Sayfalar

22 Kasım 2017 Çarşamba

Bombacı Ali Reşat Çavuş








Çanakkale'de savaşan 13 yaşındaki Gönüllü Bombacı Ali Reşat Çavuş'un fotoğrafının hikayesi
Almanya’dan gelerek savaşla ilgili izlenimlerini gazetesine yazan Vollmoeller’den öğrendiğimize göre fotoğraftaki çocuğun adı Ali Reşat’tı. Ali Reşat’ın hikâyesini tüm çıplaklığı ile kaleme alan Vollmoellar’e ‘Gönüllü Bombacı’nın birliğinde yer alan komutanı da yardımcı oluyordu. Şu satırlar yazara ait: “Ali...! diye bağırdı, Alman makineli tüfek birliğinin komutanı; Ali...! Çadırın arkasındaki karanlıktan ilginç ve biçimsiz bir karaltı gözüktü. Üstüne başına çekidüzen verdi ve dimdik durarak selam çaktı. ... İlk izlenimim, üniforma içinde bir kız olduğu biçimindeydi... Kafasına göre oldukça büyük olan ve tropik şapkalara benzeyen, kahverengi pamuklu kumaştan yapılma ‘Enveriye’ (Türk askerinin yeni başlığı) altında iki parlak ve kuyruklu göz yanıyor, dar ve parlak bir yüzü parıldatıyordu. Görüntünün kalanı ise kaba pamukludan yapılma, balçık kahverengisi arazi üniformasının altında kayboluyordu. -Beyler, bu Osmanlı İmparatorluk Ordusunun en genç astsubayı Ali Reşat Çavuş... Ali, Almanca öğrendiğini göster. Alman askeri nasıl der? Oldukça bol ve uzun üniforma kolunun içindeki ince parmaklı eli yeniden başlığa gitti. Çatallı bir çocuk sesi duyuldu: -Çook iyii...! (Sehr gut). -Tamam Ali. Şimdi biz bu beylere senin nasıl astsubay olduğunu anlatacağız. Beylerin hepsi tüm cesur Türk askerlerine Almanya’dan güzel armağanlar getirdi. İşte, bir paket de senin için. Bu beyler Almanya’ya geri döndüklerinde senden söz edecekler.” Yazara göre Ali’nin babası, Balkan Savaşı’nda bir Makedonya alayında yüzbaşıydı ve Kumanova’da şehit düşmüştü. Annesi ve kardeşleri, Sırplar tarafından katledildi. Bu katliamdan kurtulan Ali Reşat, kaçanların arkasına takılarak kendisini Trakya’ya attı ve askerlerin arasına katıldı. On üç yaşında bir çocuk, bir birlikle nasıl kalırsa öyle beslendi. Kâh geldi bir köşeye kıvrıldı, kâh arda kalanlarla idare etti. Yaklaşık 20 ay o askerlerle kaldı. Sonunda da yolu onlarla birlikte Çanakkale’ye düştü. Söz yine yazarın: “On beş yaşına gelmişti ve savaşmak istiyordu. Birisi ona bir asker pantolonu verdi ve bir de asker ceketi... Yalnızca bir silahı eksikti. Büyük adamların da kendilerinin silaha ihtiyaçları vardı. Ali’nin el bombasıyla tanışması kendi fikriydi. Bu ilk olarak nasıl oldu bilmiyorum. Ancak bir akşam kalktı ve kendi yöntemiyle İngilizlerle savaşmaya başladı. Gecenin yarısında bir cehennem gürültüsü ve delicesine atışlardan sonra, Ali Reşat sabah, bir İngiliz dürbünü ve bir Browning tabancayla geri döndü. İngiliz subaylarının bulunduğu yerleri bulma konusunda özel bir yeteneği vardı. El bombaları hep İngiliz subaylarını buluyor ve ganimetleri de buna uygun olarak seçilmiş ve aristokratik oluyordu.”Karanlıkta atılan bombalar Söz konusu haberde Ali’nin komutanının sözlerine de yer veriliyordu. Komutanı Ali’nin yetenekli olduğundan bahsediyordu. Gönüllü bombacıların tüm saldırılarında yer alması gerektiğini söylüyordu. “Ne yaptığını gördünüz. Ali, saldırı kollarının kahramanı oldu. Siperden ilk çıkan, düşman tel örgülerini ilk geçen ya da kesen, silahını tümüyle etkin olarak ilk kullanan oydu.” Komutanı onun, nisan ayındaki bir saldırıda, her iki bacağından ve bir mermiyle de ciğerinden kötü bir biçimde yaralandığını da anlatıyordu yazara. Ama hep ön saflarda olmak isteyen Ali’yi cephe gerisindeki bir hastaneye taşımanın da faydasız olduğunu dile getiriyordu. Buna rağmen bu yaralanmadan dolayı 4 hafta cepheden uzak kaldı Ali. Sonrasında döndüğü cephede yine düşman kurşunlarına hedef oldu. Son olarak da sol omzundan yaralanmıştı. Tüm bunlara karşın o, birkaç gün sonra yeniden iyileşerek siperlerdeki yerini almıştı. Komutanı yazara hikâyesini anlatırken hemen yanı başlarındaydı Ali. Çünkü şöyle bitiyordu metin: Bugün de erkenden ve yine bıkmadan yorulmadan bizimleydi... Öyle değil mi Ali Reşat?”Gecenin karanlığında siperden çıkan, düşman askerlerinin, özellikle subayların yerlerini bulan ve bombasını atan Ali, yaşının küçüklüğüne rağmen yüreğinin büyüklüğü, cesareti ve azmi ile bir destan yazdı. Yine söz konusu hikâyeden öğrendiğimize göre cepheyi ziyarete gelen Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın huzuruna çıktı. Savaşta göstermiş olduğu yararlılıklar dolayısıyla kendisine çavuş rütbesi verildi (Dergi bu bilgiyi de vermesine rağmen haberi en genç astsubay diyerek anons etti).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder