13 Kasım 2017 Pazartesi

FALCILIK-TÜRKLERDE FAL





CENGİZ HAN'IN FAL BAKMA KUDRETİNE SAHİP TORUNU MENGÜ HAN

CAVIRUN FALI (Kürek Kemiği Falı)

KUMALAK FALI

AŞIK FALI

KUYRUK YAĞI FALI...

Falcılık Türk inanç sisteminin başlıca unsurlarından biridir. Fal eski Türkçede "ırk" kelimesiyle ifade edilmiştir. Mahmud Kaşgari ırk kelimesini "falcılık, kahinlik ve bir kimsenin gönlündekini bilmek" diye açıklamaktadır. Besim Atalay'ın konuyla ilgili çevirmesine ilave ettiği nota göre "bu kelime Türkiye'nin birçok yerlerinde kader, talih, fal anlamında kullanılmaktadır. Irkım açıldı - talihim açıldı demektir" ; "kam ırkladı" cümlesinin izahını yaparken şu notu ilave ediyor : " Batı Anadolu'da ve hele Kütahya vilayetinin bazı yerlerinde "ırk bakmak" fala bakmak anlamındadır.Türklerde fal anlamına gelen yaygın kelimelerden biri de “tölge”dir.Eski Türklerde bunlardan başka bazı kelimelerle de falcılar isimlendi rilirdi. Bunlar genellikle fal esnasında kullandıkları malzemelere göre bir isim alırdı.




Oğuz destanında zikredilen bilge ve filozof Irkıl adı da kahin ve falcı anlamını ifade etse gerektir. (Yakut Türklerine göre ilk kam'ın adı da Argıl idi. Altay'da kamdan başka "ırımçı" denilen adamlar vardır. Bunlar saralı hasta adamlardır. Saraları tuttuğu zaman bunlar gaipten haber verirlermiş.

Falcılar fal açmak için kullandıkları nesneye göre muhtelif ad alırlar.Hayvanların kürek kemiğine bakıp geleceği keşfedenlere "yağrıncı", koyun tezekleriyle fal açanlara "kumalakçı" , muhtelif şeylerden manalar çıkaran falcılara "ırımçı" denir.

"Kürek kemiği" falına Moğol saraylarında çok önem verilirdi.Rubruk'un verdiği malumata göre Mengü Han ( Cengiz Han'ın Torunu ) bir işe girişmek isterse kürek kemiğine bakardı. Önce kemiği ateşte kızdırırlardı.Bunları yağmaya mahsus küçük iki ev vardı. Kemikleri yaktıktan sonra hakan bunlardan hasıl olan çizgilere bakardı.Kemik üzerindeki çizgi doğru, düz ise yol açık, eğri veya delikler hasıl olursa yol kapalı demekti. Rubruk, hakanın yanında kemikler görmüştür. Moğollar'ın kürek kemikleri ile fal açtıklarını 1221 de seyahat eden Çinli Menhun da zikretmektedir.

Kırgız ve Kazaklar kürek kemiğine saygı gösterirler; kırmadan köpeklere atmazlar. (Anadolu'nun birçok yerinde kasaplar kürek kemiğini kırmadan atmazlar)

Ateşe yağ atmak suretiyle fala bakmak Kırgız - Kazaklarda da tespit edilmiştir.Falcı kuyruk yağını ocağa atar, ateşin alevlerine bakıp istikbalden haber verir.

Aşık kemiğiyle bakılan fal'da diğer fal çeşitlerindendir.Aşık kemiği bir davul üstüne atılır ve kemik duruş şekline oranla da çeşitli olarak yorumlar yapılır. Günümüzde Moğolcada ve Türkçede bu kemiğin her bir yüzü ve bunların anlamını anlatmak için son derece zengin bir kelime dağarcığı yer almaktadır ve bu dilleri konuşmakta olan tüm toplumlarda genel olarak aşık kemiği ile kehanette bulunmak da yaygın olarak kullanılan bir fal şeklidir. Şamanlar içinde bilinmekte olan zar ya da bağırsakla kehanet gibi çok daha başka fal seçenekleri de yer almaktadır. Örneğin zar ile kehanet Altay toplumlarında oldukça eski zamanlardan bu yana uygulanmakta olan bir fal türüdür.


Türk boylan arasında en meşhur ve güvenilir sayılan fal, “yağ nn” adı verilen “kürek kemiği” falıdır. Falcılar çeşitli hayvanlardan elde ettikleri kürek kemiklerini, kaynatmadan özel olarak bu iş için hazırlanmış ocaklarda ateşe tutuyor ve üzerinde beliren şekillere, deliklere göre yorum yapıyorlardı. Etnografya araştır malan, bu tür falın çok eski bir geçmişi olduğunu ve çeşitli ırktan topluluklar arasında yaygın biçimde kullanıldığını da ortaya koymaktadır.


Araştırmalardan anlaşıldığına göre, KırgızKazaklar, Altay Türkleri, Nogaylar ve Başkurtlar arasında başlıca fal türlerinden olan kürek kemiği falı, muhtelif ırklara mensup kavimler de eskiden beri bilinmektedir. Kürek kemiği falına Moğollar da çok önem veriyorlardı. Nitekim Moğol hükümdan Mengü Han bir işe girişeceğinde kürek kemiği falına baktınyor ve aldığı sonuca göre hareket ediyordu. 1221’de yöreye seyahat yapan Çinli bir gezgin de Moğollann bu tür fala çok önem verdiklerini belirtmiştir. 1771’de Kazak bozkırlanna seyahat eden Yüzbaşı Riçkov, KırgızKazak hanlanndan Nur Ali Han’ın Kalmuklar ile yapacağı savaş için kürek kemiği falına baktığını ifade etmiştir. XIX. yy. başlannda Kınm yöresini gezen papaz Minas Meditsi de Nogay kâhinlerinin kuzu kürek kemiğindeki çizgi ve noktalara bakıp istikbalden haber verdiklerini, fal sahibine bir yıl içinde gelecek iyi ve fena günleri bildirdiklerini, bu biçimde fala baktıklarını yazmaktadır. Kaşgarlı Mahmut’un naklettiği bir atasözü, “Kürek kemiği kanşırsa il karışır” bu fala işarettir.


Kürek kemiği ile fal bakma Asya’nın birçok bölgesinde yaygınlık kazanmıştır. Orta Asya Türkleri, Moğollar, Araplar, Yunanlılar, Romalılar ve bazı Balkan halklarından koyun ve keçi gibi hayvanların kürek kemiği ile fala bakma geleneği vardır. Kürek kemiği falı motifine, eski Türk destanlarında da rastlanır. Türkler arasında İslâm’dan önce de mevcut olan bu yöntem günümüzde Anadolu’nun hayvancılıkla geçinen bazı yörelerinde uygulanmaktadır. Bunlardan anlaşılacağı gibi Türkler, Müslüman olduktan sonra da kimi Şaman inanışlarını sürdürmüşlerdir. Nitekim eski Türklerin kürek kemiğini kutsal saydıkları ve kırmadan köpeklere atmadıkları bilinmektedir. Bu inanış, bugün dahi Anadolu’nun birçok yöresinde sürdürülmektedir. Kasaplar hayvanın kürek kemiğini müşteriye vermezler, atarken ya da köpeklere vereceklerinde mutlaka ortasından kırarlar.


Eski Türkler, aşık kemiği ile ateşe bakarak veya ateşe yağ atıp alevlerin durumunu yorumlayarak, atalarının ruhuna kurban kesip eti yada ciğeri üzerindeki biçimleri yorumlayarak da fal bakıyorlardı. KırgızKazaklarda ve Özbeklerde yaygın fallardan biri “kumalak” adı verilen fal türünde ise kırk bir taş veya kırk tane nohut, fasulye vb. ya da koyun tezeği kullanılıyordu. Koyun tezeğine bakarak yorum yapma, özellikle Kırgızlar arasında yaygındı. Onlar aralarında kürek kemiği falını bilenler pek az olduğu halde kumalakçılar çoktur.


Buraya kadar ifade edilenlerden başka da Türkler arasında yaygın birçok fal çeşitleri vardır. Bunlardan bazıları ateşin alevlerine, közlerin duruşuna, odunun ıslık seslerine, suya ve aynaya bakma, kurşun dökme, tütsü yapma, kahve ve bakla fallarıdır. Bakla falı da eski Ön Asya ve Orta Asya menşelidir. Orta Asya Kazak ve Kır gızlan ile Özbekler’de bu fal kumalak adıyla bilinir. Şamanlar, kayıp kişilerden haber almak için ayna kullanmışlardır.


Kıpçak lehçelerinde “batıl inanç”, “fala inanma” anlamlarına gelen kimi kelimelerin eski Türkçe ırk kelimesiyle bağlantılı olduğu anlaşılmaktadır. Söz gelimi, Kırgız Türkçesi’nde ırım “alametlere, fallara inanma” anlamına gelirken, Kazak Türkçesi’nde ırım “inanç” anlamında kullanılmaktadır. Karaçay-Malkar Türkçesi’nde “kötü alamet, batıl itikad, batıl inanç” anlamlarına gelen ırıs kelimesi de eski Türkçe ırk kelimesiyle ilişkilidir. Kaşgarlı Mahmud’un örnek olarak verdiği “kam ırkladı” cümlesi“kahin fala baktı” anlamına gelse de, eserde bu falın nasıl bakıldığı konusunda bir bilgi mevcut değildir. Ancak, eski Uygur Türkçesi metinlerinde rastladığımız bir ifade bu falın nasıl bakıldığı konusunda bir ipucu vermektedir. Bu metinlerde karşımıza çıkan “ırk saçmak” tabiri “içinden bir niyet tutarak taş saçmak” anlamındadır.

Irklamak ve ırk saçmak tabirlerinin “bir niyet tutarak yere saçılan taşlara bakarak falcılık yapmak” anlamına geldiği anlaşılmaktadır. Eski Uygur Türkçesi’nde taş anlamına gelen ir kelimesinin varlığı ırk, ırklamak ve ırk saçmak kelimeleriyle ilişkili gibi görünmektedir. Kaşgarlı Mahmud’un Divan-i Lügati’t Türk adlı eserinde rastladığımız fal ve falcılık ile ilgili iki kelime Türk Kültür Tarihi’nde izlerini aradığımız falcılık geleneğinin yazılı bir belgesi olarak karşımıza çıkmaktadır.


Eski Türkçe’de ırklamak ya da ırk saçmak olarak ifade edilen fal bakma yöntemi günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Kazak, Kırgız, Özbek gibi Orta Asya Türkleri arasında “kumqalak” adıyla bilinen bu fal bakma yöntemi; Kafkasya’daki Karaçay-Malkar Türkleri arasında “utaş salgan” veya “taş saluv” adıyla bilinmektedir. Kırgız ve Kazak Türkçelerinde kumalak kelimesi “koyun, keçi, deve pisliği” anlamlarına gelmektedir. Kazak Türkçesi’nde rastladığımız fal açmak anlamındaki “kumalak sal” tabiri yuvarlak koyun-keçi pisliklerinin fal açmada kullanıldığına işaret etmektedir. Karaçay Malkar Türkçesi’nde fala bakmak için kullanılan “taş-sal” tabirinden bu falın taşlarla bakıldığı anlaşılmaktadır. Fala başlamak için 41 taş veya nohut, fasulye yahut koyun tezeği kullanır. Kırgızlar koyun tezeğini tercih ederler.


Derlemedir.Akcan Mir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KARAKEÇİLİ YÖRÜK AŞİRETİNİN TARİHİ

Bir milletin kültürü,geçmişinden süzülüp gelen maddi ve manevi değerlerin bütününden meydana gelir. Büyük Türk milletinin tarihi dünya tari...