Roma İmparatorluk Dönemi, Kibyra’nın bölgeye hakim olduğu ilk dönem değildi. Arkeolojik araştırmalarımızın ortaya çıkardığına göre, Gölhisar Gölü’ndeki yarımadada yer alan zaten “Eski Kibyra” idi ve Arkaik Dönemde oldukça önemli bir rol üstlenmişti. Birkaç yüzyıl sonra, Limyra’nın kıyısından prens Perikles, tüm Likya’yı bastırdıktan sonra bölgeye ilerlemiş ve burayı işgal etmişti. Bu Likya egemenliğinin tanığı, bugün halen bölgede, Gölhisar Gölü çevresinde görülebilen Likya tipi birçok kaya mezarıdır.
Büyük İskender’den sonraki zamanda (MÖ 323’ten sonra), (özellikle Termessos yakınlarından) göç eden Pisidyalılar kenti yarımadadan şu an olduğu yere önemli ölçüde genişleterek taşıdılar. Fakat sadece bouyutu değildi önemli olan, daha da önemlisi Kibyra’ya kent meclisi, bir tiyatro ve diğer yönetim yapılarıyla birlikte Yunan modelinde bir tabiat verilmişti. Ve dört kent birliğinin bir çeşit başkanı durumuna gelmişti (tetrapolis): Kibyra’nın yanındaki bu kentler Balboura, Boubon ve Oinoanda idi ve hepsi güneydeydi. Bölge bu nedenle “Kibyratis” olarak adlandırılmıştı, Suriye ve Küçük Asya’daki Seleukos krallıkları ve Küçük Asya’nın batısında Pergamon Krallığı olan Attalidler arasında bağımsız bir eyalet ve Likyalıların birleşik eyaleti olarak işlev görüştü.
Prof. Dr. Thomas CORSTEN
Universität Wien
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder