2 Mayıs 2018 Çarşamba

YÖRÜKLERDE KADIN

YÖRÜKLERDE KADIN ile ilgili görsel sonucu

Türk eski aile teşkilatını koruyan Yö- rüklerde kadın ve erkek birbirini tamamlayan iki unsurdur. Kadın evlilik için erkeğin evine gelir ve eşine itaat eder ancak erkek, kadının her işine müdahil olmaz. Hane içerisinde erkek söz sahibi olsa da hürmet edilen kadı- nın da önemli bir yeri olup aile içi dengeleri gözetmekle birlikte erkeği öne çıkarır ve yü- celtir hatta erkeğin yanında kendi özgüveni ile etkin ve güçlüdür. Yörüklerde çadırın içinde bulunan bütün fertlere horanta denir. Bu anlamda aile, ana, baba, oğul, gelin ve çocuklardan oluşur. Evin reisi baba olmakla birlikte babadan sonra evde en çok hürmet edilen anadır.Evlilik sürecinde kız alıp verirken genellikle Yörük sosyal hayatını yakından bilen aileler birbirlerini tercih ettikleri gibi görücü usulü ile yapılan evliliklerde girişimi yapan oğlan ve kız analarıdır (Eroğlu, 2015: 66).Yörüklerde, genellikle oymak ve oba içi evlilikler yapılırken Aydın’da yaşayan Hayta Yörükleri harice kız vermezlerdi (Şö- len, 1945: 10) Aynı şekilde hem Teke Yö- rüklerinde hem de Çukurova Yörüklerinde evlilikler, genellikle obalar ve oymaklar arasında yapılmakla birlikte akraba evlilikleri oldukça fazladır. Bu evlilikler, görücü usulü veya gençlerin anlaşmaları ile yapıldığı gibi kaçarak evlenmeler de bulunmaktadır ancak bütün bu evlilik şekillerinde kızın gönül rızasının olması önemlidir (Çabuk, 2008: 99-101; Ak, 2015: 305-306).
Kız kaçırma yolu ile evlenmelere Honamlı  Yörüklerinde de sıkça rastlanmaktadır. Bu işte, kızın gönüllülüğü esastır ancak nadiren de olsa kızın gönülsüz kaçırıldığı durumlarda vardır (Yılmaz, 2012: 177). Birçok Yörük oymağında kız kaçırma olayları olduğu halde Kayseri’nin Taşhan köyünde yaşayan Karakoyunlu Yörük kızlarında kaçma olayı gö- rülmezken (Yalman, 2000b: 47) Türkmenlerde kız kaçırma asla hoş karşılanmazdı (Şahin, 1962: 77).Yağcıbedir Yörüklerinde nikah ve evlilikle ilgili kayıtlarda tek eşle evliliğin egemen olduğu görülmektedir (Egawa & Şahin, 2007: 64-66). Aynı durum Teke Yörükleri arasında da yaygın olup Sarıkeçililer ve Honamlılar genellikle tek eşlidir. Honamlılar, çok eşliliği hanede dirlik ve düzenin kalmayacağı düşüncesiyle hoş karşılamazlar. Yine 83 haneden ikisi çok eşli olan Söbüce yaylasındaki Yeniosmanlılar da, iki kadınla evliliğin yuvada dirlik ve düzen bırakmayacağı, bereketin gideceği; tek kadının ise erkeğine sevgisinin çok olacağı kanaatindedirler. Çok eşlilik ile aradaki farkı ‚İki karının kocası, şeytanların hocası; bir karı bir koca helva yer gece gece‛ şeklinde veciz bir şekilde dile getirmektedirler. Buna karşın kadının kısır, hasta ve cinsel kudretinin düşük olduğu durumlarda ikinci kadın tercih edilmektedir (Eröz, 1991: 53-54; Kurt, 1992: 635; Aksoy, 2008: 20; Yılmaz, 2012: 175-177; Ak, 2015: 305)
Çocukların yetiştirilmesi için bütün sorumluluğu üstlenen ve bu hususta önemli bir disipline sahip olan Yörük kadınlarından zaman zaman erkekler bile çekinmektedir (Yıldız, 2009: 314-315).
Türkmen kadınlarının özü sözü doğru, mert ve cesur bir yapı- ları vardır. Müşterek hayatın devamı için hür düşünüp hareket eden kadın kocasıyla serbestçe konuşabilmekte, fikirlerini beyan edip kocasını tenkit edebilmektedir (Şahin, 1962: 72). Honamlı Yörüklerinde kadın, toplantılara kocası ile katılmakta ve kendi ailesi ile ilgili konularda görüşünü ortaya koyup savunmasını yapabilmektedir (Tanyıldız, 1990: 112).Türk Bozkır kültür anlayışını yaşadıkları coğrafya üzerinde sürdüren ve bütün fertleri ile mücadeleci bir karaktere sahip olan Yörükler, Osmanlı Devletinin kuruluş devrinde hudutlara yerleştirildikleri gibi erkek, kadın ve çocuk herkes silahlı olup sınırların korunması ve güvenliğin sağlanması hususunda çok yararlılık göstermişlerdir (Köprülü, 1988: 46).
Sarıkeçili Yörüklerinden Ekti ailesinde babaannenin aile içinde ayrı bir yeri vardır (Yazıcı, 1994: 70).

 Sarıkeçili Yörüklerinde ölen kişinin arkasından ağıt yakma işi genellikle kadınlar tarafından icra edilirdi (Aksoy, 2012: 250).Yörük kadınları, giyim kuşam alnında Türk kültürüne ait kendilerine özgü kıyafetleri vardır .Yörük kızları peçe takmazlar,saçları görünecek şekilde başlarını örterler ne açık ne de kapalı Türk’e yaraşır bir şekilde eski örf ve adete uygun giyinirlerdi (Eröz, 1991: 51; Kılınç, 2010: 50).Başkalarına muhtaç olmadan yaşamanın önemli olduğu Yörüklerde kadınlar, giyim kuşam alanında baştan ayağa tüm ihtiyaçlarını kendileri üretirler ve dikerlerdi. Teke yöresi başta olmak üzere Akdeniz’den Ege hattına uzanan bölgede yaşayan Yörük kadınları genellikle bedene pamuktan dokunmuş içlik denilen göynek, alt kısmı don üzerine salınmış gömlek ve genellikle çitari ve kutnu kumaşlardan dikilen uzun kollu önü açık belden itibaren üç parça üç etek entari, bunun da üzerine kısa kollu önü açık delme yelek veya uzun kollu önü açık işlemeli çuha ve kadifeden yapılan cepken ve fermana; salta, kebe ya da kebe biçimi kısa pamuklu hırka; alta beli ve paçası lastikli ve paçası işlemeli don veya şalvar giyerlerdi. Bellerine renkli yün iplerden dokunan şal türü ve dirhem kuşak veya özel dokuma tekniği ile dokunan ip kuşak bağladıkları gibi yağlık üçgen şeklinde katlanıp üçgen kısmı arkaya getirilip işlemeleri görünecek şekilde önden bağlanırdı. Yine bele üç eteğin üzerine dolanıp arkadan bağlanan uçları püsküllü kolan veya sicim sarılıp aşağıya doğru sarkıtılır ayrıca göğ- sü örtecek şekilde göğüslük veya öncek takı- lırdı. Ayaklarına el örgüsü renkli ve motifli yün çorap ve onun da üzerine genellikle çarık ve kısmen yemeni, telli ayakkabı, çizme giyerlerdi. Başlarına terlik üzerine mendil ve fes giyip işledikleri tülbentleri örttükleri gibi para çelgi denilen alınlık, boncuklu çelgi, pullu yazma, oyalı yazma, kozalı yazma da örterlerdi. Takı olarak boyunlarına altın veya gü- müş paralardan oluşan gerdanlık, gümüş bağırlık, başlığın iki yanına yanaklık denilen zülüf bastı, başın bir yanından diğer yanına kadar uzanan aynı zamanda çenenin altından dolaşan, perişan denilmekle birlikte paralardan ve gümüş zincirden oluşan takı ve çenenin altına tutturmaya yarayan gıdıklık denilen gümüş süs takarlardı. Ayrıca gümüş tokalı kemerler, heybe ve kolan kuşak, Teke yöresinde Yörük kadın giysilerini tamamlayan nesnelerdir. Öte yandan Yörüklerin günlük hayattaki giyimi oldukça doğal ve sade olup kıyafetler, hareket kabiliyetini kısıtlamaz ve rahat hareketi sağlardı ki rahatlık ve esneklik her zaman ön plandadır.Yörük kadınlarının giyim kuşamları ile başörtüleri ve saç modelleri, medeni durumlarına göre değişebilir; evli ve dul kadın ile kız, fes örtüsü ve saç taramasından anlaşı- labilirdi ki (Kasapbaşı, 1963: 3010)Güney Yurt Yörüklerinde kız, gelin ve dul kadınları giyim kuşamlarından tanımak mümkündür. Kızlar saçlarını kırk beliğe kadar örüp beliklerin ucu saç bağı denen yün veya iplik örgü ile bağlanır, örgü üzerine saç cıncığı denen birçok altın, gümüş halka, ziynet ve para iliştirilip saç bağları kalçaya kadar uzatılırdı. Aladağ’da yaşayan Yörük kızlarının başlarında örtü olmayıp örtü örtmek nişanlı veya gelin olmaya yani evliliğe işarettir. Karaevlilerde kızların saçları örülmüş ve başları tamamen açık ve fessiz olup ihtiyar kadınların başlarında süsleme bulunmaz, eğer bulunursa ayıp sayılırdı. Yine aynı yörede, Kozan dağı çevresinde, yaşayan Yörüklerin kızları fes ve boncuktan yapılmış püsküllü bir başlık kullanırlar ve bu başlığın üzerine kırmızı renkte bir de yağlık bağlarlardı.Yörüklerin iklim şartlarına göre hayvanlarına otlak alanlar bulabilmek amacıyla kışlak ve yaylak arasında dönüşümlü olarak gerçekleştirdikleri göç sürecinde, hazırlıkların büyük bir bölümünü kadınlar yapmaktadır. Göç mevsimi gelip ileri gelenler tarafından göç kararı alındıktan sonra hazırlıklar başlar. Kadınlara sarı çizme, mücessem, toka, boncuk, entari için alaca, kadın dizliği, paçalık, kumaş dokunur veya satın alınır. Entari, paçalık denen dantellerle süslenmiş don ve şalvar dikilir. Bele kuşanmak için bağcak dokunup boncuklarla süslenir. Kocaanalar develeri çullarlar, gelinler kilimleri silkerler, kızlar süslenecek mayaların zillerini çullara dikerler, kadınlar göç için gerekli kolanları dokur, yırtık veya sökük olan çuvalları tamir ederler. Göç yolunda yetecek kadar azık yani yufka, mayalı ekmek, çökelek, katmer, peynir hazırlar, çamaşırları yıkayıp kişisel temizlik yaparlar. Göç günü gelince yük tutma işi obanın en yaşlı kadınları yani kocaanaların idaresinde gerçekleşirken çuvallara eşyalar ve gıda malzemeleri yerleştirilir, denkler çatılır. Gelinler ve kızlar, renkli yeni elbiselerini ve sarı postallarını giyip, altın sırmalı feslerini takıp al mücessem oyalı yazmaları ile başlarını örtüp yünden yapılmış punçaklı kolanları bellerine sararak punçaklarını arkalarına sarkıtırlar. Göç öncesi akşamdan kadınlar ellerini kınalarlar, hatta yaşlı kadınlar saçlarına da kına yakarlar.Çadırlar yıkılıp develere yüklendikten sonra yola çıkılıp kafile harekete geçerken göçte tülü veya maya deve katarın en önüne katılıp katarın önündeki maya kilimler, halılar ve örmelerle süslenir. Yörük göçünde devekatarını çekmenin ayrı bir önemi olup ailenin yeni gelini veya evlenme yaşına gelmiş genç kızı yeni elbiselerini giydikten sonra zülüfleri taranır, ala dolamasını, üç eteğini, fermanası- nı, paçalı donunu, desenli çorabını ve çarığını giyer, beline uçları püsküllü dirhem kuşağını kuşanır, başına fesini takıp fesin üzerine süslü boncuklu, pullu kırmızı, beyaz yaşmaklar örtülür. Boynundaki ve tepeliğindeki altınlar çekinin altından parlarken kolunda yün burması ve elindeki kirmeni eğirerek süslenen en öndeki devenin boncuklu yularının dizginini alıp göç katarını çeker.Yörük göçü ile ilgili ondokuzuncu yüzyıla ait gözlemler de bulunmakla birlikte İngiliz gezgin Edward Forbes, 3 Mayıs 1842’de İstanos’un (Korkuteli) güneyinden uzun bir geçitten geçtikten sonra Yalınlı kö- yüne doğru giderken hemen geçide yakın bir yerde rastladığı Yörük göçünü tasvir etmektedir. Erkek, kadın ve çocukların bulunduğu göç kafilesinde özellikle aralarında kurumuş, güçsüz bedeni kocaman bir devenin sırtında iki kat olmuş, hızla yüz yaşına yaklaşmakta olan geçkin bir nine bulunmaktadır. Seyyah, durum sanki onun, yani obanın büyük annesinin, yazlık konaklarına giden torunlarına eşlik edişini son kez yerine getiriyormuş gibi görünüyordu derken aile bireylerinin yaşlı kadına duydukları saygıyı açıkça ifade etmektedir (Spratt & Forbes, 2008: 248-249). Yine Davis, (2006: 172), 1872 yılında Antalya yolu üzerinde Güllük dağı geçidi yakınlarında rastladığı Yörük göçünde, ata binmiş Yörük kadınlarıyla karşılaşmıştır


Doç. Dr. Mehmet Ak Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilimler ve Türkçe Eğitimi Bölümü


YÖRÜKLERDE KADIN ile ilgili görsel sonucu






antalya yoruk kızları ile ilgili görsel sonucu


antalya yoruk kızları ile ilgili görsel sonucu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KARAKEÇİLİ YÖRÜK AŞİRETİNİN TARİHİ

Bir milletin kültürü,geçmişinden süzülüp gelen maddi ve manevi değerlerin bütününden meydana gelir. Büyük Türk milletinin tarihi dünya tari...