Bir milletin kültürü,geçmişinden süzülüp gelen maddi ve manevi değerlerin bütününden meydana gelir. Büyük Türk milletinin tarihi dünya tarihi ile yaşıttır. Dünya tarihi ,Türkler ile başlamış,Türkler ile şekillenmiş,Türkler ile yücelmiştir.
İnsanlık tarihte, ortaya çıktığımız günden bugünü bozmadan,geliştirerek,dünya milletlerini etkileyerek günümüze kadar getirdiğimiz; çok yönlü,köklü,zengin ve renkli kültürümüzü dimdik ayakta tutan unsurlara sahip çıkmamız ve yaşatmamız en büyük görevimizidir.
Günümüzde milli kültürler ,teknolojinin olağanüstü boyutlarda gelişmesi sonunda oluşan teknolojik kültürün hakimiyeti ile anlam ve önemlerini kaybetmeden ayakta kalma savaşı vermektedir. Bu savaşı milli kültürlerine sahip çıkanlar,bunları yazarak geçmişe aktaran kazanacaktır. Bu duygularla Anadolu’yu karış karış gezip,adam adama ilişki kurarak derleme yaptım. Edinilen bilgileri zengin arşiv kaynaklarımızdaki belgelerle bütünleştirerek geçmişe bir şey aktarmaya çalıştım. Bu çalışmamı Türk Sosyal Hayatının bir parçası olan Çadır,Hayvancılık ,Damgalar ve İnançlar üzerinde yoğunlaştırdım.
1.Tarihi::Oğuzlar Anadolu’ya 1071 Malazgirt Zaferinden çok önce gelmişlerdir.1018 yılında başlayan akın Anadolu’yu tanımak amacı iledir. Bu gel-git olayları sırasında bazı aşiretler Doğu Anadolu’ya gelmişler yaylak –kışlak hayatı yaşamaya başlamışlardır. İdari fonksiyonunu yitiren Bizans vilayetleri ile irtibatı kalmamış gibiydi. Her vilayet”Tekfurlar”tarafından yönetilen yarı bağımsız bölgeler halindeydi. Bizans kaynaklarında buna “Tema”diyorlardı. Anadolu halkından olmayan,aslen Batı Makedonya’daki İllirya’ dan geldiği Ermeni Tarihçisi Aslan Kevorkyan tarafından ispatlanan Ermeniler, Doğu Anadolu’da yarı bağımsız tampon beylikler halinde yaşıyorlardı. Anayurttan gelen aşiretler önce bunlarla karşılaştı. Ermeni kaynakları aşiretleri efsanevi bir dille anlatırlar.”uzun saçlı,aslan pençeli,yiğit bakışlı insanlar rüzgar gibi atlarıyla doğudan geldiler. Rüzgar gibi atları üstünde atıkları yıldırım okları asla hedefini şaşamazdı. Bizler bu akın karşısında tutunamadık daha içlere doğru çekildik.” 1071yılına kadar aşiretler doğu Anadolu’daki yaylaların büyük bir kısmına hakim olmuşlardı. Ayrıca her yıl yapılan akınlarda,akıncılarla beraber Anadolu’nun içlerine kadar gidiyor,onlarla beraber geri dönüyorlardı. Bu gel-git olayı 1071 önce Türklere Anadolu’nun yollarını şehirlerini öğretmişti. Bizans Kralı Romen Diyojen ,Türkleri Anadolu’dan atmak için 1071 yılında 200 bin kişinin üzerinde asker ve ağır harp silahları ve araçları ile Anadolu’yu baştan başa çiğnedi,çapulcu askerleri şehirleri ve köyleri yağmaladılar. 26 Ağustos 1071 Cuma günü Malazgirt önlerinden tarihin en büyük zaferini Türkler kazandı. Bu olay Anadolu’yu Türklere yurt yapmıştır.
Malazgirt den önce gelen Oğuz Boyları içinde Karakeçili Yörükleri de vardı. Bunlar Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgesinde yaşayan Karakeçililerin atalarıdır. Bu bölgede Eyyübiler Devletini kuran Selahiddin Eyyubi ,Kürt Tarihi “Şerefnameye”göre Errandan(Dağlık Karabağ’ dan)gelmiştir.[1]”Rahatü’s-Sudur”ve benzer kaynak eselere göre Türk Aşiretindendir.[2] Devletinin kurulmasında bu bölgedeki Karakeçililerin büyük desteğini görmüştür. Haçlılardan Kudüs’ün alınmasında Karakeçililerin büyük yardımı olmuştur.
Güneydoğu Anadolu şehirlerinden Urfa,Diyarbakır,Antep,Siirt Tunceli, Bingöl, Elazığ,Mardin illerinde ve bu illerinden ilçelerinde yoğun halde yaşarlar. Bu illerde 1965 yılında yaptığım incelemede Karakeçili Yörük köylerinin coğrafi ve ekonomik şartlar zoruyla Türkçe’yi unutmuş,Kurmaç ve Zaza ağzını kullanmaktadırlar. Daha sonra bu bölgede yaptığım alan çalışmalarında bu köylerin folklor ve etnografyasını inceledim. Eskişehir Karakeçililerinden bir farkları olmadığını gördüm. Bilindiği gibi Zazaların ataları Harzemlere, Kurmaçların ataları Orta Asyadaki Guri Türklerine dayandığını büyük Arap Sosyoloğu İbni Haldun Mukaddeme isimli ünlü eserinde belirtmiştir. Ayrıca ünlü Kürt Tarihi “Şerefname’nin”Diyarbakır Halk Kütüphanesinde 2065 numarada kayıtlı el yazma nüshasında bu fikre tamamlar bilgiler vardır. XV1. asra ait Diyarbakır Tapu Tahrir Defterinde Milli,Şavaklı ve benzeri aşiretlerin Karakeçi Yörüklerin den olduğu kayıtlıdır.[3] Sonradan Kurmaç ağzını kullanmışlardır. Arşivimizde bulunan Urfa’nın Suruç ilçesine bağlı Akziyaret Köyündeki zaviyenin üç metre uzunluğundaki H.1165/M.1751 tarihli tarikat seceresinde Karakeçili Aşireti için”Aşireti Tahiredendir”denilmektedir
Karakeçililer, Anadolu ilk Türk Devletlerinden sayılan”Ahlatşahlar Devletini ”kurmuşlardır. Osmanlı Padişahları doğu seferlerine giderken mutlaka Ahlat’a uğrar atalarının mezarlarını ziyaret ederlerdi. Candar Oğulları ve Gaznelileri de Kayılar kurmuştur.
Tarih de kurulmuş en büyük Türk Devletlerinden olan Osmanlı Devletini Karakeçili Yörük Aşiretinin “Softalı” boyundan olan Osman Gazi kurmuştur. Bilindiği gibi Ertuğrul Gazi’nin babası Gündüz Alp’tir.
Ertuğrul Gazi ve kardeşleri aşireti ile ,Orta Asya’dan Anadolu’ya girdiklerinde Selçuklu tahtında Aleaddin Keykubad vardı.1230 tarihinde yapılan Yassı Çimen muharebesinde Selçukların yanında yer alarak zaferin kazanılmasını sağlamışlardır. Bu yardımın karşılığı olarak Selçuklu sultanı Ankara civarını vermiştir. Ertuğrul Gazi oradan Söğüt’e gelmiş. Selçuklu Sultanı o devirde “Uc”bölgesi olan Eskişehir civarından ki Söğüt ‘ü kışlak,Domaniç’i yaylak olarak vermiştir. Daha sonra Ertuğrul Gazi Karaca Şehir’i(antik Melencea) fetheder. Bir süre sonra burası Bizansın eline tekrar geçer. Osman Gazi H.691/M.1291 Cuma günü tekrar fetheder. İlk hutbeyi Dursun Fakih okur.Bu ilk hutbe Osmanlı Devletinin kuruluşunun ilanıdır. Cihan şumül Osmanlı Devleti Eskişehir’de kurulmuştur.
Eskişehir civarına Türk Aşiretlerinin gelişi XII. asrın başlarındadır. İbn-i Said’e göre bu asırda 200 bin, El- Ömer’e göre 300 bin Türk Aşireti vardır. Bizans Tarihçisi Anna Comnenus”Alaxie”isimli eserinde bu rakamı doğrular. Ertuğrul Gazi Söğüt ’e gelmeden önce burada Türk Aşiretleri vardır. Bunların içinde Karakeçililerde bulunuyordu.[4]
2.Boy Tasnifleri:Eski Türk toplumunda göçerlerin sosyal organizasyonu yasa ve törelere bağlı oldukça mükemmeldir. Boyların,oymakların teşekkülü hukuku,hakkı,vazifesi,mevkii, gücü belli ve belirli kurallara göre her zaman tekrarlanan zorunlu ve önemli törelere ve törenlere bağlı idi.
“Türk kavmi,uruklardan mürekkep;”cil”İllerden mürekkep;”il”(şaab) kullardan mürekkep;”kul(kabile)boylardan mürekkep;”boy”(amare)bölüklerden mürekkeb;”bö- lük (batın) tirlerden mürekkeb;”tire”(fahz,semiyye)yarım tirlerden mürekkeb;”fasile” soylardan mürekkeb;”soy”(usbe)ocaklardan mürekkep; ”ocak”(ehil)akevlerdan mürek kep ”;akev”(ayal) baba,ana ile çocuklardan mürekkep.[5]
Osmanlı İmparatorluğunda aşiretlerde boy , yasalara bağlı teşekküllerdi. Bir boya bey tayini irsi olmuyor,atama ile oluyordu.”O boyun başında bulunan kethüdaların, ihtiyarların bir şahsı boy beyi olarak kabul edecekleri hakkında görüşleri açıklandıktan sonra,hükümet tarafından o şahsın tayin edileceğine dair beylik beratı verilirdi. Rişvanlı gibi bazı boylarda ise boy beyliği beratla değil,boy aristokrasisini teşkil eden kimselerin kethüda,ihtiyar ve söz sahipleri eliyle seçildiğini ve istedikleri şahsı boy beyi yapabilecekleri de ilave etmeliyiz. Kethüdalar ise içtimai ve idari bakımdan tabi bulundukları boy beyi tarafından tayin edilmekte idiler .Fakat kethüdalar hakkında oymak ahalisinin kefaletleri lazım olduğu gibi kanunen,tayin edilmiş olan vergilerin Has Voyvadalarına vermeyi taahhüt etmeleri şarttır. Bundan sonra daha ziyade bu hususun hükümet tarafından kabul edildiğine dair bir berat gönderiliyordu.[6]
a)Ünlü Karakeçi Aşiret Beyi Hacı Bekir Sıddık Bey tarafından hazırlatılan ”Karakeçili Aşireti “isimli risalede Eskişehir civarındaki Karakeçili Aşireti şöyle tasnif edilmiştir. Tasnif de kolların beylerinin isimleri de verilmiştir.
Karakeçililer kendi aralarından 12 kola ayırmıştır.
1.Veliler :İsmail Bey
2.Poyrazlı :Hacı İbrahim
3.Kıldonlu
4.Softalı (Osmanlı Patişahları bu koldandır.)
5.Tolazlı(Devlezli):Domaniç ve köylerinde Ahmet Bey
6.Karakayalı
7.Sazlı Kıravdan Köyü ,Durmuş Bey
8.Hacı Halilli :Numan Oluk köyü ve Hikmet Bey bu aşirettendir.
9.Hayyam Kethüda :Kerim Bey
10.Akça İnli :Yusuflar Köyü Devriş Beyzade Mehmet Bey
11.Özbekli :Ünlü Karakeçili Serdarı Hacı Bekir bu boydandır.
12.Karabakılı(Harmandalı):Hacı Mehmet Bey[7]
Karakeçili Yörük Aşiretinin ünlü Beyi Hacı Bekir Sıddık Bey(1848-1909) yukarıdaki beyleri toplayarak,iskan olayını gerçekleştiriyor. Daha sonra bu bölgeye gelerek Avlamış,Bozdağ ve Beyyayla’ ya iskan olan Karatekeliler ve Güney(Örencik)Köyü Adıgüzelli Yörüğüdür. Bu boylarda Karakeçili Aşireti içinde değerlendirilir. Mersin –Konya arasındaki hat boyunca yoğun olarak yaşayan”Bahşişli ve Köseli”Yörükleri , Karakeçili Yörükleri içinde gösterilir. Yaptığım alan çalışmalarında kendileri Karakeçili Aşiretine bağlı olduklarına söylediler.[8]
b)Ünlü Araştırmacı Mehmet Eröz’ün tasnifi:
1.Karnıkaralı 4.Sıçmazlı 7.Şekareli
2.Topallı 5.Karakeçili
3.Durağocalı 6.Akkeçili
Aydın/Ortaklara bağlı Selatin Köyünde son iki obanın ismi”Dırazlı-Gaffarlı”olarak söyleniyor.[9]Gaffarlı’ nın bir kısmı 18.asrın başlarında Bolvadin’e göçtü.[10]
Eskişehir-Seyidgazi,Kütahya-Domaniç köylerinde yaygın olarak yaşayan “Sıçmazlı”boylarına Aydın,Manisa köylerinde “Seçmezli”obası deniyor.
c)Hikmet Şölen ’in tasnifi:
1.Karnıkaralı 5.Şekerli
2.Durukocalı 6.Sıçmazlı
3.Kavruk 7.Topallı
4.Gölovalı [11]
Zamanla boy örgütleri buzuldu. Bireyselleşme kendi obasını ayırma,kendi adını alıp,ayrılma durumları ortaya çıktı. Obalar genellikle kişilerin adlarıyla anılmaya başladı. Aşağıdaki tasniflerde görüldüğü gibi.
Hayta Aşireti Honamlı Aşireti
———————————— ——————————–
1.Hacı Süleymanlı 1.Çoşlu
2.Hacı Aliler 2.Ötkünçü
3.Telliler 3.Elekli
4.Kötekli 4.Karaevli
5.Saçıkaralı 5.Telliler
6.Kerimli 6.Recepli
7.Küçüklü 7.Hacı Mahmutlu
8.Neneli 8.Bekmezci
9.Bacaklar 9.Garsavurdanlı
10.Hacı Nasuhlu
11.Hacıkaralı
12.Gosatlı
Hayta Aşireti yoğun olarak Antalya civarında kışlarlar. Yaylaya Anamas Dağlarına çıkarlar. Zamanla Sultan Dağlarına kadar gelirlerdi. Bolvadin kazasına Perşembe günleri gelerek pazarında alış veriş yaparlardı. Zorunlu iskan sırasında Bolvadin,Çay ve Sultandağı ilçeleri merkez ve köylerine yerleşen aileler olmuştur. Hayta sözcüğü zamanla anlam kaymasına uğramıştır. Bolvadin civarında “eli boş gezene,başka birisinin karşılıksız çıkarı için çalışana ,dalkavukluk yapana hayta derler.[12]
20.asırda yapılan zorunlu iskan sırasında “Honamlı Aşiretine “bağlı obaların kalabalık bir gurubu Isparta,Burdur,Afyon ve Konya(Yunak) köylerine yerleşmişler. Zamanla köylerden şehirlere taşınanlarda olmuştur.[13]
Karahacılı Aşireti Karakoyunlu Aşireti
——————————- ———————
1.Kaldırıcılar 5.Eski Yörük 1.İbişli 5.Dayılar
2.Solaklı 6.Hümmetli 2.Kuşcular 6.Balıklılar
3.Sarı Balı 7.Çüngüllü 3.Hacı Aliler 7.Ebişler
4.Hacı Hamzalı 4.Könterli
İran’da ve Doğu Anadolu’da etkin rol oynayan Kara Koyunlu Aşireti 16.asrın başlarında kalabalık kitleler halinde Batı Anadolu’ya göçmüşlerdir. Bilhassa Seyitgazi ve köylerine gelerek Türkmen Dağlarında yaylaya çıkmışlardır.[14]Zamanla bu aşiretlerin obaları köylere iskan olmuşlar.21.asrın sonralarında şehirlerin sanayileşmesi sonunda şehirlere göç etmişlerdir. Yaptığım alan ve arşiv çalışmalarında bu boyların isimlerinin ailelerde lâkap ve soy adı olarak yaşadığını tesbit ettim.
Sarıkeçili Aşireti Tırtarlı Aşireti
———————– ——————
1.Dağlı Obası 1.Sunular Obası
2.Demirci Obası 2.Kasab Uşağı
3.Üsemli Obası 3.Dombalak Obası
4.Odabaşı Obası
Sarıkeçili Aşireti günümüzde Mersin,Teke, Aydın,Konya (Akşehir, Doğanhisar), Afyon(Bolvadin,Çay,Dinar,Dazkırı, İshaklı,Sandıklı), Burdur,Isparta (Eğridir, Ulu-borlu) şehirlerinin merkez ve köylerinde yoğun halde yaşarlar.
d . Karakeçili Yörük Aşiretinin en kalabalık olduğu Eskişehir ve Civarındaki alan çalışması yapılan Karkeçili Yörük Köyleri:Eskişehir ve civarına iskan olan Karakeçililer uzun yıllar buraları yaylak,Manisa, Aydın,Balıkesir, İzmit. Bursa,Adapazarı’nı kışlak olarak kullanmışlardır. İskanda buralardan gelip yerleşmişlerdir. Bunun dışında Ankara,Yozgat civarında ve Urfa /Suruç’tan gelen Karakeçililerde vardır.
Alan çalışması yapılan Karakeçili Yörük Köyleri:
Merkez:Akçakaya,Avdan,Avlamış,Ayvacık,Bozdağ,Çavlu,Danişment,
Eşenkara,Mamuca,Harmandalı,Karacaşehir,Karamustafa,Karapazar,Kavacık,Kıravdan,Kızılören,Kozlu,Kuyucak,Mollaoğlu,Musalar,Taycılar,Turgutlar, Yarımca, Yörük Akçayır,Yörük Kırka Yörükkaracaören,Yukarı Kartal ve Yusuflar.
Alpu:Ağaçhisar,Alapınar,Arıkaya,Belkese,Büğdüz,Dereköy,Gökçekaya,Karacaören
Çifteler:Büngeşik,Körhasan,Kadıkuyusu
Günyüzü:Beyyayla,Kavacık,Kuzören,Holanta,Gümüşkonak,Yörme
Han:Karaağaç,Akdere,Becene
İnönü:.Kuzfındık,Y.Kuzfındık,Dutluca,Erenköy,Esnemez ,Yörükyayla,
Mahmudiye:Balcıkhisar,Conger
Mihailgazi(Gümeli)
Mihallıcık:Adahisar,Ahurhisar,Akçain,Belencilbert,Çaltı,Çukurviran,Karaçam,Karageyik,Kayı.,Kavak,Kızılbörklü,Koyunağıl,Kozlu,Ömerköy,Sarayören,SekiörenSüleler,Üçbaşlı Sarıcakaya(Bunaklar):Beyyayla,Dağküplü,Güneyköy,İğdir,Mayıslar,Laçin
Seyitgazi:Akin Aslanbeyli,Ayvalı,Bardakçı,Beşsaray,Büyük yayla ,Çürüttüm, Çatören,Değişören,Erikli,Gemiç,Göcenoluk,Gökbahçe(Bahşiş),Gökçegüney(Tonra),
Göknebi,İkizoluk,Karaçalık,Kırka,Kümbet,Numanoluk,Oynaş,Sarayören,Taşlık,Üçsara Yapıldak,Yağbasan.
Sivrihisar:Ballıhisar,Böğürken,Çaygoz,Dumluca,Göktepe,İlyas Paşa,Kadıncık, Kara cakaya,Kaymaz,Sarıkavak
Afyon’un Bolvadin,Emirdağ,Sincanlı,İscehisar yoğun halde Karakeçili Yörükleri iskan edilmiştir.
Bolvadin:Buraya iskan olan Karakeçili Yörükleri üç yerden gelmişlerdir.
1.Aydından gelenler Yörükkarcaviran ve Güney Köye ,
2.Aydın /Çalarasından gelenler Karayokuş ve Taşlıağıl Köylerine [15]
3.Yozgat’tan gelenler Taşlıdere yerleşmişler.
Bolvadin ve civarına gelen Sarıkeçili Aşiretine bağlı aileler:“Tekeliler” Antalya merkezden,”Cılklar”Antalya/Beyköyden,”Ciğerciler”Antalya’ya Hacı Eseli Köyünden,”Gemidelenli oğulları(Hacı Yunuslar)” Antalya/Korkutelinden, ”Macarlı
Antalya / Gündoğmuştan gelmişlerdir.
Emirdağı:Alibeyce,Balcam,Başkonak(Kolanşam),Beyköy,Burunarkaç,Çatallı,
Çaykışla,Çiftlik,Demircili,Dereköy,Gedikevi,Geynik,Güneysaray,Güveçci,Güney,
Kılıçlı Kavaklı,Kurudere,Leylekli,Örenköy,Sığracık,Soğukkuyu,Tepeköy,Türkmen,
Yüreğil .Bu yörüklerin büyük bir kısmı Yozgat civarından gelmişlerdir.
İscehisar:Cevizli,Doğanlar,Karaağaç,Karakaya,Çatağıl,Konarı,Olukpınar.
Afyon Merkez,Sincanlı,Bayat ve İhsaniye köylerinde Karakeçili Aşireti iskan edilmiştir. Başmakçı,Çay,Dazkırı,Dinar,Evciler,Sandıklı ilçe merkezlerinden ve köylerin den Sarıkeçili Aşireti kollarından iskan edilmiştir.
Aşiretlerin tasnifinden “Türkmen”ve Yörüklük”değişik unsunlar gibi görülür. Aslında farklı unsurlar değildir. Kaşkarlı Mahmut,Karluklar hakkında “Göçebe Türklerden bir bölüğün adıdır. Oğuzların ayrıdırlar. Oğuzlar gibi Türkmendirler.”[16]
Osman Gazi’nin oğullarına nasihatında asla iskan olmamalarını,yerleşenlerin asaletinin kaybolacağını,beyliğin Yörüklük ve Türkmenlikte kalacağını söyle-mesi; Türkmenlerinde,yörükler gibi konar-göçer yaşadığını anlatılmak istenmiştir. Bazı kayıtlarda da Türkmen Aşiretlerinin bazılarına “Yörük”;Yörüklerin bazılarına da “Türkmen”denildiği görülmüştür.
Seyidgazi/Bahşişli köyündeki yörükler”Ecdad Horasan’dan beri yürüyerek gelmiş;Yörük yürüdü,kıllı deriyi sürüdü, demişler,adımız yörük olmuş. Bizim atalarımız Toroslardan Mersin civarından gelmiş,hala orada akrabalarımız var.”
Avrupalı araştırmacılardan Leake:”Yörükler,Asya’daki Türkmen ve Kürtler gibi göçer aşiret hayatı yaşar. Trakya ve Mekadonya’ya yerleştikten sonra bu yaşayış düzenini terk etmişlerdir S.Boker:”Asya’dan göç ederek Teselya’ya yerleşmişler-dir.Bunlar göçer yaşayan Yörüklerdir.”G.Lejean:”Türkler nomad ve çoban hayatı yaşayan ırkdaşlarına (yürüyen,gezen manasına gelen)Yörük adını veriyorlar”.[17]
“Yörükler kanun nazarında askerdi,Rumeli Eyaletinde yirmi defterli akıncı,kırk bin yörük ve müsellem vardır. Yörükler,müsellem taifesinden sefer zamanı nöbetle beş-altı bin nefer tayin edilip,sefer malzemelerini taşırlar. Başlarında yörükbeyleri ve başbuğları bulunur.”[18]
Osmanlı dönemine aşiretler bir subaşına bağlanarak,iktisadi açıda faydalanmayı düşünmüştür. Devlet nazarında Yörüklükten çıkmak,ölçüsü şu dur. Göçten vaz-geçip,yerleşip,tarıma başlayıp, 10 yıl belirli bir köyün halkı olarak yazıldıktan sonra göçerlikten çıkarılır. Defter-i Hakaniye şerh düşülürdü.
Cevdet Türkay,arşiv kayıtlarını dayanarak hazırladığı “Oymak,Aşiret ve Cemaatlar”isimli eserinde değişik tesitler yapmıştır.”Konar-göçer Türkmen ekradı yörükan-ı taifesinden” Yine Alanya civarında oturan Hacılar Ekradı,Mehmet Eröz’ün “Yörükler”isimli eserinde “Hacı Aliler,Hacı Süleymanlar”şeklinde değişmiştir. Yine Aksu-Serik çevresinde yaşayan”Murtunalar”nam-ı diğer “Aşiret-i Kürdi” ise “Konar-göçer Yörük taifesindendir.”denilmektedir.
Yörüklük ve Türkmenlik tezlerinden çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da yaşayan aşiretlere genellikle “Türkmen”batıda,güneyde yaşayan aşiretlere “Yörük”denilmiştir. Mesela Karakoyunlular ’a Konya,Adana Afyon,Eskişehir ve Antalya civarında”Yörük”,Doğu Anadolu’da ve İran’da ”Türkmen”denilmektedir. Avşar lar’a Bolvadin civarında yaşayanlarına “Yörük”Doğu Anadolu’da yaşayanlara ”Türkmen” dendiğini tesbit ettim.[19]
3.Konar-Göçer Yaşam:Orta Asya’da iken Türklerin büyük bir kısmı şehirlerin dışında bozkırlarda göçebe yaşıyorlardı. Türk Destanlarında bu yaşam canlı olarak anlatılır.” Ahmet el-Tini’nin rivayetlerine göre:İskender(ilk Aryani İran fatihinin ismi)geldiği zaman Mavereünnehir’de;Kaşkarlı Mahmut:Talas ve Şu alanında,şehir hayatının henüz hiç inkişaf etmemiş olduğu,her tarafta ahalinin çadırlarda yaşadığı”belirtmişlerdir.[20]
Türklerin konar-göçer yaşamları,diğer göçer yaşayan kavimlerden farklıdır. Bu gün bile konar göçer yaşayan Kürt,Arap,Berberi kabileleri aşiret devrini aşamamışlardır. “[21] Eski Türkler siyasi hayatında “tudunluk,yabguluk,hakanlık”devre lerini aşarak “ilhanlığa “ yükselmişlerdir. Türklerin en aşağı derecesi“il”dir. İl ise bir aşiret değil,küçük bir millettir.”
Fuat Köprülü ,II. Tarih Kongresine sunduğu tebliğde:içtimai tekamül bakımından birbirinden çok farklı göçebelik şekilleri bulunduğunu ,göçer-lerin,yerleşik olanlarda daha üstün tekamül mertebesinde olduğu belirtir. Yukarı orta zamanda Avrupa’nın yerleşmiş halkının,kültür bakımından Eurasia’nın göçebe kavimlerinden ne gibi iktibaslarda bulunduğunu tarih ve sosyoloji tetkiklerinin gösterdiğini söyleyerek. Türk göçebeliği hakkında şu hükme varır:”Bazı göçebe Türk zümrelerinin ,bu fatih ve istilacı atlı göçebelerin ,dahili teşkilat yani idari ve siyasi müesseseler bakımından da ileri derecede olmaları gayet tabiidir.”[22]
Cengiz Han,keçe çadırda yaşayan kabilelerin başbuğu idi. Reşidettin (ormanlı) kavimler hakkında Moğolların söyledikleri sözleri naklederek diyor ki:”Onların fikirlerine göre bu hayattan(yani avcılık ve orman hayatından )daha iyi bir hayat olmasına imkan yoktu ve onlar kadar mesud kimse bulunmazdı.”[23]
Bilge Han,kayınbabasına bir şehir tesis ederek,milleti ile beraber yaşayacağını bildirdi. Kayın babası O’na dedi ki.”Şehirde ve köyde yaşamak,bizin işimize gelmez. Şimdiye kadar hür ve müstakil kalmamız göçebelik sayesindedir. Göçebe olduğumuz için istediğimiz dakikada Çin’e akın yaparız. Çinliler iş den haberdar olup, seferberlik ilan edinceye kadar biz aile çadırlarımızla beraber Çinlilerin yetişemeyeceği uzak ülkelere çekiliriz. Bu suretle Çinliler ise beş yüz binlik hatta bir milyonluk askerle üzerimize gelse ,bize hiçbir şey yapamaz.”der. Bilge Kağan şehir yapmaktan yani iskan olayından vazgeçer.
Selçukname müellif “sakın olmaya ki şehirlerde oturasınız,yerleşesiniz. Zira şehirlerde oturanların ili ve boyu malum olmaz. Asalet ve şerefe kalmaz;beğlik ve asalet ancak göçebelikle ve Türkmenlikledir.”diyerek atalarının nasihatını naklediyor.[24]
Yazıcıoğlu rivayetinde şöyle deniliyor.”Merhum Kara Osman dahi daim bu öğüdü oğullarına verirmiş:olmasın ki oturak, olasız ki, beğlik,türkmenlik ve yörüklük edenlerde kalur demiş”Buradaki Kara Osman,Osmanlı Devletini kuran Osman Gazidir.[25]
Okul görmemiş,göçebe Türk kızlarının dokudukları eşsiz halılar,kilimler yükte hafiftir. Rengini,motifini kendi icat etmiştir. Bunlar Türk Milletinin kültür özelliklerin yansıtır. Eserlerinde hiç hata bulamazsınız. Çünkü Türk zekasının ürünleridir.
Türklerde göçerlik iktisadi bir mesleki tür değildir. Örflere,törelere daya-nan,hatırlarla beslenen bir toplumsal hayat tarzı,bir yaşayış şeklidir. Doğar doğmaz
Kendini böyle renkli bir sosyal ortamda bulan çocuk ;kışlar,yazlar,baharlar gelip geçer,göçler olur,hatıralar birbirini kovalar da bütün ruhu ile bu hayat içinde erir,bu hayatla bütünleşir. İnsanlara yeniden doğuşun heyecanın veren İlkbaharda koyunların kuzulaması,keçilerin oğlak vermesi ile birlikte şırıl şırıl sular,rengarenk çiçekler,diz boyu otlar arasında ,tabiat cennetinde yaylalara doğru göçen deve katarlarının önünde kirmanları ile yün eğirerek giden suna boyluları seven gönüllerin içinde yanan ateş,aynı zamanda yörüklüğe de yürekten bağlanmış demektir. Son derece zor şartlara rağmen yaşlılar bu hayattan vazgeçmeye düşünmemişlerdir.
Göçerlerin yaylaya çıkışları töresel törenle yapılar. Eğlenceler düzenlenir. Bu törenlere destanlarda ve Dede Korkut Hikayelerinde de rastlıyoruz.
Bolvadin’e bağlı”Karabağ Köylerinde yapılan”Sultan Nevruz”törenleri Destanlarda ve Dede Korkut Hikayelerinde anlatılan törenlere çok benzer. Karabağ Köylerinde Sultan Nevruz Törenleri,Mart Ayının 21.nci günü yapılır .Bütün köy halkı genci,ihtiyarı,kızı,kızanı köyün meydanın toplanırlar. Büyük bir ateş yakarlar. Köy halkından birisi “Kurt Postunu”sırtına alır,kurdun başını kafasına geçirir. Çeşitli “Seyirlik Oyunları “oynar. Kurt gibi ulur. Sonra köy meydanına yakılan ateşin üstünden bütün köy halkı atlar. Ateşin bütün günahları yakacağı,hastalıkları gidereceği,insanı arındıracağına inanılır. Sonra yaylaya çıkılır. Bu törenlerde,destani dönemde “Kültler”yaşatılmaktadır. Bu törenin benzeri Girasun’un Tirebolu ilçesine bağlı köylerde yaşayan Çepni’ ler de gördüm. Bu törene “Ot Göçü-Ot Töreni”diyorlar.
Çepniler,Mart aynın 21 geldiğinde bütün köy halkı ,köy meydanında toplanıyorlar. Yaylaya götürülecek bütün eşyalar ve hayvanlar hazırlanıyor. Burada yükü katırlar taşıyor. Aynı işi Orta Anadolu ve Güney Anadolu’da develer yapıyor. Bütün gençler bayramlık elbiselerin giyiyorlar. Karşılıklı mahalli oyunlar oynuyorlar. Türküler söyleniyor. Atma türkü yarışları yapılıyor. Daha sonra her aile Yaylaya götüreceği bütün eşyalarını ve hayvanları alıp,yaylaya çıkıyorlar,Burada Ekim ayına kadar kalınıyormuş. Düğünler Yayla dönüşü yapılıyormuş.
Gezdiğim yaylalarda konuştuğum ihtiyarlar hâl göçerliği,yerleşik hayattan üstün tutuyorlar. Onlara göre,yerleşik hayata geçenler aciz,korkak,asaletini kaybetmiş insanlardır. Ege ve Marmara bölgesinde eskiden yerleşik hayata geçen köylere” manav” diyorlar.
4.Aşiretlerin İskanı:Türkler konar-göçer yaşayan bir toplumdur. İlk iskan olaylarına Büyük Selçuklular zamanında rastlıyoruz. Türk göçerleri ,bilhassa Oğuzlar Büyük Selçuklu İmparatorluğu. kurulması ile iktisadi etkilerin tesiri ile yeni yurtlar,yeni yaylalar,yeni ovalar bulmak zorunda kaldılar. Bu arzu ile batıya doğru akmaya başladılar.”Türkmen Oğuz unsuru ,evvelce Cenubi İran ve Hemedan taraflarında yerleşiyorlardı Bağdat Halifeleri hizmetinde olan askerlerin daha Selçukilerden yüz elli sene evvel,kırk kadar Türk emiri riyasetinde Fars taraflarında ikta olarak yerleştiler,kasabalar kurdular.”[26] Türk kütleleri Selçuklulardan sonra batıya akmaya başladı.
“Göçebe Oğuz aşiretlerine istinaden Horasan’da saltanatlarını kuran Selçuki hükümdarları ,yalnız onları değil,muhtelif sebeplerle Orta-Asya bozkırlarından mütemadi surette akıp gelen sair Türk kabilelerini de iskan etmek,onlara maişet vasıtalarını temin eylemek mecburiyetinde idiler .Ne Horasan ne de İran’ın sair sahaları,bu kadar kesif kütlelerin tamamen yerleşmesine müsait olmadığından, Selçuki hükümdarları garba doğru yeni istila hareketleri yapmak zaruretinde kaldılar. İşte İran dahilinde ve cenubi Kafkasya’da Türklerin çoğalması ve bilhassa Anadolu’nu fethi ve Türkleşmesi doğrudan doğruya iktisadi zaruretin neticesidir.”[27]Bu gelen aşiretler Doğu Anadolu’ya iskanı Melikşah zamanında başlamıştır.
Batı Türkistan da iken ziraat uğraşan aşiretler,Anadolu’ya geldiklerinde köyler ve kasabalar kurarak Orta Asya’daki ziraat kültürünü devam ettirmişlerdir. Yeri kurdukları köy ve kasabalara Orta Asya’daki adları vermişlerdir. İlhan Argun zamanında(1284-1291)Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türkmenleri kesif kitleler halinde Doğu Anadolu’ya nakledildi. Gazan Han zamanında ikta usulü ile iskan oldular. İkta usulü ile iskan siyaseti Anadolu Selçuklular zamanında da devam etti. Osmanlılarda ikta,tımara sistemine dönüştürüldü.
Sultan Orhan zamanında,”Sadrazam ,Bilecik kadısı ile birleşerek piyade askerliğine elverişli Türk gençlerini seçerek alaylar teşkil edildi,Bunların başlarına onbaşı,yüzbaşı,binbaşı adı verilen kumandanlar getirildi,Yaya adı da verilen bu askeri kitle harp zamanında bir dirhem-i şer’inin dörtte birine muadil akçe-i osmani alıyorlardı. Savaş bittiği zaman ücret almıyorlardı .Devlet barış zamanında boş kalan bu büyük insan kitlelerini iskana özendirmek için,tekrar çiftçiliğe dönerlerse mutat vergilerden Tekalif-i Divaniye yahut Örfiyyeden muaf tutuyorlardı.”[28]
Osmanlı Devleti,bir taraftan Anadolu Türkmen Beyliklerini topraklarına katıp,Anadolu birliğini sağlarken,diğer taraftar Rumeli’nin fethine önem veriyordu. Yeni topraklar kazanıyordu. Abdal,ahi,gazi gibi ünvanları altında misyoner ve kolonizatör Türk Dervişlerinin iskan olayında rolü büyüktür.”Köylere ve boş topraklara doğru yayılan ca kabarıp taşan bir cemiyetin kendi varlığına inanışının bir ifadesi olarak daima ileri atılan ,istilaya kalkan ve bu istilalarla beraber istilalarına kuvvetini yapan ve ifadesini teşkil eden bu cereyanların faal ajanları olmuş olan bu dervişler,Orta zamanda Türk cemiyetini bereketli bir maya gibi işlemişlerdir.”[29]
Türk aşiretlerinin Anadolu’da ve Rumeli’de kendi istekleri ile yerleşmeleri , yayla ve kışlak sahibi olmaları yanında devlet de etkili bir iskan politikası uyguladı.
Rumeli’nin fethi sırasında fethedilen yerlere, aşiretler daha verimli topraklara sahip olmak için kendiliğinden göç etmiştir. Bu göçte devletin yardımı olmuştur. Daha sonra bu göçler duraksayınca ,devlet zoraki göçürerek aşiretleri sürgüne tabi tutmuştur. Amaç yeni alınan yerlerdeki Türk nüfusun artırılması ve konar göçerlerin iskanıdır. Bu sürgünlerde dini sebepler ve isyanlar önemli rol oynamıştır. Sürgünler genellikle Rumeli’ye olmuştur.
Anadolu’da ise aşiretler Kolonizatör Türk Dervişlerinin etkisi ile iskan oluyorlardır. Timur’un Anadolu’yu istilasından sonra bozulan Anadolu birliği iskan zorlaştırdı. Aşiretler bu zorluğa rağmen beğendikleri yerlere kendiliğinden iskan oluyorlardı. Mesela,Timur Türkistan’a dönerken,Anadolu’dan götürdüğü Kara Tatarlardan boşayan Yozgat Bölgesini,Şam Türkmenlerinden olan Dulkadirli Ulusun bir kısmı yerleşmiştir. Uzun Yayla ve Sivas civarına iskan faaliyetleri sürüyordu.
XVI. asır başlarında göçebe hayatı durgunlaşmış,Üç-Oklar Çukurovadaki şehir ve kasabalar kurarak yerleştikleri gibi ekinliklerde çiftlilikler kurarak toprağa bağlanmışladır. Bu asırda Anadolu’da Türkmenlerin büyük bir kısmı iskan olmuş durudaydı. Yalnız Halep Türkmenleri ve Diyarbakır civarında ki Boz-Ulus Türkmenleri iskan olmamışlar konar-göçer yaşıyordu. Maraş,Kadirli ve Elbistan yörelerinde yaşayan Dulkadirli Ulu kısmen yerleşmişti.
Halep Türkmenlerinden Emir Cemaatı”devlet müracaat ederek iskan olacaklarını bildirmişlerdir. Konu ili ilgili H.1102/M.1690 tarihinde iskanları kararlaştırılıyor.”Halep ve Yeni İl Türkmen’ ina tabi Emir Cemaaatı Türkmanından el-Hac Ali ve Selim ve Hamza ve el-Hac Tahir ve el-Hac İbrahim ve Mehmet ve Abdullah ve Abdüllatif ve Şamlı Mehmet tevabii ile elli ev miktarı kimesneler arz-ı hal idüb mezkür Türkman-ı Halep ve Yeni İl aklamına tabi konar ve göçer taifesinen olup bir mahalda mahsusu kışlakları ve sakin olacak yerleri olmayıp Kırşehir Sancağında kışlayıp lakin ağalarının teaddilerinden ve sair tekalif ve nevaibin kesreti tevarüdünden perakende ve perişan oldukların ilam etmeleriyle Kırşehir Sancağında vaki Tokat mukatası aklamından Nusratlu nam karyeye hali ve harabe olmağla fi maabad mahalli mezburda iskan ve kendü mallarıyla karye-i mezbureyi ma’mur ve abada eyleyüp mabeyinlerinde teayün kesb eylemiş ihtiyar eyledikleri mutemed adem cemaatına başbuğ tayin olunup içlerinde fesad ve şekavet iden olur ise kendüler ahz ve hakime teslim teslim eylemek üzere ihtiyarları ve iş erleri marifetleriyle birbirine kefil verip ançak ziraat ve hiraset eyledikleri arazide hasıl eyledikleri mahsullerinin humüslerin ve bağ ve bağçe ve bostanlarından bi-has beşer iktizaiden hukuku arazılerin canibi miriye eda üdüb.”[30]
Bu vesikada görüldüğü gibi kültürlü kişiler aşiretlerini iskan için önemli rol oynamışlardır.
XVII. asırda Anadolu’yu kasıp kavuran “Celali İsyanları”aşiretleri dağıtmış,perişan etmiştir. İskan olayı yavaşlamıştır. Eşkiya köylülerin”koyunların ve öküzlerin ve at ve katırların alıp,evlerinden esbap garat idip ambarların kıyıp, zairelerini alıyorlardı. Sis,Kars(Kadirli) ve Bozdoğan kazalarındaki köylülerin bir kısmı malları ve başları havfınan eşkıya yanına varup,eşkıya ordusunu artırmıştır. Bir kısım Hıristiyanlar Rumeli’ye kaçmışlardır. Trabzon ve Rize ‘de kayıtlı 15 bin Hıristiyan reayası Rumeli’ye Kırım’ın Kefe Sancağına firar etmişlerdir. Eşkıya yüzünden derbentçilik hizmetleri terkedilmiştir. Köyler dağılmıştır.”[31] Bolvadin’e ait 15 ve 16.asra ait tahrir Defterlerinden ismi geçen köy,kasaba ve çiftliklerin büyük bir kısmı yok olmuştur.”[32]
Bunun yanı sıra Osmanlılarda vergi tahsili aşiretlerin varını yoğunu alınca ,aşiretler iskan edildikleri yerleri terk ederek dağılmışlardır.H.1039/M.1629 yılında Bağdat’ın alınması için görevlendirilen Hüsrev Paşa ,Halep’ten hareket etmeden önce,kalabalık bir kuvvet göndererek “Beğdili Aşiretinin” borçlarının karşılığı onbin koyun ve yüz katar develerini zaptetmiştir. Bu olay aşiretin yerlerini terk etmesine neden olmuştur. Boşalan yerlere Arap kabileleri gelmiştir.
“Mali hususatta hiç müsamahacı olamayan devlet idarecileri Bozulus teşekküllerinin birkaç seneden beri alınmamış olan vergilerini bir türlü affetmiyor ve bu bakımdan sıkıştırıyordu. Bu sebeple l084/1673 yılında Bozulus’un Bolvadin Akşehir Kütahya hattında bulunan en mühim kısmını yeniden inhilale ve dağılmaya mecbur etmiştir.Bu tazyik neticesinden Bozulus teşekküllerin Karesi,Saruhan,Aydın ve Menteşe mıntıkalarına gelmesi ve hatta denizi geçerek Rodos,İstanköy,gibi adalara iltica etmeleri,o sırada aşiretlerin devlet memurları karşısında yılgın düşmüşlerdir.”[33]Bu olaylar iskan olayını zorlaştırmıştır.
Devlet 15.16 ,17 ve 18 asırda çıkardığı yasalarla,iskan olayını devlet politikası haline getirdi. Türkmenlerin tamamına yakılını ,Yörüklerin bir kısmı iskan oldu
İskanı kabul etmeyenler sürgüne tabi tutuldu. Rumeli’ye,Adalara sürüldüler. Kıbrıs’a sürülen aşiret ,Antalya’dan gemilere bindirildi. Yolda kaptanı öldürüp bir kısmı geri döndü. Bir kısmı adaya çıktıktan sonra kaçıp,Bolvadin ,Aydın,Menteşe,Saruhan ve Kütahya taraflarına kaçtılar .H.1126/M.1714 yılında Nihayet iskan olup ziraat ve sanatla meşgul olmak kaydı ile afvedildiler.
“Kuşcubeğli cemaatı,Anadolu Yörükan cemaatından olup,Bolvadin’e tabi Karamık kazasında Devederesi nam mahalde iskan edilmiştir. Mukaddema aşiretin Devederesine iskan teklifi ile rencide olmaması için 28 Zilhicce 1147/1734 tarihinde emr-i şerifi verilüp,ahkam ve iskan defterine kayd olunmuştur. Karamık Kazasında Devederesi nam maahalde sakin ve hatve hariç mahalle hareket etmemek üzere 3000 guruş nezri mukayyeddir.”[34]Devlet aşiret yakın olduğu sürece iskan kolaylaşmıştır.
“700 hane olan Musacalu Cemaatı kendi sakin oldukları yerlerinden kalkup âhar mahallerde parekende ve mütefeddik olanlar,hala bulundukları mahallerde sakin olalı on sene mürur etmeyip yahut avarız hanesine kayd olmuş değillerse kaldırılıp,kadimi sakin oldukları yerlere asıl cemaatları deruruna akl ve iskan ettrilir. Ve eğer oturdukları yerlerde sakin olalı on sene geçip ve yahut avarız hanesine kayd olmuşlar ise ol makuleler kaldırılmak teklifi ile rencide ettirilmeyip,oturdukları yerlerde üzerlerine edası lazım gelen rüsum-ı raiyyelerini kanun ve defter mucibince asılraiyet kayd olundukları zabitlerine eda etmeleri iskan şurutundandır. Cemaatı mezbure yedi kabileden mürekkepdir:Kabile-i Kaçarlı Kabile-i İncili,Kabile-i Çilli,Kabile-i Tanburacı,Kabile-i Oşili,Kabile-i Hacı Fakılı,Kabile-i Caberli. Musacalu Cemaatı 1146/1733 senesinde Rakkadan ifraz ce malikane füruht olunmağla mukataa’ya kayd olunmuştur. Musacalu Cemaatı Bozulus Aşiretindenidi.”[35] Musaclu Aşireti Afyon’un Emirdağı ilçe merkezi ve köylerine yerleşmiştir.[36] Bozulus Aşiretine tabi olan Türkmenlerinden olup,Aydın Bölgesinde sakin olan Mihadlu,Aksudlu ve Gaffarlı Cemaatları Bolvadin Karaca Ören civarına iskan oldular.[37]
Göçerlerin büyük çapta iskanları XIX. asırda olmuştur.1838 yılında Mustafa Reşit Paşa ‘nın hariciye nazırlığı zamanında yaptırdığı anket sonunda Anadolu’daki nüfusun büyük bir kısmının göçebe olduğunu tesbit etmiştir. Ve bunların iskanına karar vermiştir. Devlet olarak yardım etmiş. Yörük ve Türkmenlere köyler kurulmuştur.19.asırda Marmara,Ege ve Akdeniz’de büyük çapta iskan olmuştur
Karakeçili Aşiretinin”1259/1843yılında bir kısmı Manisa ve Hüdavendiğar vilayetlerine diğerleri sakin oldukları yerlere parakende olarak iskan ve bazı teklifat ile birlikte asker ,öşür alınmıştır. Diğer kısımları 1283/1868 yılında Ahmet Vefik Paşa’nın müfettişliği sırasında iskan olmuştur. Karakeçili Aşiretinin iskanı l936 yılına kadar devam etmiş,bu tarihten sonra iskan işi tamamlanmıştır. Karakeçililerde en son iskan .[38] Eskişehir Karakeçili köyleri olmuştur. Aynı tarihlerde Antalya’dan çıkıp sultan Dağlarına yaylaya gelen parekende yörükler hala gelmektedir. Bunlar çok az birkaç ailedir.
5.Aşiretlerde Sosyal Hayat:
5.1.Çadır:Orta Asya’da yapılan kazılarda ,Türk Göçerlerinin keçeden yapılmış çadırlarda yaşadığı öğrenilmiştir. Bu çadırlar yere kurulduğu gibi arabaların üzerine de kuruluyordu. Bunların iskeleti ağaç olup üzeri keçe ile örtülüyordu. Ayrıca arazi üzerine türbe şeklinde kubbeli çadırlar kullandılar. En çok bu tip çadırları kullanmışlardır. Anadolu’ya göç ettiklerinde bu çadırları beraberinde getirmişler,yerleşik hayata geçtikten sonra bu çadır tipi türbelerde yaşamıştır. Bilhassa Anadolu Selçukluları zamanında yapılan türbelerin bir kısım çadır şeklinde yapılmıştır. Günümüze ulaşan en güzel örneği Akşehir’de Seyyit Mahmut Hayrani türbesi,Çay -Eber Kasabasında Esirüddin Ebheri Türbeleridir.
Orta Asya göçerleri eski devirlerde de keçe çadır kullanıyorlardı.”İskitlerin hayat tarzı kıyafet ve simaları,adet ahlakları hakkında Hipakratus tarafından verilen malumatlar Hunlar ve Göktürkler hakkında yazılanların aynıdır. Akideleri defin merasimleri ve adetleri Altaylıların aynıdır. Bunlar keçeden mamul kubbeli çadırlarda (genellikle tekerlekli arabaların üstüne kurulan) yaşarlardır. Bu evlerin ve aksamına ait isimler Türkçedir. Araplar bu çadırları Kenture yani Türk Çadırı diyorlardı.”[39]
Çin kaynaklarında göre Kırkızlar”Keçeleri birleştirerek reisleri için çok büyük çadırlar yani otağlar kurarlardı. Kabile reislerinin çadırı etrafına halka ait çadırlar kurulurdu.[40] Menkıbelere göre ilk çadırı yapan Türk Han’dır.
Cüveyni,Hülagu’nun bin oklu çadırından,Aksarayı ,Gazan Han’ın süslü çadırından bahseder.
Türk göçerleri Anadolu’ya gelince,değişen coğrafi şartlardan dolayı koyunculuğun yerini,davarcılık almıştır(keçi besleme).Çadırların yapıları ve şekilleri de bu değişime göre şekillendi. Keçe çadırlar terk edildi,kıl çadırlarda yaşarlardı.
Anadolu’da Türk Aşiretlerini kullandıkları çadırlar üç gruba ayrılır.
a. Kara Çadır:Kıl çadır,çul çadır ismi de verilen bu çadırlar keçi kılından yapılır. Uzunca bir ev gibidir. Karakeçi kılından yapıldığı için Kara Çadır demişlerdir.
b. Keçe ev:Bazı yerlerde Alaçık diyorlar. Alaçık eni 3 m.,boyu 5m.dir.Eskişehir ve köylerindeki Karakeçililer Alıcık diyorlar. Tünel şeklinde yapılıyor. Çadırı kubbe iskeleti yay şeklindedir. Bu yaylar ardıç ağacnın dallarından yapılır,delikli ağaçtan geçirilerek,yarım daire şeklindeki kubbe meydana gelir. Kubbenin üstüne kamış,çalı ile örtülür. Bunların üstüne keçe örtülerek kapatılır. Siyah yünden yapılan keçe soğut,yağmur geçirmez.
Yarım çemberi oluşturan malzemeler kamıştan,kargıdan yapılır,24 tanedir. Çadır ın içi kilimlerle bölünür. Bir çadırda 4 bölme için 5 kilim kullanılır. Çadırın etrafına Soğut ve yağmur girmemesi için çadırın etrafına bir metre taş yığılır. .Alacık’ın tek kapısı vardır. Ocak kapının sol tarafında yer alır. Ocağın solunda ise tabak çanak konacak yer yapılır. Alacık tabanı hasır veya karaçul ile örtülür. Alaçıklardan genellikle pencere yoktur. Bazılarında açılan küçük delikler pencere görevini görür.
Afyon,Kütahya,Eskişehir,Adana ,Mersin civarında yaşayan Karakeçili,Kara Tekeli Bahşişli,Keşefli ,Beyazıdlı,Tırtarlı,Köseli,Beyazıdlı, Muratlı, Işıklı aşiretleri bu çadırı kullanıyor. Azeri göçebeler Alaçık’a ıtlak diyorlar.
c.TopakEv: Afyon/Emirdağ ilçesindeki Türkmen Köyleri Topak Evleri” kullanıyorlardı. Bunun örnekleri Afyon Etnoğrafya Müzesinde vardır. Alaçıkta olduğu gibi kamış ve kargılarla kubbe yapılır,Üzeri keçe ile örtülür
5.2.Hayvancılık:Göçerlerin asıl ve tek meslekleri hayvancılıktır. Orta Asya döneminde günümüze kadar gelen en eski kültürümüzdür. Genellikle at,koyun, deve, sığır besleniyordu. Keçi azdır. Namazgah Tepe ’de yapılan kazıda “Koyun,keçi, deve,sığır,at ve köpek kemikleri bolca çıkmıştır. Kalıntılarda bulunan malzemelerden , koyun yünün çok kullanıldığı anlaşılmıştır.”[41]
Anadolu’da göçerler en çok keçi,koyun,deve,sığır beslerler. Katır ve eşek nakliyat için kullanılır. Değirmene buğday götürmek,pazara mal götürmek gibi işlerde kullanılıyor. Gezdiğim yerlerde Tahtacı denilen”Ağaçeriler” ile Alevi Türkmenleri orman ürünleri ile uğraştığı için katır çok kullanmışlardır. İç Anadolu’da göl ve bataklık yakınlarında yaşayan aşiretlerin manda besledikleri görülmüştür. Bilhassa Afyon , Bolvadin,Konya’nın bazı kazaları,Isparta ve Burdur’un bazı kazalarında manda çok görülür.[42] Bazı aşiretler kuş beslemiştir.Arşiv kayıtlarına bu isimle geçmişlerdir.”Bozulus Aşiretinden olan Kuşdoğanlı Cemaatı, Bolvadin Kazasında sakin olurlar.”[43] Ayrıca Kuşçu,Kuşcubeğli, Kuşhanlı ,Kuş-karalı, Kuşlu,Kuşluhanlı cemaatları vardır.
[1] Şeref Han,”Şerefname-Kürt Tarihi”(Diyarbakır Halk Kütüphanesi nr.2065)s.71
[2] Cami’üd Düvel s.243,Sahayifü’l Ahbar . s.7 Rahatü’s Südur s.31
[3] B.A. Diyarbekir Tahrir Defterleri H.924/M.1518 nr.64 s.748-749
[4] Muharrem Bayar”Yörükler” Ankara.1996 .s.64
[5] Prof. Dr. M. Eröz ”Yörükler” İst.1991. s.41.
[6] Prof. Dr. Cengiz Orhonlu”Osm .İmp. Aşiretlerin İskan Teşebbüs”İst.1963. s.14
[7] Karakeçili Aşireti. İstanbul.1321. s.12
[8] Mayıs.2001 tarihinde yapılan”Tarsus Tıp Tarihi Kongresine” katılarak tebliğ sundum. Bu arada Mersin,Tarsus,Ermenek,Mut,Gülnar ve Karaman’da Karakeçili köylerinde alan çalışması yaptım.
[9] Prof.Dr.M.Eröz”a.g.e.” İst.1991. s.47
[10] MAD,nr.8458 s.190-192 ;ATA Vs.nr.178 s.124-127
[11] Hikmet Şölen”Aydın İli ve Yörükleri” s.12,13
[12] Muharrem Bayar”Bolvadin Ağzı”(basılmamış derleme)”Başkasının haytası olmak,sana ne O’nun haytası mısın”Ayrıca Bolvadin’de“Haytalar”ismini taşıyan aileler vardır. Günümüzde “Akgüngör” soyadını taşırlar.
[13] Bolvadin’de”Garsavurdan”lakabını taşıyan aileler vardır. Garsuvurdan bu gün anlam kaymasına uğramı,”Palavracı,boş konuşan anlamında kullanılır.
[14] Muharrem Bayar”Karakeçili Yörük Aşiretinin Tarihi ve Eskişehir’e iskanı”Ankara.2002 s.318
TD.nr.112 s.80 TD. Nr.247 s.80
[15] MAD. Nr.8458 s.190,192 ; ATA. Nr.178 s.124,127
[16] Kaşkarlı Mahmut”Divan-ı Lügati’t-Türk” c.1 ,s.473
[17] Prof.Dr.Tayyip Gökbilgin”Rumelide,Yörükler,Tatarlar ve Evladı Fatihan”İst.1957.s.2-4
[18] Koçibey Risalesi(Haz.Ali Kemali Aksüt) İst.1939 .s.45
[19] Bolvadin/Özburun Köyü ,Avşarlı Yörüğüdür.
[20] Prof.Dr.Zeki Velidi Togan “Umumi Türk Tarihine Giriş-I” İstanbul.l947 s.25,28
[21] Ziya Gökalp”Aşiretler Hakkında Sosyoloji Tetkikleri”Doğu Mecmuası nr.7-8 . l943
[22] Pro.Dr.Fuat Köprülü”Orta Zaman Türk Hukuki Müesseleri.II. Türk Tarih Kong.İst.1943 s.389
[23] Vlademirtsov”Moğolların İçtimai Teşkilatı” Ankara.1944 .s.60
[24] Prof.Dr.Mehmet Eröz”a.g.e” s.78
[25] Prof.Dr.Zeki Velidi Togan”a.g.e” s.101,102
[26] Prof.Z.V.Togan”Azerbaycan Türk Etnoğrafyasına Dair”(Azerbaycan Yurt Bilgisi nr.18) l933 ve Faruk Sümer”Çukurova Tarihi” Ankara,1964
[27] Prof.Dr.Fuat Köprülü”Bizansın Osmanlı müesselerine tesiri” s.226
[28] M.Belin”Türkiye İktisadi Tarihi hakkında tetkikler”(Tercüme M.Ziya)İst.1932. s.97-98
[29] Pro.Ö.Lütfi Barkan”Bibliyoğrafya”(Türk Hukuk Dergisi.I) .s.212
[30] A.Refik”Anadolu’da Türk Aşiretleri”.s.95
[31] Lütfi Güçer”XVI-XVII. Asırda Osmanlı İmp.Hububat Meselesi ve Hububatan Alının vergiler”İst.1964 s.20,24
[32] Muharrem Bayar”Bolvadin ve Civarına iskan olan Türk Aşiretleri”Standart Dergisi”nr.411 Ank.1996
[33] F.Demirtaş”Bozulus Hakkında” DTCFD,VII,nr.1. 1949 s.43
[34] Cevdet Türkay”Osmanlı İmp.Oymak,Aşiret ve Cemaatlar” İst.1979 s.555
[35] Muharrem Bayar”Yörükler”.Ankara.1966 s.96
[36] Emirdağ İlçe Merkezinde :Kaçarlı,Çilli ve İncili,Elhan Köyünda Oşili,Suvermez Köyünde Tanburacı, HacıFakılı Köyünde Hacı Fakılı,Caber’li diğer Türkmen Köylerinde dağınık yaşarlar.
[37] MAD nr.8458 s.190-192
[38] Muharrem Bayar “Karakeçili Yörük Aşiretinin Tarihi ve Eskişehir’e İskanı” Ankara.2002
[39] Prof. Dr .Z. Velidi Togan”a.g.e” s.34
[40] Doç. Dr. Behaeddin Ögel”İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi”Ankara.1962. s.204,209
[41] Doç.Dr.Behaeddin Ögel”a.g.e” s.29
[42] Bolvadin’ki aşiretler Manda sütünden “kaymak ve dondurma”,inek sütünden”tereyağı”,koyun sütünden “peynir”yaparlar. Sütlerin bu tür kullanımı geçerlidir.
[43] Cevdet Türkay”a.g.e”.s.556
Dr. Muharrem Bayar'