Sayfalar

1 Nisan 2018 Pazar

MACAR ULUSAL KİMLİĞİNİN OLUŞUMUNDA TÜRK ETKİSİ

Ä°lgili resim
  • Bu yazının amacı Macar ulusal kimliğinin oluşum ve gelişim süreci vebu süreç üzerindeki Türk etkisidir. 
  • Bu etki iki yönde kendini göstermiştir:bunlardan ilkine dolaysız etki, diğerine ise dolaylı etki denilebilir. 
  • Tarihsel dönemlerdeki karşılıklı kavim etkileşimlerini içeren süreçdolaysız etki dönemidir ve bu dönem kendi içerisinde üç alt döneme ayrılır: 
  • ilk alt dönem Macarların Avrasya’daki anayurdundan günümüz Macaristantopraklarına 896 tarihinde yerleşmesine kadarki dönemdir. 
  • Macarlarınkökeni ve bugünkü yurtlarına, yani Karpatlar Havzasına nasıl ve hangitarihsel süreçler sonucunda yerleştiği meselesi tarih araştırmalarının belki deen heyecanlı ve bir o kadar da karmaşık konularından biridir ve meseleninayrıntıları bugün bile tam olarak aydınlatılamamıştır. 
  • Bunun en büyük sebebiMacar tarihinin öncelikle başlangıcında Kuzeydoğu Avrupa ve daha sonraise Avrasya bölgesinde cereyan etmesidir; dolayısıyla, olaylar yazı kültürünesahip bulunan yerleşik Batı ve Doğu medeniyetlerinin periferisinde cereyanettiğinden, Macarların kökeni ve dünya tarihinin genel akışı içerisindeki rolühakkında ayrıntılı bilgilere sahip değiliz. 
  • Bununla beraber eldeki verilerMacar tarihinin ana hatlarını ortaya koyacak düzeydedir.
  • 19. yüzyıldaMacaristan’da ilerleme kaydeden tarih ve karşılaştırmalı dilbilimaraştırmalarının ulaştığı sonuçlara göre Macar dili Ural dil ailesinin FinUgor alt öbeğinin Ugor grubuna dâhildir; dolayısıyla dilsel anlamdaMacarların en yakın akrabaları bugün de varlıklarını sürdüren 
  • Finler, 
  • Estler, 
  • Ostyaklar ve Vogullardır.
  • Dilbilim ve diğer bilimsel disiplinlerin verilerinegöre varsayımsal ‘Ural kavmi’nin anayurdu Avrasya’nın ortasında UralDağları bölgesindeydi ve bu kavim Milattan önceki 10000-4000 yıllarıarasında yine varsayımsal ‘Ural dili’ni konuşuyordu. 
  • Ural kavmininanayurdunun Orta Asya’da, Aral Gölü civarında veya Batı Sibiriya’daolduğunu ileri sürenler de olmuştur. Milattan önceki 4000 tarihinde Uralbirliği dağılır ve Fin-Ugorlar Uralların batısına, Volga ve Kama nehirleribölgesine göç eder. 
  • Fin-Ugor dillerinin temel kelime hazinesi esasalındığında Fin-Ugorlar balıkçı ve avcı-toplayıcıydı. 
  • Milattan önceki 2.binde Fin-Ugor birliği dağılmış ve Ugor dili oluşmuştur. 
  • 1000 yılı civarındaise Ugor birliği de dağılmış ve Macarların müstakil tarihi başlamıştır. 
  • Ugorbirliğinden ayrılan Macarların atalarının anayurdunun nerede olduğu datartışmalıdır: varsayımlardan biri Volga nehrinin orta bölgeleri (MagnaHungaria) olduğu yönündedir; diğer bir varsayıma göre ise BatıSibirya’dadır ve Macarların ataları Milattan sonraki 4. yüzyılda Hun akınlarıneticesinde Magna Hungaria’ya, yani Volga nehrinin orta akış mecrasınagöç etmiştir. 
  • Bu andan itibaren Macarlar Türk kökenli Onogur-Bulgarkavimleriyle ilişkiye geçmiş ve atlı-göçebe yaşam biçimini benimsemiştir;ayrıca Batı dillerinde Macarlar için kullanılan Hungarus, Ungarn, Hungaryisimlerinin kökeni de Onogur kavim ismine dayanır
  • VII. yüzyılda Macarlaryine bir Türk kavmi olan Hazarların hâkimiyeti altında yaşamıştır. 
  • 750 yılıcivarında Karadenizin kuzeyinde, Macar kaynaklarında Levedia adı verilenbölgede yaşarlar; 9. yüzyılda Dinyeper ve Dinyester nehirleri arasında,Etelköz adı verilen bölgeye gelirler ve nihayet 830 civarında Hazarlardanayrılırlar. 
  • Yedi Macar boyu ve onlara katılan üç Kabar boyu ortak birhükümdar seçer. 
  • Hazar siyasî teşkilatının etkisiyle ikili bir yönetimbenimsenir: esas hükümdar (yani kende) Levéd’dir, ikinci hükümdar (yanigyula) ise Álmos’tur. 
  • Macarlar 839 yılında Aşağı Tuna ve 862 yılındaKarpatlar Havzasında akınlar yaparlar. 
  • 894 tarihinde Peçenek saldırılarınedeniyle batıya yönelirler ve Bizans’ın da teşvikiyle 895 tarihindeÁlmos’un halefi ve oğlu Árpad liderliğinde KarpatlarHavzasındakiBulgarlar üzerine akınlar düzenlerler ve ertesi yıl bu bölgelere yerleşirler(Gergely 1991:165-168). 
  • Başlangıcından 896 tarihine kadarki Macar tarihi, esas itibarıyla 5.yüzyıldan itibaren Türk-Macar tarihî ilişkilerinin de ilk alt dönemini teşkileder ve bu dönemde Macarcaya 300 civarında Türkçe kelime girmiştir;bunlar arasında örneğin 
  • ír (yazmak), 
  • betű (harf) ve 
  • törvény (yasa, töre) gibikelimeler bulunması ilişkinin ne boyutta olduğunun da kanıtlarıdır. 
  • TürkMacartarihî ilişkilerinin ikinci alt dönemini 10. yüzyıldan itibaren Macaristan’a yerleşen ve 13.-14. yüzyıllarda tamamen MacarlaşanPeçenekler ve 1223’de Moğollardan aldıkları yenilgi üzerine bir kısmıMacaristan’a yerleşen, daha sonra ise1239’dan itibaren Alanlarla birliktekitlesel olarak Macar topraklarına yerleşen Kumanlar dönemidir
  • Kumanlarve Peçenekler Macar ordularında öncü kuvvetler olarak önemli rollerüstlenmişler ve zamanla Macarlaşarak ve din değiştirerek Macar milletininaslî unsurları haline gelmişlerdir. 
  • Macarcadaki Türkçe kelimelerin ikincikatmanını da bu kavimlerden alınan kelimeler oluşturur. 
  • Türk-Macarilişkilerinin üçüncü alt dönemi ise 1526’dan 1686’da Budin’in tekrarMacarların eline geçmesine kadarki 150 yıllık Osmanlı dönemidir
  • 5. yüzyılın ortalarından itibaren başlayan çeşitli Türk kavimleri ileMacarlar arasındaki ilişki, Macar milleti üzerinde yaşam tarzının (atlı-göçebe) değiştirilmesinden, giyim-kuşama, dile, edebiyata ve yemekkültürüne kadar derin izler bırakmıştır
  • Batılı kaynakların Macarlar’danbaşlarda Türk olarak bahsetmesi
  • 1 ve Macar tarihinde bir Hun-Macarakrabalığı efsanesi bulunması 
  • 2, özellikle 19. yüzyıl ve 20. yüzyıl başıromantik milliyetçilerinde (hem Macaristan’da, hem de Türkiye’de)Türklerle Macarların akraba oldukları inanışını doğurmuştur.
  • 3 Kimitarihçiler bu ilişkiyi “simbiyoz” ilişki sayar (Vásáry 1993:154); Németh’egöre ise bu ilişki “akrabalık benzeri bir kadim ilişki”dir
  • 4 (Róna-Tas 1990:87-88); ayrıca István Zichy’ye göre Macarlar önceleri bir Türk kavmi iken, dahasonraları Fin-Ugor kavimleri içerisinde eriyerek dil değiştirmiştir (Rédei1998:30).
  •  Macar Türkolog Rásonyi’nin Macarların kökeni ile ilgili görüşleride ilginçtir: “Tuna Bulgarları’nı, tarihlerinin başlangıcında ve islavlaşmadanönce ne hakla Türk kavimleri arasında sayıyorsak, Macar’ları da aynı haklaTürklerle akraba olarak mütalâa ediyoruz. Hatta daha büyük hakla, ziraMacar’ların esas nüvesini Türk’lerle birlikte yabancı İslav değil, belkiTürk’lerle en eski çağlardan beri bağı olan Fin-Ugor’lar teşkil eder. Dahabasit bir ifade ile, 
  • Türkler Macar’ların babası Fin-Ugorlar ise anasıdır.(Rásonyi 1993:118)
  • Son dönem Türkologlarından Vásáry meseleye dahaılımlı yaklaşıyor: “Savir, Onogur, Göktürk ve Hazar bağlantıları hakkındatüm söylediklerimiz ve ayrıca Macar dilindeki eski Türkçe alıntı kelimelerinbüyük miktarda oluşu ve karakteri, Fin-Ugor dilli Macarlar ve çeşitli Türk dilli kavimler arasında yüzyıllar boyunca ikidilliliğin karakterize ettiği kalıcıbir simbioz olduğunu doğruluyor. Muazzam Türk dil etkisi sadece basit birdilsel olgu değildir; boyutları bakımından da büyüleyici bir Türk kültürel vetoplumsal etkisinin göstergesidir. 
  • Sonuç olarak şu söylenebilir: Son yüz yıliçerisinde Macar biliminde yaygınlaşan ‘Macarların Fin-Ugor kökenli’olduğu tezinin kimi bakımlardan düzeltilmesi zorunludur” (Vásáry2007:229).
  • Bu yazının amacı nihayetinde Macar kadim tarihinin ayrıntılarını ortayakoymak değildir; köklü bir geleneğe sahip olan Macar Türkolojisi ÁrminVámbéry’den bu yana Türk-Macar ortak geçmişinin ayrıntılarını bilimselverilere dayanarak ortaya koymuştur. 
  • Macarların kökeni ve tarihi ile ilgiliaraştırmalar ve bu konudaki farklı görüşler 19. yüzyılın özellikle ikinciyarısında hem bilimsel çevrelerde, hem de halk arasında ateşli tartışmalaryaşanmasına neden olmuştur. 
  • Bu tartışmalarda 
  • Ármin Vámbéry’nin başınıçektiği grup Macarların Türk kökenli olduğunu
  • József Budenz’in başınıçektiği grup ise Fin-Ugor kökenli olduğunu savunuyordu;
  •  iki grup arasındakimücadele o kadar ateşliydi ki bu tartışmalar daha sonraları “Ugor-TürkSavaşı” olarak anılacaktır
  • Bu tartışmalar sonucunda her ne kadar MacarlarınFin-Ugor kökenli olduğunu savunan görüş bilimsel verilere dayanarakkanıtlanmış olsa da, özellikle 20. yüzyılın başlarından bu yana, az sayıdabilimadamı da dâhil olmak üzere, çoğunlukla amatör eğilimli araştırmacılarve yazarlar Macarların kökeni ile ilgili sıradışı teoriler de ortaya atmıştır: 
  • Macarların kökenini
  • Sümerlerde, 
  • Maorilerde, 
  • Amerika yerlilerinde, 
  • hattaGrönland’da arayanlar ve bu teorileri kendilerine göre kanıtlamaya çalışanlarolmuştur.
  • 5Macarların nihayetinde Avrasya kökenli olmasının ve çok erkendevirlerden beri çeşitli Türk kavimleri ile ilişki içerisinde bulunmasınınacaba Macar kültür tarihinde ve ulusal kimliğinin oluşumunda ne türyansımaları olmuştur; şimdi sıralayacağımız birkaç olgu bu anlamdaaydınlatıcı olacaktır: 
  • Macarların en büyük epik şairi Miklós Zrínyi'nin 1561 yılındaViyana'da basılanZigetvar Tehlikesi (Szigeti veszedelem) isimli eposu,Zigetvar kalesinin Osmanlılar tarafından ele geçirilişini ve aynı zamandaşairin büyük dedesi ve adaşı olan kale komutanının cesur mücadelelerinianlatır. Burada, bu epostan alıntılayacağımız kısım eposun ilk bölümündenalınmıştır ve Osmanlılarla ilgili değildir. İlk bölümde şair Kanunî'ninkılıcıyla Avrupa'yı titrettiğini anlatır ve Tanrıya, İsa'ya ve annesine övgüler düzer. Ardından Tanrı ile melek Mikail'i konuşturur; 
  • Tanrı Mikail'e Macarlarhakkındaki yakınmalarını şöyle aktarır:
  • Bak şu kalın boyunlu ve mağrur İskitler'e 
  • İyi Macarların gelir onlardan kökleri, 
  • Güzel Hristiyan inancını ayaklar altına aldılar,
  • Farklı farklı inançlara gönül verdiler. 
  • Sen kendin bak Hristiyan dünyasına, 
  • Onlar arasında iyilik yapmadığımı bulamazsın, 
  • Çıkardım onları İskitya'dan ki onlara küçüktü,
  • Benim kutsal ruhum da onlarla beraberdi.
  • Dediğim gibi, çıkardım getirdim onları İskitya'dan,
  • Nasıl çıkardıysam Yahudi kavmini Mısır'dan,
  • Muazzam kollarımla ezerim kavimleri, 
  • Her yerde kırar geçiririm düşmanları. 
  • Nehirleri yağla balla akan Pannonia'ya, 
  • Yerleştirdim onları Macaristan'a, 
  • Ve kutsadım her işlerini,Dinledim, 
  • yardım ettim her şeylerine. (Zrínyi 1651:24) 
  • Tanrı, Mikail'e Macarlar için yaptığı bütün bu iyiliklere rağmen onlarıninançtan ve doğru yoldan saptıklarını anlatır. 
  • Mikail'den kılık değiştirerekKanunî'yi ziyaret etmesini ve Macarlar üzerine yürütmesini ister; böyleceMacarlar günahlarının cezasını çekecektir. 
  • Şiirin bundan sonraki bölümleriKanunî'nin Macaristan'a girişi ve Zigetvar kalesini alışını anlatır. 15 uzunşarkıdan oluşan eposun daha sonraki dönemlerde Macar ulusal kimliğininoluş(turul)masında ayrıca önemli bir yeri vardır. Fakat burada epostakiTürk/Osmanlı imgesinden ziyade, yukarıda alıntıladığımız kısımdakianlatılar Macarların kendi kendilerini tarifleri ve tanımlamaları açısındanönemlidir. 
  • Osmanlı fetihlerine kadar, özellikle Macar soylu sınıfı arasındaMacarların Hunlardan ve İskitlerden geldiğine dair güçlü bir inanç mevcuttu. 
  • Bu inancın kökeni esasında Herodot’a kadar gider; Macarlar bugünküyurtlarına geldiklerinde, Avrupa ve Bizans tarih yazarları Antikitegeleneklerinden beslenerek oluşturdukları tarih anlayışını Doğudan gelen her göçebe kavme uyarlamıştır. Dolayısıyla bu eserlerde Moğollar ve hattaOsmanlılar bile İskitler olarak yer alabiliyordu. Fakat ilginç olan hususMacarların, Avrupalılar için negatif anlamlarla yüklü İskit ve Hunnitelemesini memnuniyetle benimsemesidir. 
  • Macarların en ünlü ressamlarından Mihály Munkácsy (1844-1900)1890-1893 yılları arasında Macarların yurt işgalinin 1000. yıldönümükutlamaları vesilesiyle Macar Parlamentosu için Yurt İşgali (Honfoglalás)isimli büyük boyutlu bir tablo hazırlamıştır. 
  • Tablonun konusu 896 tarihindeMacarların Avrasya bozkırlarından göç ederek Karpatlar Havzasını yurtedinmesidir.
  •  Duvar panosu olarak hazırlanan resimde Macarların o zamankihükümdarı Árpád beyaz bir at üzerinde, tamamen Orta Asya kökenlikıyafetler ve silahlarla tasvir edilmiştir. Árpád'ın çevresini saran askerler veboy liderleri de aynı kıyafetler ve silahlarla tasvir edilmiştir. İnsan butabloyu incelediğinde ister istemez aklına bizim popüler tarih kitaplarındakiAlparslan vb. tarihsel kişiliklerin tasvirleri geliyor.Şiirleri Türkçe'ye de çevrilen Endre Ady'nin meşhur bir şiirinin ilkdörtlüğü şu şekildedir: 
  • Yecüc ve Mecüc'ün oğluyum ben, 
  • Boşuna dövüyorum kapıyı, 
  • duvarıVe yine de soruyorum sizlere:
  •  Karpatlar altında ağlamak serbest midir? (Ady 1989:7) 
  • Dörtlüğün ilk dizesinde bahsedilen Yecüc ve Mecüc imgesi HristiyanAvrupamedeniyet dairesi için negatif anlamlar yüklü bir imgedir ve KitabıMukaddesten, ayrıca Büyük İskender efsanelerinden beslenmiştir. 
  • Antikitetarih yazımı geleneğini devralan ve onu yeni eklemelerle devam ettirenOrtaçağ Avrupası tarih yazımı Hunları Yecüc ve Mecüc ile özdeşleştirmiştir
  • Hunlarla akrabalık geleneğini daha başlangıçtan beri taşıyan Macarlar içinve özellikle soylu sınıf için Hunlar Ortaçağ Avrupası dünya görüşününtersine negatif değil, pozitif anlam içerikleriyle yüklüdür. 
  • Macar romantizminin hazırlayıcılarından biri olan ve dil yenileştirmehareketi içerisinde de aktif bir şekilde rol oynayan Ferenc Kölcsey (1790-1838), "Macar Halkının Fırtınalı Yüzyıllarından" altbaşlığıyla, 1823 yılındakaleme aldığı ve aynı zamanda Macar Millî Marşı olan Himnusz (İlahi) adlışiirinde, Türkler hakkında pek de hoş olan ifadeler kullanmaz:
  • Ah, günahlarımız yüzündenGöğsünde alevlendi kızgınlık,
  •  Ve savurdun yıldırımlarınıGürüldeyen bulutlarından, 
  • Önce hırsız Moğol'un okunuFırlattın üzerimize,
  •  Sonra Türkler'in boyunduruğunuOmuzlarımıza yüklendik. 
  • Kaç defa çınladı dudaklarındaOsmanlı'nın vahşi halkınınEzilmiş ordumuzun kemik yığınları üzerindeZafer şarkıları! (Kölcsey 1988:93) 
  • Peki, buraya kadar anlatılan tarihsel olgular sıradan bir Macar için neifade eder? Macar ulusal kimliğinin oluşumunda söz konusu etkilerin birrolü olmuş mudur? Her şeyden önce sıradan Macar 19. yüzyıla kadaryazmak (ír), harf (betű), yasa (törvény) ve daha yüzlerce kelimenin veyasöylediği şarkılardaki pentatonik ezgilerin çeşitli Türk kavimleriyle olanilişkilerin bir sonucu olduğunun farkında bile değildi
  • Nihayetinde tümbunlar 18. ve 19. yüzyıllarda başlayan ve bugüne kadar devam eden bilimselaraştırmalar sonucunda ortaya çıkarılmıştır. 
  • Macar kültür tarihinde vetarihçilik geleneğinde őstörténet (kadim tarih) kavramının kendine özgü,neredeyse kült haline getirilmiş bir anlam içeriği vardır; yine bununla ilişkilibir kavram olan honfoglalás (yurt işgali) kavramı da aynı anlam içeriğinesahiptir ve 896 tarihinde Macarların bugünkü yurtlarını ele geçirmelerineatıfta bulunur; dolayısıyla 896 tarihi, Macarlar için bir milat anlamına gelir.Özellikle Kral István’nın (975-1038) 1001 tarihinde Hristiyan olması vePapa tarafından gönderilen tacı giymesiyle Macaristan Hristiyan Avrupa’nınorganik bir parçası haline gelmiştir. 
  • Buradaki ilginç bir nokta da KralIstván’ın babası hükümdar Géza’nın, oğlunu vaftiz ettirip ülkedeHristiyanlığın yaygınlaşmasına gayret etmesine rağmen kendisinin Hristiyanolmamasıdır.
  • Macarlar Hristiyanlık öncesi Macarlığı ile Hristiyanlık sonrasıMacarlığı arasına belirgin bir ayrım hattı koyarlar
  • Bir Macar edebiyattarihçisinin söylediği gibi esasen “Macar kültürü Hristiyanlığınbenimsenmesiyle doğmuştur (...) İnsan, bedensel varlığı itibarıyla Macarolabilir, fakat ruhsal varlığı itibarıyla Hristiyandır ve ruh bedene hükmeder”.(Szerb 1992:29, 87) Hristiyan Avrupa kurumlarının ve geleneklerinin benimsenmesi Macarlığın çehresini tamamıyla değiştirmiştir. 
  • DolayısıylaOsmanlılar ve Macarlar ilk defa karşı karşıya geldiğinde, Macarlık artıkHristiyan Avrupa değerlerinin savunucusu olarak Türklerin karşısınaçıkmıştır. 
  • Osmanlılarla Macarlar karşı karşıya geldiğinde AvrupalılarMacarları “Hristiyanlığın muhafızı”, “Hristiyan inancının askerleri” olarakkabul etmiş ve bu sıfatlarla nitelemiştir6. Bununla beraber Avrupa’nınMacarlar üzerine yüklediği bu ağır yük Mohaç yenilgisinden sonraMacarların ağır bir travma yaşamasına neden olmuştur. 
  • Osmanlılar Macaristan topraklarından çekildikten sonra Macaristan budefa da Habsburg hâkimiyeti altına girmiştir. 
  • Bu dönem Habsburgİmparatorluğu’nun, daha doğrusu Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nunçöküşüne kadar devam etmiştir
  • Macarlar Alman baskısı karşısında çareyieski tarihlerine sığınmakta bulmuşlar ve biribiri ardına Hristiyanlık öncesiMacar tarihiyle ilgili şiirler, romanlar ve hikâyeler yayımlanmıştır. İşte budönemde Macar eski tarihine bakış yeniden gözden geçirilmiş ve eskiMacarlık ön plana çıkarılmıştır. Ayrıca 1700’lü yılların ikinci yarısındanitibaren Alman felsefeci Johann Gottfried Herder’in (1744-1803) tarihfelsefesinde ve halk edebiyatı alanında açtığı yeni çığır doğrultusunda Macararaştırmacılar ve edebiyatçılar da milli değerlere yönelerek halk edebiyatıderlemeleri yapmıştır. 
  • Fakat burada Herder’den bahsetmemizin farklı birnedeni var: Herder’in görüşlerinin Macar kültür tarihinde kendine özgü biryeri vardır: milli değerlere yöneliş akımı Herder’den büyük ölçüdeetkilenmiştir; bunun yanında Herder’in Macarlarla ilgili bazı olumsuzgörüşleri, etkisini bugüne kadar sürdürmüştür. Herder’in “Ideen zurPhilosophie der Geschickte der Menschheit” (İnsanlık Tarihinin FelsefesiHakkında Düşünceler) isimli eserinde, 1791 yılında, Macarlar hakkında dilegetirdiği „Şimdi Slavlar, Almanlar, Rumenler ve başka kavimler arasında,nüfusun küçük bir kısmını oluşturarak, burada yaşıyorlar, fakat yüzyıllarsonra dillerini bile bulmak mümkün olmayacak” (aktaran: Németh 1975:464-483) şeklindeki görüşleri Macar aydınlarının zihninde sarsıcı bir etkibırakmıştır. 
  • Herder’in bu sözleri „Herder jóslata” (Herder’in kehaneti)şeklinde Macarca’da neredeyse bir deyim haline gelmiştir ve günümüzde deMacar kültürünün ve dilinin geleceği hakkındaki konuşmalarda Herder’in bugörüşlerine sık sık atıfta bulunuluyor.Kimlik tartışmaları, Macar tarihinin kriz dönemlerinde çoğu zamanyeniden canlanmıştır; 20. yüzyılın ilk yarısında, özellikle I. Dünya Savaşıöncesinde ve savaş yıllarında Turan düşüncesi Macar aydınları arasında vebir dereceye kadar da devlet nezdinde olumlu bir akım, bir kurtarıcı fikir olarak görülmüştür7. Fakat Turan düşüncesi nihayetinde o dönemin siyasîittifaklarının ve kimlik arayışının bir neticesiydi ve bu düşünceye muhalefetedenlerin oranı daha fazlaydı; nihayetinde Turan düşüncesi savaş sonrasındagözden düşmüştür. 
  • Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz: Macar ulusalkimliğinin oluşumunda Türk-Macar ilişkilerinin ve bu ilişkilerinsonuçlarının büyük bir etkisi vardır. Bununla beraber Macarların Türklerebakışı zamana, toplumsal ve siyasî koşullara göre sürekli olarak değişmiştir.‘Yurt işgali’ öncesi Türk-Macar ilişkileri her zaman için, özellikle de ulusdevletinşası sürecinde olumlu bir içeriğe sahipken, Osmanlı dönemi TürkMacarilişkileri Macarların gözünde oldukça olumsuz bir içeriğe sahiptir ve‘düşman, öteki’ kurgusunun merkezinde sürekli olarak Osmanlılar bulunur.
KAYNAKÇAADY, Endre 1989. Összes versei. Budapest: Szépirodalmi Kiadó.BAŞTAV, Şerif 2001. “Macar-Türk Akrabalığı”. In: Tarih ve Toplum.Kasım 2001 ss. 58-65.DEMİRKAN, Tarık 2000. Macar Turancıları. İstanbul: Tarih Vakfı YurtYayınları.ECKHARDT, Sándor 1982. “Efsanede Attila”. Németh 1982 içinde, ss. 123-186.EREN, Hasan 2001. “Geçmişine Bakan Yalnız Bir Ulus: Macarlar”. In:Tarih ve Toplum. Kasım 2001 ss. 76-85.FODOR, Pál 1997. “Az apokaliptikus hagyomány és az aranyalmalegendája”. In: Történelmi Szemle XXXIX ss. 21-49GERGELY, András 1991. “Magyarország története”. Kósa 1991 içinde, ss.165-350.GYÖRFFY, György (der.) 1986. A magyarok elődeiről és a honfoglalásról.Budapest: Gondolat Kiadó.KÓSA, László (der.) 1991. A magyarságtudomány kézikönyve. Budapest:Akadémiai Kiadó.KÖLCSEY, Ferenc 1988. Kölcsey Ferenc Összes Versei, Budapest.MORAVCSIK, Gyula 1958. Byzantinoturcia I-II, BerlinNÉMETH, Gyula (der.) 1982. Attila ve Hunları. çev. Şerif Baştav. Ankara:A.Ü.D.T.C.F. Yayınları.NÉMETH, Lászó 1975. Megmentett gondolatok. Budapest: Magvető Kiadó.ÖNEN, Nizam 2005. İki Turan. Macaristan ve Türkiye’de Turancılık.İstanbul: İletişim Yayınları.PUSZTAY, János 1995. Nyelvrokonság és nemzeti tudat. Szombathely:Savaria University Press.RÁSONYI, László 1993. Tarihte Türklük. Ankara: Türk Tarihini AraştırmaEnstitüsü.RÉDEI, Károly 1998. Őstörténetünk kérdései. Budapest: Balassi Kiadó.TERBE, Lajos 1936. “Egy európai szállóige életrajza”. In: EgyetemesPhilológiai Közlöny LX ss. 297-35

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder