarından biri sayılıyor. Düş Zamanı sırasında sudan çıktığı düşünülüyor ve Aborjinler için bereketi simgeliyor. Bu yılan aynı zamanda Düş Zamanı sırasında dünyadan ayrılmayan tek varlık olarak kabul ediliyor. Güney Avustralya’da Akuru adıyla anılan bu yılanın, burada pınarlarda yaşadığına ve onları koruduğuna inanılıyor. Sular taştığında yılanın rahat edemediği ve gerindiği düşünülüyor. Pınardan su almak isteyen bir kişi, önce yılanı uyarmazsa yutulabilir.





Öte dünya ile bağlantı: Korrobori

Aborjin klanları, Korrobori adı verilen ve önceden belirlenmiş bir düzenle dans ederek, müzik çalarak ve şarkı söyleyerek Düş Zamanı varlıklarıyla bağlantıya geçiyorlar. Bu törende sahnelenen oyunlar, müzikler, danslar her klanda farklı oluyor ve kutsal sayılıyor. Bu yüzden korrobori’ye başkalarının katılması ya da izlemesi yasak. Gösterilerde Düş Zamanı sahneleri canlandırılıyor.
Uluru (Ayers Kayası)

Orta Avustralya’daki bir çölün ortasında yer alan ve doğal olarak oluşmuş dev bir kayaç olan Uluru kutsal sayılıyor. Anangu halkına ait olan bu kaya oluşumu, 1985 yılında Anangulara geri verildi. Kutsal olduğu için tırmanmak yasak. Kayanın biçimi, Düş Zamanı efsaneleriyle açıklanıyor. Efsaneye göre kırmızı kertenkele Tjati’nin bumerangı kayaya saplanıyor. Tjati bunu çıkarmaya çalıştığında ise kayanın kuzeybatı tarafında anahtar biçiminde oyuklar oluşuyor.

Avustralya Aborjinlerinin efsaneleri binlerce yıl önce gerçekleşen meteor düşmesi gibi doğa olaylarına dair izler barındırıyor. Aborjinlerin meteor olaylarından bahseden hikayeleriyle 4700 yıl önce gerçekleşen çarpışmalar sonucu oluşmuş kraterler arasında bağlantı kuruldu. 4700 yıl önce Kuzey Bölgesinde bulunan Henbury’de meteor yağmuru yaşandı. Araştırmacılar, sözlü geleneklerin bu kadar ayrıntılı olmasının, Aborijinlerin Henbury olayına tanık olduklarını ve bunu efsane haline getirerek binlerce yıl boyunca nesilden nesile aktardıklarını söylüyor.

Aborjin erkekler krater topluluklarının yakınına gitmeyi reddediyor, çünkü burası ateş şeytanının güneşten gelip yere çarparak herkesi öldürdüğü yer. “Ateş şeytanı insanları kutsal yasaları çiğnedikleri için yaktı”.

Avustralya’nın her yerindeki Aborjin geleneklerinde ateşten yıldızların gökyüzünden düşerek kulakları sağır edici bir ses çıkardığı, oluşturduğu yıkıntıyı bölge boyunca savurduğu ve yeri ateşe verdiği ile ilgili benzer hikayeler bulunuyor.arkeofili.comdan alıntı _

Derlemedir..








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder