10 Kasım 2017 Cuma

Türk İnkılabının Mahiyeti/Özgünlüğü

Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki Türk milli mücadelesi, milletin bir bütün halinde bağımsız yaşama arzusuyla her şeyini ortaya koyarak verdiği bir mücadeledir. Mücadelenin başarıya ulaşmasıyla kurulan yeni devlet ve sistem de herhangi başka bir devlet veya sistemin taklidi değildir. Tamamen ülke şartlarını, tarih, kültür, toplum birikimlerini dikkate alarak düzenlen orijinal bir yapıdır. Nitekim Mustafa Kemal Paşa da daha Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulduğu sıralarda ortaya konulan sistemin mevcut sistemler arasında nasıl bir yer alacağı, hangisine benzediği sorulduğunda gerçekleştirilen sistemin “kitaplarda mevcut olan hükümetlerin mahiyet-i ilmiyesi itibarıyla hiçbirine benzemeyen bir hükümettir. Fakat hâkimiyet-i milliyeyi, irade-i milliyeyi yegâne tecelli ettiren bir hükümettir, bu mahiyette bir hükümettir. İlmi, içtimai noktasından bizim hükümetimizi ifade etmek lazım gelirse “halk hükümeti” deriz diyordu. Bununla birlikte ortaya çıkan sistemin dönem şartlarının gereği olarak girişilen ilişkilere bakarak Sovyet sistemine benzetmek isteyenleri şöyle uyarıyordu: "Hakikatte hâkim olan ve her şeyi idare eden merci Millet Meclisidir. Zannıma göre yeryüzünde buna benzeyen diğer bir hükümet de vardır. Şurasını unutmamalı ki, bu tarz-ı idare bir Bolşevik sistemi değildir. Çünkü biz ne Bolşevik’iz, ne de Komünist. Ne biri ne diğeri olamayız. Çünkü biz milliyetperver ve dinimize hürmetkârız. Hulâsa bizim şekli hükümetimiz tam bir demokrat hükümettir ve lisanımızda bu hükümet halk hükümeti diye yâd edilir. Bu hükümet doğrudan doğruya milletin arzularını tatmine hâdim ve millet ve memleketin idaresine bizzat sahiptir” O bunun da ötesinde Türk milletinin iyi ve başarılı işler yapabilecek kabiliyette olduğundan kendine güvenmesi gerektiğinin altını çiziyordu: “Efendiler biz benzememekle ve benzetmemekle iftihar etmeliyiz. Çünkü biz bize benziyoruz Efendiler!” sözleri hareketin ve neticesinin bize özgülüğüne işaret etmektedir. Gerek sistemin gerekse inkılapların hiçbir şekilde bir diğer devletin aynen taklidi olmaması anlık veya dönemlik bir tepki değil sosyal değişim süreci için Atatürk düşüncesinin temel yaklaşımlarından birisidir. Atatürk; Osmanlı Devletinde II. Mahmud’un reform çabalarından “Avrupa'nın kanunlarını almak nizamlarını almak elbisesini giymek gibi bir takım teşebbüslerin de taklitten ibaret olduğu” için netice alınamadığına işaret etmektedir. Oysa toplumu yenileştirmek, ona gideceği yolu göstermek için “dünyanın her türlü ilminden keşfiyâtından terakkiyâtından istifade etmeli, lakin asıl temeli kendi içimizden çıkarmak mecburiyetini unutmamalıyız”. Bunun için temel şart ise "Milletimizin tarihini, ruhunu ananâtını sahih, salim, dürüst bir nazarla” görmektir. Zira “fenalık saadet, felaket bir milletin tarz-ı telakkisine(anlayış biçimine) tâbidir. Bir milletin saadet telakki ettiği şey diğer bir millet için felaket olabilir". Bundan dolayı bir milletin kendisi için mutluluk verici hedeflere ulaşmak için kullanacağı vasıtalar kendi ruhundan çıkmalıdır. Bütün devlet idarecileri için temel hareket noktası olacak derecede önemli bu tespitten sonra Atatürk, memleketlerin şartları gibi ihtiyaçlarının da farklı olacağı noktasından hareketle mücadelenin kendi şartlarında gelişmeye devam edeceğini ve bunun son derece normal olduğunu açıklamaktadır; “Hükümetin yapısı toplumun karakteriyle uyumludur. Onun için farklılıklar ve çeşitlilik gösterir. Dünyada birbirlerine kanunları ile eşkaliyle(kurumlarıyla) tam benzeyen iki hükümet gösteremezsiniz. Dolayısıyla biz kendi benliğimiz içinde ve kendi mizaç ve tabiatımızla terakki ediyoruz ve edeceğiz”. 





Ders notlarım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KARAKEÇİLİ YÖRÜK AŞİRETİNİN TARİHİ

Bir milletin kültürü,geçmişinden süzülüp gelen maddi ve manevi değerlerin bütününden meydana gelir. Büyük Türk milletinin tarihi dünya tari...