25 Nisan 2018 Çarşamba

İtalyan Donanması’nın Çanakkale Boğazı Saldırısı’nda Bir Kahraman: Topçu Onbaşı Yusuf (Erdil)



İtalyan Donanması’nın Çanakkale Boğazı Saldırısı’nda Bir Kahraman: Topçu Onbaşı Yusuf (Erdil)

Çanakkale Boğazı Saldırısı Karşısında Orhaniye Tabyası İtalya tarafından gerçekleştirilen Çanakkale Boğazı saldırısı, İtalyan donanmasının birinci ve ikinci filosundan oluşan saldırı gücünün Taranto, Tobruk ve Augusta’daki üslerden 13 Nisan 1912’de ayrılarak Adalar Denizi’ne yönelmesiyle başlamıştır. İki filodan oluşan İtalyan donanması, 17 Nisan’da Rodos’un batısında yer alan İstanbulya (Stampalia) adasına ulaşmış ve ikinci filonun birinci tümeni dışındaki unsurlarıyla Amiral Viale’nin komutasında Adalar Denizi’nin kuzeyine ilerlemiştir. 8’i büyük gemilerden, diğer kısmı da torpidobotlardan ve kömür gemilerinden oluşan 24 parçalı İtalyan donanması (Ali Haydar Emir’e göre 27 parçadan oluşmaktadır), Çanakkale Boğazı girişine gelerek 18 Nisan 1912 sabahı Helles Feneri arkasında mevzi almıştır. Sabah 06:15-06:30 sularında Amiral Viale verdiği emirle, “Pisa” ve “Amalfi” isimli iki zırhlı kruvazöre (bu kruvazörlere üçüncü olarak “San Marco”’nun da eşlik ettiği belirtilmektedir), Nara Limanı’nda demirli olan Osmanlı filosunu boğaz dışına çıkmaya zorlamak amacıyla Çanakkale Boğazı girişi karşısında, Türk tabyalarının top menzili dışında seyir vaziyeti aldırmıştır .İtalyan donanmasının 8 büyük gemisi Türk tabyalarını bombardımana başlamıştır.Ateş gücü üstünlüğüne bağlı olarak, İtalyan savaş gemileri tarafından Çanakkale kıyı tabyalarına çok daha fazla top mermisi atılmış olsa da 3 saat süren bombardıman sonucunda İtalyan donanması, Çanakkale Boğazı’nın geçilemeyeceğinin anlaşılması üzerine geri dönerek Limni Adası’nın Mondros Limanı’na demirlemiştir.İtalyan savaş gemilerine en etkili şekilde karşılık veren ve bununla bağlantılı olarak en yoğun karşı ateşe (İtalyan savaş gemilerinden 150 adet top mermisi atılmıştır)4 maruz kalan da Orhaniye tabyası olmuştur.




İtalyan Zırhlı Kruvazörü “Varese” Battı mı?“Varezo” adındaki İtalyan zırhlı kruvazörünün battığı, bir diğer zırhlı kruvazörün de yaralanarak İtalya’ya çekildiği belirtilmiştir. Hâlbuki İtalyanlar, Çanakkale Boğazı saldırısında hiçbir savaş gemisi kaybetmediklerini bildirmişlerdi.Gerçekte, İtalyan zırhlı kruvazörü “Varese”nin17 battığına işaret eden haberler, Osmanlı askeri makamlarının başvurduğu asılsız bir propagandanın ürünü değildi. “Varese”nin batmış olduğuna yönelik resmi açıklama, her ne kadar içinde çelişkiler barındırsa da elde edilen istihbarat bilgisine dayandırılmıştır. Bu doğrultuda, görevi gereği Çanakkale saldırısı sonrasındaki gelişmeleri yakından takip eden Palmer’ın belirttiğine göre, 26 Nisan 1912’de Osmanlı Harbiye Nezareti’ne gönderilen şifrenin dayanağı olan ve 25 Nisan 1912’de Midilli’den gönderilen bir telgrafta, deniz üzerinde “Varese”ye ait bir kısım enkazın ve iki adet cankurtaran simidinin bulunduğu bildirilmiştir. Ayrıca, birkaç İtalyan denizcisinin cesedinin de görüldüğü rivayet edilmiştir. Osmanlı askeri yetkilileri de bütün bu kanıtlara dayanarak “Varese”nin Çanakkale Boğazı bombardımanı sırasında hasara uğradığı ve bu nedenle de battığı sonucunu çıkarmışlardır.




28 Temmuz 1912 tarihinde yabancı basında çıkan haberlere yer veren ve İtalyan savaş gemilerini tanıtan ATASE belgesinde, “Varese”ye ilişkin şu bilgi tespit edilebilmiştir: “Vareze Çanakkale bombardımanında yaralanarak bilahare gark olmuştur. Bu geminin gark olduğunu Avusturyalılar iddia eylemiş ve İtalyanlar tekzip edememiştir. Vareze’nin gark olmadığını İtalya hükümeti suret-i resmiyede tekzip etmişti” . Ancak belgedeki bu ifadeye göre, geminin batışının, Osmanlı resmi açıklaması ortadayken, Avusturyalıların iddiasına bağlanmış olduğu görülmektedir. Ayrıca belgenin ikinci cümlesindeki “İtalyanların -önce- geminin battığını yalanlayamadıkları” ifadesi dikkate alındığında son cümlenin, “Varese”nin battığını İtalyan hükümeti resmi olarak yalanladı” şeklinde kaleme alınması gerekirken, “(…) batmadığını yalanladı” şeklinde muhtemelen yanlış yazılmış ve kafa karışıklığına yol açılmıştır.


“Varese”yi Vuran Kahraman: Topçu Onbaşı Yusuf (Erdil) İtalyanların, Çanakkale Boğazı saldırısı sırasında savaş gemilerine etkili bir biçimde karşılık verdikleri ve isabetli atışlar yaptıkları için, top nişancılarının Türk olamayacaklarına yönelik kesin bir kanaate varmalarına neden olan28 kahramanlar, Orhaniye tabyasındaki topçulardı. Bu topçuların, “Donanma (Mecmuası)”nın Mayıs 1912 tarihli sayısında, “Vatanın iftihar edeceği evladından” açıklaması ile birlikte fotoğrafları da yayınlanmıştır.

Buna göre, “Varese” zırhlı kruvazörüne ilk mermi isabet ettirenin Kütahyalı Ahmet Onbaşı ,Antalyalı Yusuf Onbaşı olduğu kaydedilmiştir.

“Donanma (Mecmuası)”nda, yukarıda açıklığa kavuşturulan konuya, yani isabet alan İtalyan savaş gemisinin (gemilerinin) ismine (isimlerine) değinilmemiştir. Ayrıca, yaptıkları atışlarla -hangi atışın “Varese”nin çatışma hattından çekilmesinde daha etkili olduğu bilinmeksizin- bu savaş gemilerine ilk ve ikinci isabet kaydeden topçuların adları dışında, bu kahramanlar hakkında başka bir bilgi de verilmemiştir.




Bununla birlikte aşağıdaki şahadetname, bu iki kahramandan birinin, Yusuf Onbaşı’nın künyesini, aynı görev mahallinde bulunan başka bir asker ile birlikte açıklığa kavuşturmaktadır. Orhaniye tabyasında görevli üst rütbeli subaylar tarafından verilen ve Yusuf Onbaşı’nın yaşayan tek oğlu ve torunları vasıtasıyla; Bölük-i acizî efrâdından (bölüğümdeki askerlerden) olup bâlâda (yukarıda) künyeleri muharrer (yazılı) Antalyalı Yusuf Onbaşı ile Edremidli Ali üç seneye karîb (yakın) bir zamandan beri bölüğümüzde alâ-kaderi’listitâa (elden geldiği kadar) gösterdikleri hüsn-i hizmet hakikaten takdire şâyân bir derecede olmakla beraber fiâl ve gayretleri ve binaenaleyh istikâmat ve mutavaatkârâne (doğru hareket eden ve itaatli olan) her an vaki olan hüsn ve harekâtları (iyi-uygun hareketleri) (…) mazhar-ı takdir ve temenni olmakta bulunmuştur ve geçen fi 5 Nisan 328 (18 Nisan 1912) tarihinde düşmanla vuku’bulan şiddetli bir muharebatta Yusuf Onbaşı mevkimizi techiz eden efvâh-ı nâriyyeden (ateşli silahlardan) birinci topun çavuşu ve Edremidli Ali de mezkur topun beşinci numrosu vazifesiyle mükellef bulundukları ecilden (sebepten) ibraz ettikleri hidemât ve şecaat-i fevkalâdeleri (hizmetleri ve olağanüstü yiğitlikleri) sezavâr-ı takdir (takdire şayan) bulunmakla kendilerinin her bir hal ve harekâtlarından hoşnudîmizi (memnuniyetimizi) arz eder işbu şahâdetnâme itâ kılındı (verildi). 9 Eylül 328 (22 Eylül 1912).



Ayrıca mazbatadaki açıklamaların bir kısmı, tarafımızdan da ortaya konulduğu gibi, Çanakkale Boğazı saldırısı sırasında Orhaniye tabyasından yapılan etkili savunmayı vurgulamakla birlikte, yazılı kaynaklarda yer almayan diğer bir kısmı ise Yusuf Onbaşı’nın sonradan ailesine verdiği bilgi ile uyuşmamaktadır. Yukarıda da verildiği gibi mazbatada, Yusuf Onbaşı’nın “kumandası altındaki topunu ikdâmane, gayûrâne, cesurâne ve topunun ateşini bataryadan gelen kumandaya göre fevkalâde dilîrâne idare etmiş” olduğu belirtilmektedir. Fakat Eşref Erdil’e göre, babası kendilerine, Çanakkale boğaz girişine yönelen İtalyan zırhlı kruvazörlerine bataryadan gelen emre göre değil, kendi inisiyatifiyle ateş açtığını ve bu nedenle hakkında emir almadan top ateşine başladığı gerekçesiyle soruşturma yapıldığını, ancak herhangi bir ceza almadığını aktarmıştır 33. Aktarılan bu bilgi çerçevesinde, İtalyan savaş gemilerine ilk ateş açanın Yusuf Onbaşı olduğunu, bununla birlikte ilk isabetli atışın da ikinci topun çavuşu olan Ahmet Onbaşı tarafından yapıldığını kabul etmemiz gerekmektedir.




Sonuçta Yusuf Onbaşı, ister soruşturma geçirmiş veya geçirmemiş olsun, isterse Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığı’nın gözünde bir İtalyan savaş gemisini batırmış ya da vurmuş olsun, göstermiş olduğu üstün hizmet ve yararlılığa binaen Padişah V. Mehmet Reşat tarafından mükâfatlandırılmıştır. Bunu gösterir tutanak ise, yukarıdaki mazbatanın arkasında şu ifadelerle yer almıştır: İtalyan Donanmasının Orhaniye İstihkâmını şiddetli bombardımanı esnâsında merkûm Yusuf Çavuş’un fevkalâde göstermiş olduğu yararlığa mükâfat olmak üzere Zat-ı Hazret-i Hilâfetpenâhi tarafından hediye edilen on sekiz ayarında ma-kordon (kordonlu) bir adet altun saatin kendisine teslim edildiğini natık (gösteren) işbu mahalle şerh verildi. 25 minhu (aynı ay ve yıl). 

Eşref Erdil’in naklettiğine göre Yusuf Onbaşı’ya, Padişah V. Mehmet Reşat tarafından verilen kordonlu altın saatin dışında, komutanı tarafından da altı adet gümüş tabak hediye edilmiştir35. Yusuf Onbaşı, yukarıdaki mazbata ve bu mazbataya ekli tutanağın yazıldığı tarihte, mazbatadaki ifadelerde de geçtiği gibi çavuş yapılmış, kısa bir süre sonra da Ağır Topçu Küçük Zabit (Astsubay) Mektebi’nde emir zabitliğine terfi ettirilmiş 36, bunu müteakiben de Yemen San’a Topçu Taburu’nun birinci bölüğüne mülâzım-ı sani rütbesiyle tayin olmuştur. Ancak Yemen’e tayin edildiyse de istifa ederek Çanakkale saldırısı sırasında göstermiş olduğu hizmetleri göz önünde bulundurularak köyündeki, yani Antalya’nın Kaş ilçesi Seyret (bugünkü Gökçeören) köyündeki Hacı Yusuf Camii imamlığına atanmıştır. Bu atamada, askerlik öncesinde Rodos’ta aldığı medrese eğitimi de etkili olmuştur. Soyadı Kanunu ile Erdil soy ismini alan Antalyalı Yusuf, imamlık görevini sürdürürken 1945 yılında Kaş Müftüsü olmuş, 1969’da da seksen yaşındayken ebediyete intikal etmiştir.

kaynak;Nuri KARAKAŞ












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KARAKEÇİLİ YÖRÜK AŞİRETİNİN TARİHİ

Bir milletin kültürü,geçmişinden süzülüp gelen maddi ve manevi değerlerin bütününden meydana gelir. Büyük Türk milletinin tarihi dünya tari...