18 Temmuz 2018 Çarşamba

TANRI TAMMUZ, TANRIÇA İNANNA ,KUTSAL EVLİLİK VE KUTSAL AĞAÇ

Otomatik alternatif metin yok.
Bütün tanrı ve tanrıçalar içinde Tammuz (Dumuzi) ve İnanna, bizim açımızdan çok önemlidir. Bu tanrı-tanrıça çiftinin değişik versiyonları ve değişik adları kafa karıştırıcı gibi görünecektir; ancak bugün birçok şeyin özünde bu ikisi yatar. Örneğin Tanrı Tammuz, Sümer ülkesinde bile küçükbaş hayvancılığın yapıldığı şehirlerde, büyükbaş hayvancılığın yapıldığı şehirlerde ve tarımla geçinen şehirlerde farklı anlaşılmış, farklı anlatılmıştır.
Tarımla geçinen toplumlarda, bitkinin ve ağacın içindeki enerji olarak Damu görüntüsüyle karşımıza çıkan Tammuz, küçükbaş hayvancılıkla geçinen bölgelerde karşımıza koyunun, keçinin vs. içindeki yaratıcı güç olarak karşımıza çıkar. Bu bölgelerde ayrıca Tammuz’un ölümüne dair metinlere ve rölyeflere rastlanır. Hayvanlar yavruladıktan ve sütten kesildikten sonra, yani içlerindeki yaratma güçleri sona erdiği mevsimde, Tanrı Tammuz ölmüş olur. Bu, bizim bildiğimiz manada bir ölüm değildir; bazı metinlere göre Tammuz derin bir uykuya yatmıştır veya Yer Altı Dünyası’na inmiştir veya bir mağaraya saklanmıştır. Fakat Tammuz geri gelecektir, hayvanlar tekrar yavrulayacak ve süt vereceklerdir.
Büyükbaş hayvancılıkla geçinen bölgelerde ise Tammuz, göğe çıkmış vahşi bir boğadır (Bu dönem, artık yaratıcı tabiat güçlerinin Tanrısallaştığı ve göğe çıkarıldığı M.Ö. 2500’lere rastlar). Bu dönemde Tammuz, Boğa burcunu simgeler. Güneşin ilkbaharda Boğa burcuna girmesi, Vahşi Boğa’nın güneş olarak 12 burcu geçerek sürmesi ve bir yılı meydana getirmesi demekti. Gök gürültüsü bu boğanın kükremesi, şimşek ise bu boğanın tanrısal hiddetidir.
M.Ö. 2500ler önemlidir, çünkü Sami ırktan Araplar, Sümer bölgesine yerleşmeye başlar. Akad Kralı I. Sargon bölgeyi işgal eder ve Akad Krallığı’nı kurar. Akadlar bölgeyi işgal ettiklerinde muazzam bir medeniyetle karşılaştılar. Bu döneme kadar Sümerliler, gökbiliminde hayli ilerlemişlerdi. Akadların da etkisiyle bu gökbilimi ilerledi ve Tanrılar gökte konumlandırıldı. Hatta yeryüzünde, Eridu kentinde olduğuna inanılan cennet (yani Dilmun Ülkesi) bile gökyüzüne taşınmıştır. Cennetin Kralı Tanrı Enki’dir.
Tanrı Enki, Tammuz’un babasıdır, yer altı sularının ve kaynakların tanrısıdır. Zaten Tammuz, ilk olarak bu Dilmun ülkesindeki haliyle tasvir edilmiştir; Tammuz için metinlerde şöyle denir: “Bir yığın Haşur Ormanlarının arasında sen pırıl pırıl parlayan bir servi ağacıydın ve senin bulunduğun yere sadece güneş gelebilirdi”. Bu nedenledir ki, Sümer tapınaklarında bunun sembolü olarak servi ağacı dikilirdi. Tammuz, Sular Tanrısı Enki’nin oğlu olduğu için, tapınaklarda aynı zamanda havuz, su kuyusu veya çeşme de olurdu. Bugün mezarlıklarda servi ağaçlarının olmasının nedeni, servi ağacının “ebedi hayat”ı simgelemesidir, çünkü Tammuz gerçek anlamda hiçbir zaman ölmez (Temmuz ayı Tammuz’dan gelir, Domuz kelimesinin de Tammuz’un diğer adı olan Dumuzi’den geldiği düşünülüyor. Çünkü Tammuz’u ve daha sonraları dönüştüğü tanrı olan Adonis’i de öldüren domuzdur. Domuzun İslamiyet’te ve Yahudilik’te haram olmasının altında yatan nedenin bilinçaltında, domuzun tanrı katili olması yatar. Ayrıca ekonomik açıdan, domuzun küçükbaş hayvanlar gibi göç edememesi ve dönemin şartlarınca yaz aylarında etinin sıcağa dayanamayarak çabuk bozulması da nedenler arasındadır).
Tammuz, her yıl ilkbaharda Aşk ve Bereket Tanrıçası İnanna ile evlenirdi. Tammuz ve İnanna’nın birleşmeleriyle dünyaya bolluk, bereket ve yeşillik gelirdi, hayvanlar yavrulardı (günümüzdeki Nevruz, Hıdırellez ve Paskalya düşüncesi). Bu birleşme, insanlar tarafından şenliklerle ve ziyafetlerle kutlanırdı. Tammuz ve İnanna’nın birleşmesini temsilen, Sümer Kralı ve İnanna Tapınağının Baş Rahibesi, tıpkı tanrı-tanrıça çifti gibi kutsal birleşmeyi gerçekleştirirlerdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KARAKEÇİLİ YÖRÜK AŞİRETİNİN TARİHİ

Bir milletin kültürü,geçmişinden süzülüp gelen maddi ve manevi değerlerin bütününden meydana gelir. Büyük Türk milletinin tarihi dünya tari...