19 Kasım 2017 Pazar

TURNALAR






Eski çağlardan beri hayvanlar her kültürde olagelmiştir.Semavi dinlerin yaşandığı dönemlerde de önemlerini kaybetmemiştir.Kutsanan türlerin yanı sıra kötü karşılığıbir motif oluşturulmuştur.Anadolu’da bulunan ve bilinen bazı üyeleri, diğer hemcinslerine

nazaran Türk kültür atlasında daha fazla önemsenmiştir Turna da ardında barındırdığı mitolojik, mistik, fizyolojik ve tarihî-folklorikçağrışımlarla en önemlilerinden biridir.
Turna; uzun boylu, uzun bacaklı, uzun boyunlu; yalnızca ekolojik dengesi korunabilmiş doğal sulak alanlarda yaşayabilen göçmen bir kuştur. Latince “Grus” adı verilen bu kuşun birçok çeşidi olup Avrasya kıtasını kat ederek Japonya’dan Türkiye’ye uzanan geniş bozkırlarda yaşayan türüne ise“Grus Grus” denir.
Sürüler halinde “V” oluşturarak uçarlar. Birbiri arkasına hafif sola, sağa dizilirler. Öndeki yorulunca zaman zaman arkadan gelenle değiştirirler. Uçuş esnasında öterler. Uçarlarken baş ve bacaklarını gererler.Efsanevi bir görüntü oluştururlar.Eşler birbirine bağlıdır. Biri kaybolduğunda feryat figan ötüşleri başlar. Acıklıdır. Eşleşme dönemlerinde eşler birbirlerine muhteşem gösteriler yaparlar. İki yumurta yumurtlarlar. Bu yumurtalar mâvimsi, çilli, karışık renktedir. Eşler, kuluçka zamanı yuvayı nöbetleşe beklerler ve yuvaya yaklaşan yabancıya saldırırlar.Muhteşem çiftleşme dansları vardır. Halk türkülerinde en fazla adı geçen turna ve telli turna Anadolu'nun hemen hemen her yerinde görülür.
Anadolu’da turnaların uğur, bereket,mutluluk ve refah getirdiğine inanılır.Onlar saflığın, temizliğin,dürüstlüğün, vefanın, sadakatın, sabrın, sevginin, onurun, özgürlüğün sembolüdür.Bu nedenle insanlar genelde onlara ilişmez, yuvalarını bozmaz ve de kanını dökmez.Anadolu’da turna avlandığı taktirde avcısına felaketler getireceğinin inancı yaygındır ya da turnaların konduğu tarlaya bereket getirdiğine inanılır. Turnalar, çiftler halinde yaşarlar ve tek eşli bir hayat sürerler. Yüz yıla kadar yaşadıkları söylenen turnalar eğer eşleri ölürse bir daha asla eşleşmezler. Turnalar, sevgide bağlılık, dostlukta sebat ve sadâkat mânasına tâGüzellikleriyle binlerce yıldır baş tacı edilmiş turnayı Anadolu insanı inancında, şiirinde, türküsünde, giyiminde, kuşamında, halısında, kiliminde, oyasında, eşiğinde, beşiğinde motif olarak kullanmıştır.
Uğur getirmesi için gelinlerin başına turna teli (tüyü) takılır. Kızların güzelliği “turna” ile ifade edilir.
Sanatta tabiat unsurlarının, hayvanların ve kuşların birer sembol olarak kullanılması insanlığın Şamanizm, Totemizm inançlarına dek uzanmaktadır. Bu unsur veya sembollerin bazıları az çok içerik değiştirerek birer motif ve konu olarak zamanımıza kadar gelmiştir. At, boğa, kurt, geyik, koyun gibi hayvanlarla bülbül, güvercin, leylek gibi kuşlar, gül, lâle, menekşe nev’inden çiçeklerin şairlere ilham verdiğini gösteren bir hayli kaynak mevcut. Bu canlı varlıklar arasında özellilke turnanın kutsal bir yeri vardır.
Turnalar kimi zaman coşkunun, kimi zaman hüznün, bazen de mutluluğun habercisi olmuşlardır. Birçok halk şiirinde, özellikle halk türkülerinde duyguların anlatımında turnayı aracı olarak görürüz.
Turnalar göçtükleri her yere güzellik, aşk ve vefa duygusunu taşırlar. Kondukları her yere buruk şiirsel bir duygu ve anlam götürürler:
Turnalar kimi zaman coşkunun, kimi zaman hüznün, bazen de mutluluğun habercisi olmuşlardır. Birçok halk şiirinde, özellikle halk türkülerinde duyguların anlatımında turnayı aracı olarak görürüz.
Turnalar göçtükleri her yere güzellik, aşk ve vefa duygusunu taşırlar. Kondukları her yere buruk şiirsel bir duygu ve anlam götürürlerrif edebileceğimiz vefanın en güzel örneklerini teşkil ve temsil ederler.
Alevi terminolojisinde Turna kuşu Hermes’in kendisini ifade eder.Asa yer belirtir,kişinin asasının bulunduğu yer mekanının olduğu yerdir.Bir kişinin hırkasını giymek onun yolunda olmak ,onun düşünce ve inancını paylaşmak demektir.Hermes’in yurdunun Nil deltasında olduğu,ancak onun Anadolu’da bir derviş tarafından temsil edildiği anlatılır.
Yunan Mitolojisinde Hermes; Merkür Trimegistes Tanrıların en akıllısı, en kurnazı ve çeviğidir. Zeus'un habercisi, postacısıdır. Hermes Tanrıların mesajlarını yorumlayarak onları ölümlülerin anlayabileceği dile çevirir. Böylece iki dünya arasında zihinsel bir köprü kurar. Hermes tıpkı turna kuşu gibi göç eder, klavuzdur.
Hermes'in Mısır dilindeki adı ise Thot 'tur. Thot'un terziliği, onun görevi insanlara "initiation" yoluyla hal elbisesi giydirmektir. İslam dünyasında ise İdris diye bilinmektedir. İdris sözcüğünün anlamı da ‘terzi’ dir. Yunus Emre bir şiirinde ondan "İdris nebi hülle biçer, gezer Allah deyu deyu" diye söz etmiştir.

Alevi nefeslerinde İlahi söz, turna kuşu ve bağlama birbirleriyle öylesine iç içe geçmişlerdir, birbirlerinin içinde öylesine erimişler,kaybolmuşlardır ki , bu üç sözcük adeta aynı öznenin farklı seslerle söylenişleri haline gelmişlerdir.Düzenli katarlar halinde yüksekten uçarak göçen bu güzel kuşlar kıta boyunca geçtikleri her bölgede insanlar tarafından kutsal kabul edilmiştir. Orta Asya`dan Japonya`ya, Kore`ye kadar geniş bir kuşakta ve yine Asya’nın pek çokİbrahim Müteferrika’nın 'yüksekten uçan bir kuş' olarak tasvir ettiği Osmanlı ordusunun kalbinde yani merkezinde yer alan yeniçeriler börklerinin önünde, alınlarının üzerindeki bir haznede turna tüyü taşırlardı. İç Asya Türk-Moğol konargöçer toplumlarında rütbe işareti olarak başlık üstünde kuş tüyü taşımak ait olunan boyun tüyü taşınan kuş boyu ile olan ittifakının simgesi sayılırdı. Öte dünyaya gitmek üzere göğe yükselen şamanın gerektiğinde kılığına bürünmek için üzerinde taşıdığı kuş tüylerinden kaynaklandığı düşünülen bu gelenek takan kişiye o kuşun güçlerinin geçtiği inancını simgelerdi. Turna ve benzeri kuş tüyleri savaşçılar tarafından muharebe zamanlarında cesaret vermesi amacıyla takılırdı. Yeniçeri Ocağı’nın kuruluşu aşamasında sistemi tasarlayan Osmanlılar’ın bu kadim gelenekten haberdar oldukları ve devam ettirdikleri anlaşılıyor. Başka bir kuş değil de Altay kavimleri tarafından kutsal kabul edilen turnanın tercih edilmesi de yine erken dönemde Osmanlılar’ın konargöçer kültürü ile bağlarının sıkı olduğunun bir göstergesidir. Zira Yakutlar gibi Gök Tanrı tarafından görevlendirilen yedi genç kızın insan olmak ve çocuk doğurmak için dünyaya indiklerine inananlar olduğu gibi, Başkurtlar gibi kendilerini düşmanlardan korudukları için turnalara tapanlar da vardı. bölgesinde turnalar mutluluğun, şansın, uzun yaşamın ve barışın simgesi olmuştur.Ayrıca yüksekten uçan, sürüler halinde dolaşan, kondukları yerde, merkezinde liderin olduğu bir çember oluşturarak kümelenen turnalar, tüm bu kültürel arka planıyla yeniçeriler için eşsiz bir sembol niteliği taşımaktaydı.urna simgesi yeniçerilerin yalnızca börklerinin üzerinde taşıdıkları bir rütbe işaretinden ibaret olmayıp Ocak hayatının başka bazı yönlerinde de karşımıza çıkmaktadır. Örneğin Ocak’ın önemli subaylarından biri “Turnacıbaşı” olup turna beslenmesinden olduğu gibi devşirme işinden yani bir anlamda yeni turnaların toplanmasından da o sorumluydu. Devşirilen çocuklar kayıtları yapıldıktan sonra “Turna katarı” formasyonuna sokularak başkente götürülürlerdi. Aynı turnalar gibi yeniçeriler de hem sefer sırasında çadırlarında hem de kışlalarındaki odalarında çember oluşturarak otururlar, komutanlarını ortalarına alırlardı. Üstelik sefer esnasında ordugahta firar ya da diğer ağır suçlardan hüküm giymiş yeniçerilere verilen idam cezasının infazı için kurulan bir “Leylek Çadırı” bulunurdu ki bu, o çadıra giren kişinin artık yeniçeri olmadığının, bir turna olmaktan çıkarılarak özel bir kudsiyet atfedilmeyen bir leyleğe dönüşmüş olduğunun, yani Yol’dan çıkmış kabul edildiğinin sembolik temsiliydi.
Turna ile Yeniçeri Ocağı arasındaki bu bağ anlaşıldığında Bektaşi Yolu’nda yürüyen ve birbirlerine “Yoldaş” diyen yeniçerilerin oluşturdukları “Yeniçeri Yoldaşlığı”nın, bir tür “TurnaYoldaşlığı” olduğu görülür.” Kısacası turna, tarih boyunca değişik kültürlerce derin anlamlar atfedilen, simge değeri yüksek bir kuş olmuştur. Yakından bakıldığında bu simgenin Yeniçeri Ocağı’nın anlam dünyası içerisinde de özel bir yeri olduğu anlaşılır.”, (Turna'nın Kalbi, Erdal Küçükyalçın)
*Yaban Hayatı Uzmanı değerli hocamız Tansu Gürpınar'a teşekkürler
A.Handan Yalvaç
Chronicle Dergisi, Ağustos, 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KARAKEÇİLİ YÖRÜK AŞİRETİNİN TARİHİ

Bir milletin kültürü,geçmişinden süzülüp gelen maddi ve manevi değerlerin bütününden meydana gelir. Büyük Türk milletinin tarihi dünya tari...