16 Kasım 2017 Perşembe

AKDAMAR / AKTAMAR

Akdamar Church
Fotograf :yoldaolmak.com dan alıntıdır.
9.-10.yüzyıllarda Azerbaycan'da sıkıştırılan Hıristiyan Türkler Azerbaycan'ın ücralarına yerleşerek kendileri için orada yeni kültür anıtları yaratmaya başladılar. Bu örneklerden biri de hiç kuşkusuz Akdamar Kilisesi'dir.

Akdamar 915-921 yıllarında Akdamar Adası'nda yapılmış Hıristiyan Kıpçak Türklerin tapınağıdır. Kaynaklar gösteriyor ki, Akdamar Vaçpurakan veya Vaspurhakan hanedanına ait kral Gagikin emriyle yaptırılmıştı.

Vaspurhakan kelimesindeki Hakan sözü Türkçedir. Vaspursa BAS-VUR demektir. Eski Türklerde imparatora gapagan, yani kapıp alan diyorlardı. Kelimeler bu şekilde oluşuyordu ve hem ev sözleri hem de politik terminolojini hızlandırdı. Eski Türkler diyelim ki , bir atın kaparak sürü üzerinde egemenliğini kurduğunu anlarlarsa, o atı "kapagan" diye isimlendiriyorlardı. Aynı zamanda, bir imparatorun ya da savaşçının da başka ulusların sınırlarını aşarak, toprakları onların ellerinden almasına kapagan diyorlardı.

Örneğin, İlteriş Kağan'ın küçük kardeşi KAPAGAN KAGAN çok değişik kavimleri itaat altına almış, 716 yılındaysa bayırkulları yenmiş, aynı savaşta da hayatını kaybetmişti. Aşiretleri ram ettiği için, Kapagan sıfatını kullanıyorlardı.

İşte imparator kelimesinin arkaik Türkçe'de karşılığı ,eş anlamlısı da Kapakan'dır. Vaspurhakan'a gelirsek, Vaspur ve Hakan kelimelerinin birleşmesinden oluştu ve basılı, vurup alan (işgalcı) anlamına gelmektedir. Yani, Vaspurhakan Kıpçak Türklerinin hanedanının tek sahibidir. Akdamar Kilisesi işte onun mirascısı olan Gagik tarafından veya Gakuk tarafından yaptırıldı.
Ben değerli okurların dikkatini hem de Gagik kelimesinin anlamına yöneltmek istiyorum. Gagik ,gök ve ok kelimelerinin birleşmesinden yaranmıştır. Yani, sözkonusu şahıs burada GÖK-OK isimli Türk hükümdarıdır. Biz biliyoruz ki, eski Türklerde okla ilgili, ÜÇOK, BOZOK, GÖKOK gibi sözbirlikleri oluştukça, bazen isim, bazense aşiret, boy adresi sıfatını bildiriyordu. GAGUK ta aynen öyle GÖKOK'tur.Bu arada Akdamar Kilisesi'nin dış duvarında Kral Gagik'in de kabartması vardır. Resimde o dönemin Türk etnik elbisesinde, kıyıkgözlü ve kalpaklı bir Kıpçak Türkü bağdaş kurarak oturur.

En Ermeniyanlısı tarihçi bile bu kişinin Ermeni olduğunu iddia edemez. Bu nedenle, Ermenilerin bu konuyu şöyle anlatıyorlar ki, sanki kral Gagik Abbasi halifelerinden asılı olduğu için böyle giymek zorunda kalmıştır.

Peki soralım : Abbasi halifeleri asla Gagik'in giydiklerinden giymiyorlardı üzerlerine, o zaman Gagik'in üzerindeki elbiseler kime ait?

Burada yine Ermeni yalanı başlıyor işte. Meğerse Abbasilerin emrinde bulunan askerleri gibi giyinmek zorunda kalmıştı.

Ve kendi kendimize soruyoruz... Neden Gagik asılı olduğu halifenin kendisi gibi değil de, onun askerleri gibi giyiniyor? Hem Abbasi halifesinin askerlerinin hepsi Türk değildi ki !

O zaman Türk olan ve bağdaş kuran Gagik'in kendisi Türktür. Hem , Oğuz Kağan'dan beri tahta oturan tüm Türk hükümdarlarının bu biçimde giyinmek ve oturmak geleneği vardır.

Böylece tüm söylenenlerden de görüldüğü gibi ve isimlerden de belli olduğu gibi, Akdamar Kilisesi'nin inşaat emri işte Gökok tarafından papaz Manuel'e verildi ve o da yaptırdı. Kilisenin adı da tesadüfen Akdamar değil ki, eğer Haylar yaptırmış olsaydı, ismi de Hayca olurdu.

Zira Ermenice Akdamar kelimesinin anlamı yoktur.Diğer başka dillerin hiç birisinde de bu kelimenin anlamı yok. Bu sadece Türkçe izah edilen bir söz birleşmesidir. Peki, eğer bunu Ermeniler yapmış olsaydı, o zaman neden Ermenice bir isim bulamadılar? Biz biliyoruz ki, her bir halk neyi yaratmışsa, ona ismini o veriyor ve bu örneğin o halka ait olduğunu herkes kabulleniyor.

Türkler tarihte yoğurdu icat etmişlerdir, tüm dünya dillerinde yoğurtsa, yoğurt gibi söylenir. Akdamarı da Türkler yapmış ve isminide tüm dillerde Akdamar gibi söylemektedir. Bunun tersi mantığını kanıtlamaksa sadece mümkün değil.

Akdamar sözü ak, beyaz, nur, ışık kelimesinden, damarsa insanın vücudunu dolaşarak ona hayat veren yol kelimelerinden türemiştir. Akdamar ışık yolu, süt yolu anlamına gelmektedir. Sütün de renginin beyaz olduğunu dikkate alırsak, henüz şamanizm döneminden tanrıcı Türklere belli olan süt yolu, bugün Türklerin Samanyolu dediği o kozmik uzay ile ilgilidir.

Yani, bu kilise evrene bağlanmak, kozmik ilişkiye girmek, aydınlık yola kavuşmak için Türklerin inşa ettiği bir tapınak. Akdamar Kıpçaklarındır.

Ama Ermeniler bunu çok uydurma bir şekilde anlatıyorlar. Onların anlatması şudur: Sözümona papaz Manuelin Tamara adlı bir güzel kızı oluyor ve bunu ada kenarında yaşayan bir genç adamı seviyor. Aynı adam her akşam yüzerek adaya gelerek Tamara ile görüşüyormuş. Bir gün papaz bundan haberdar oluyor ve bakıyor ki, Tamara yine feneri yaktı ve genç erkek yüzerek kiliseye doğru geliyor. Papaz feneri söndürüyor, genç yolu azarak boğuluyor ve "Ah- Tamar" diye bağırarak ölüyor.

Bu hiç bir bilimsel dayanağı bulunmayan, çok saçma bir yorum, ancak Hayların geleneğine uygun bir durum.Akdamar Kilisesinin Kıpçak Türklerine, yani Azerilere ait olmasını kanıtlayan diğer olgular da var. Bunlar kilisenin üzerinde kabartmayla yapılmış resimler. Bunlardan biriyle alakalı yukarıda konuşmuştuk. Kilisenin üzerinde değişik sayıda kalpaklı Kıpçakların oturduğu ve ibadet ettiğini gösteren kabartma resimleri var.

Bilindiği üzere, eski Yunan kaynaklarında Kıpçakların bir başka ismi Şişkalpaklılar'dır. Aynı zamanda, Dağlık Karabağ'da yerleşen insanların büyük çoğunluğu Albaniya'dan ve bu yerin büfusu kalpaklı Kıpçaklardan, Hunlardan. Örneğin, Ağdam'da Şişkalpaklı köyü var ve bu köyün orada olması da yine de söylenenleri kanıtlayan bir esastır.

Ayrıca, yine Akdamar Kilisesi'ni üzerinde taş kabartmayla at sırtında 180 derece dönerek Anadolu Barsı'na ok atan bir Kıpçak savaşçısının resmi var. Tüm tarihçiler , Kramer'in de , Bartold'un da, Marr'ın da, Şopen'in de aynı zamanda tüm türkologların ve tüm dünya tarihçilerinin tartışmasız olarak kabul ettikler bu resim Türklere, Hunlara aittir.
Bizim Hudavenk veya Hoting dediğimiz Kelbecer bölgesinde bulunan başka bir manastırın mimari yapısına bakınca Akdamar Kilisesi'nin tamamen benzer bir yapıda olduğunu göreceğiz. Bu tapınak 5.-6. yüzyıllarda Alban knyazları tarafından yaptırılmıştır. Hatta Alban hükümdarı Hasan Celal tarafından sonraki dönemlerde esaslı biçimde restore edilmiştir. Hasan Celal'in karısı Mine Hatun'un da burada gömüldüğü de söylenmektedir. Bu kilise Ağdere-Kelbecer şoşeyolu üzerinde Bağlıpeye köyünde. Zamanında Mikitar Gos bu tapınakta olmuş, anı olsun diye burada taşların üzerine resim de çizmiştir.

Ancak yerel insanların anlattığına göre 1930-1940 lı yıllarda Ermeniler gelerek bu tapınağın üzerindeki kabartmaları sökmüş, resimleri dağıtmış ve yazıların üzerini kazımışlardır. Bu durumda ne Ermenistan'daki ne de Azerbaycan'daki kiliselerin ne de Ermenilerin olduğu sanılan kiliselerin hiçbirisi Ermenilere ait olmadığının göstergesidir. Bu kiliselerin hepsi Azerbaycan kiliseleridir.

Hikmet BABAOĞLU- BAKÜ,2011
Azerbaycan Türkçesi, Rusça, İngilizce ve Türkçe olarak
Also in English and Russian language : PDF

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KARAKEÇİLİ YÖRÜK AŞİRETİNİN TARİHİ

Bir milletin kültürü,geçmişinden süzülüp gelen maddi ve manevi değerlerin bütününden meydana gelir. Büyük Türk milletinin tarihi dünya tari...